Ey İstanbul;
Şehir ettim ya seni.
İnkar etsen de,
sana çok şey öğrettim.
Yürürken koşmayı,
ağlarken gülmeyi.
İnsanların iki yüzünü gösterdim.
Taşları bir bir, üst üste dizdim,
Ev yaptım sana, seni şehir ettim...
Milyonlarca insan verdim ya
elbisesinin içinde olmasa da.
Köpekleri saldım sokaklarına
dört ayağı olmada da.
Kerhanana kadın, köşene dilenci
Köşklerine zengin, barakana yoksul
Toprağına ölü, viranene dilenci
sokaklardaki pezevengin
sermayesini vermedim mi? ..
Direnci kalmamış kurban,
kana susamış sülük istedin.
Kurbanını intiharla
sülüğünü vurgunlarla almadın mı
ne istersin daha?
Ne kadar güzellik, o kadar çirkeflik
Ne kadar sadelik, o kadar çılgınlık
Bunlar değil miydi istediklerin...
Çorum'u, Sivas'ı, Erzincan'ı
kültürleri yığdım sana.
Birer köy yaptım sokaklarını
Toprak attım kıyılarına
Olta attım sularına...
Ey İstanbul;
Boğaz'da rakımı yudumlarken
senin güzelliğinle övünen.
Pazarda hamallık ederken
soyuna, sopuna küfreden
ben değil miyim be İstanbul.
Seni sen yapan ben değil miyim!
Sürünmedim mi yılanı kıskandırıcasına
Yüzmedim mi balıkların inadına.
Seni övdüm, sana küfrettim
Yine de seni taşımadım mı sırtımda.
Ey İstanbul;
Ben sana bir uşak oldum
Sense bana
doymayan bir kanara...
Kayıt Tarihi : 15.4.2004 13:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!