Evvela, sözlerindi beni vuran. Sonra, ruhuna soktun.
Sonra, malum işte;
aşk-ı meftun dağlarında,
mecnun misali gezinen aşıklara,
taş çıkartan meyanlarda dolaşmaya başladı ruhum.
Sen de beni buldum, sana yandım,
yokluğun yanmanın diğer adı oldu.
Yanmada derman buldum.
Sen yokken…
Yok, yok….
Sana daha varmamışken diyelim;
Baharla, hazan arasında bir yerde,
bir o, bir bu tarafta,
belki de arafta,
en aşina yüzler içinde yad,
ruh hikayemi öğrenme adına, yalvarışta...
meçhul bir yerdeydim işte.
Asırlarca kefenim arşınlanmış,
beynim kurşunlanmıştı sanki.
“İşte yine başlıyor, soğuk ve ölümcül bir bekleyiş…”
diyerek titrediğim yalnızlık nöbetlerinde,
hep ‘YAR! ’ diye inliyordum.
Doğan her yeni gün, yeni korkulara gebeydi.
Korku, telaş ve ürperti dolu
soğuk gurbet odalarında
ve karamsar şiir karanlıklarında,
her daim hüzün akıtmaktaydım
zavallı kağıt aklıklarına.
‘Kahretsin! ’ isyanından,
“ufukta bile görünmüyor teselli”
çaresizliğine düşüyor,
boğuluyordum.
İşte gelmiştin…
“Sen miydin? ” diye çok sordum gıyabında sana.
Rüyalarda cevaplar aradım.
Ümitlendim, heyecanlandım.
Tenimde raksetti sıcak busen sanki.
‘İleri mi gittim? ’ diye de kaygı duymadım hiç.
Cür’etimi hoş görecekti, sığındığım teveccühün.
Sonra ahımı duyacak, insaf eyleyecektin.
Hayalimdeki gülüşün,
sonsuz şavkıyla afakımı aydınlatacaktı.
Gelecek kaygısından hep korktum.
Bahsine, lüzum dahi görmedim.
Bu saadet resitalinin bitmesi ihtimalinin
söylenmesi dahi,
beni derd-i gam iklimlerinde,
harabat risaleleri yazmaya meylettirecekti sanki.
Bitmemeliydi. Sen benim iç sesimdin.
Munis ve sokulgan ruhunun sıcaklığı ile
sarmalanan kalbim,
artık yabancı ellerin soğukluğundan,
intizar şarkıları bestelememeliydi.
Bu arada da, kendi kendime
sualler yöneltmeye devam ediyordum.
Cümle anımın çoğunda,
bu yoğun duyguları yaşatan,
yaratan kim olabilir diye.
Öyle ya, antik çağlardan kalma
eski bir resimdi aşk namına içimde büyüyenler.
Öyle ya, localarından gülümseyen zalimler huzurunda,
aslanlarla savaşan gladyatörler gibi,
hep aşk için savaşmıştım.
Sen geldiğine göre,
sana yar dediğime göre,
muzaffer günler mi başlıyordu yoksa
Diyordum da, sen kimdin?
Belli, belirsiz bir nokta mıydın
hayal iklimlerinde?
Eski Mısır’dan koşarak gelen
Nefertiti miydin yoksa?
Yahut, Arap yarım adasından Leyla’mı?
Kimdin sen?
Kimdin?
Görmeden sevdiğim,
aşığım dediğim sen kimdin?
Anlatmaya korktuğum şaşkın bakışların, anlayışsızlığından çekindiğim sen, kimdin?
Bütün aşklarıma “fırtına öncesi sessizlik” vasfı kazandıran sen, kimdin?
Sonradan,
bu başlangıcın önem arz eden
kısımlarını çıkardım ince ayrıntılardan.
Beyaz güller tutan ellerini düşündüm.
Beyaz gülleri ellerine benzettim.
Kendimden geçtim aşk sarhoşluğunda.
Çok gariptik artık sen ve ben.
Çok garip.
Görmeden de olsa sadece konuşuyorduk,
sadece yazışıyorduk cinsinden fiiller
iyice sıradanlaşıyordu,
seni koyduğum yeri düşününce.
Hayır! Biz bakışıyorduk.
Mazinin birkaç yırtık resmini de
tarihin derinliklerine çoktan gömmüştük.
Hayır!
Biz beraber yaşıyor, bitmeyen gecelerde sevişiyorduk.
Uyuyordun, uyuyordum,
rüyalara geç kalmama adına.
Uyanıyordun, sana koşuyordum,
ölmemek, delirmemek için.
Mevlana’nın Mesnevi’sini okuyan Yunus ne demişti?
Biliyorsun da, yine de söyleyeyim;
“Bu kadar uzun yazmaya ne hacet,
ben olsam
‘Ete kemiğe büründüm,
Yunus olarak göründüm’
Esasen benim de bu kadar uzun
yazmama gerek yoktu.
Tek cümle yeterdi, bağışla beni.
-SENİ SEVİYORUM
Ve;
Sevda nehrimizi, aşk okyanusuna kavuşturan
Şelale’m olduğun için de ayrıca çok teşekkür ediyorum.
*Dipnot: Bu satırlar, bu satırlara ilham veren muhteşem, nadide ve müstesna kişiye henüz dokunmadan, henüz sarılmadan ve hatta daha da ötesi henüz görmeden bir şekilde yazışarak, sadece resmini görerek ve nadiren de olsa bir şekilde konuşarak hissedilen duygularla yazılmıştır. Bu şekilde zaman akıp geçmiş ve o en kıymetlimle, tanışılmış, görüşülmüş, sarılınmış, kısaca kavuşulmuş, muhteşem anların yaşandığı anılar biriktirilmiş ve yukarıda dilim döndüğünce tarif ettiğim duygularım azalmamış bilakis katbekat artmıştır. Nice yıllara sevgilim…
Murat Avcı Ozan
Kayıt Tarihi : 14.10.2019 22:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!