Özlemiş olduklarımın ilk başına gelip yerleşiyorsun. Çocukluğumu özlemişken, misket yuvarladığım günler, çıtalı uçurduğum zamanlar, köşe kapmaca oynayıp sobelendiğim günlerdi. Birde köşe başlarından leblebi unu alıp kaçışlarım, dedemin oyuncak satan arabasından ilk cafcaflı telli arabayı alıp hava atışlarım… Büyüdük, büyütüldük hiç hesaba katmadığımız hayatın zorluklarının kucağına bırakılışımızla… Sonra birisi geldi başka birisi ve daha başka birisi derken çocukluk elden gitti. Büyüdük hiç istememiş olsak bile, yaşadık birçok şeyi, yaşamak istemediklerimiz oldu yaşamak istediklerimizde… En çok yaşamak istediklerimizin yarım kalmışlığına hayıflandık, yaşamalıydık yaşayamadık… Sonra rüzgârlar değişti mevsimler akıp gitti. Sen geldin, senlik geldi. Özlemlerin ilk başına kurulup kaldın, özlendin, özlendiğini gördün özledin. Bir bütünün içine huzuru serdin, huzur verdin. Adı konulmamış bizliğin içine, özünle, sözünle, senliğinle yer ettin. Seni sen olarak, seni sen bilerek işleyene kendini verdin. Başta dedim ya, özlemiş olduklarımın ilk başına gelip yerleştin. Hoş geldin, sefalar getirdin…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta