tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
Ilım günleri gelirdi taraçalar
Uzatırdı mevsimölçerlerini
Tıkabasa yaprak arka pencere
İnsan iki kişiyi sevebilir mi
Onunla aşkımız, o diyorum ona,
Devamını Oku
Uzatırdı mevsimölçerlerini
Tıkabasa yaprak arka pencere
İnsan iki kişiyi sevebilir mi
Onunla aşkımız, o diyorum ona,
Sayın gülten68,
Ben sizin özelinize dün bir mesaj attım ama, hala okumamışsınız.Ayrıca dünkü, 'Ay Suya düştüğü Zaman' adlı şiirime yaptığınız yorum ve önerileriniz için, teşekkür ederim.
Bu sayfada özel bir mesaj gönderdiğim için, bütün site sakinlaerinden özür dilerim.
Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek için
asıldığı çividen indirilmelidir
yaprakları biten takvim
Zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir halı
İçinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve topluiğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek için zulmüne
makas denilen patronun
Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının
Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
Kim bilir kaç yunus görmüş
kaç deniz gezmiş...
Sunay Akın
:)
Çok boyutlu yaşamların güncesidir kubist şiir..!!
Sana gülümsedim anne.. sadece sana..
sevgili Hasan Tan'a yürekten katılıyorum...hiç bir şiir,şairinden başka hiç kimsenin düzeltmesine,dizgisine açık değildir...yazıldığı andaki duygu ve düşünceler şairine aittir çünkü..kaldı ki şiir;serbest tarz şiir olup,neyi nereye koyayım kaygısından uzaktır...
bir de şunu söylemek istiyorum:günümüz Türk insanına 'hadi bana şair isimleri say' diye bir soru yöneltsek,saydığı isimler arasında Sunay Akın da olacaktır...dikkatinize...
'Nicedir sokağa çıkarmıyorum şemsiyeyi korkuyorum çünkü; kapısı açık kafesinden uçan bir kanarya gibi,beni ikinci kez terk etmenden.'
Bu bölüm biraz evvel bir şiirin bölümüydü. Şimdi ne oldu? Bir romandan veya bir hikayeden, bir pasaj oldu.
Soruyorum neden şiir özelliğini kaybetti?
Şimdi Aşık Veysel'den bir örnek:
'Çiğdem derki ben elayım
Yiğit başına belayım
Her çiçekten ben alayım
Benden ala çiçek var mı?'
Çiğdem derki ben alayım, yiğit başına belayım,
her çiçekten be alayım, benden ala çiçek var mı?
Her iki durumda da bu şiir, şiir özelliğini yitirdi mi, yitirmedi mi?
Benim anlatmak istediğimi anlayanlar, fikirlerini, görüşlerini ve eleştirilerini yazabilirler.
Teşekkürler.
bir şairin şiirini alıp,onun yazdığı durumda hissettiklerini,birikimlerini,poetikasını göz ardı edip,kendi şiiriymiş gibi yeniden yazmak ve doğrusu budur demek için cidden manyak olmak lazım.
ölçüsünü kaçırmış olmamış şiir manyaklarında bir durum daha göze çarpar.bunlar şiiri çok beğendiklerinde ve öyle bir şiiri yazma gücünü kendilerinde bulamadıklarında ve/veya kıskandıklarında şiirin bazen bir parçasını bazen tamamını alıp kendi şiiriymiş gibi yayınlarlar.biz bunlara şiir hırsızı der geçeriz.oysa bunlar aramızda dolaşan hastalardır.
yazık.
Ali Akar ve saz arkadaşları yüzünden Kyoto protokolünün şart olduğuna inanmaya başladım:)
Bu ne kirlilik bu çok bilmişlik yaw...
Orhan Veli şiiri ile benzerlik arzeder Sunay akın şiirleri. Anlık ilham ve ucundan kıyısından dokundurmalar...
Sunay Akın şiiri daha liriktir.. Ayrıca ve kanımca rahat bir adamdır şiirini yazarken, öyle bazıları gibi yırtınmaz gibidir şiirini yazarken..
şiir kaygısı yoktur, şiirinin mesaj taşıma kaygısı da yoktur..
Welhasıl-ı Kelam ithalatçı firma değildir onun hafsalası.. bence ama.. Kendisine bir sormak lazım bu konuları..
Ve fakat;
Çizgi roman kitaplarındaki at olma sevdası olmayıp bilakis o çizgi rromandaki atın alnındaki sakar olma hayali vardır belki..m.
Kim bilir..
Ben severdim siyah bir atın tenindeki beyaz lekeyi..
yalın, içtenlikli ve güzel
Size aslında şiirin nasıl olması gerektiğini göstereyim....
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip sorarım her gün şemsiyeye
altında elele nasıl görünürdük diye
Şiir normalde bu şekilde dizilidir. Bub aynı zamanda şiirin nasıl okunacağını da göstermektedir...
şimdi normal okunuş dizilişinde bu şiirdeki bir kaç teknik hata daha belirginleşiyor ki özellikle ilk bölümde...
birileri böyle dizmek şart mı diyecek biliyorum... Sadece şunu bilmenizi isterim....
Şiir okunmak için yazılır. Şiir okunduğunda dinleyenlere net olarak ne demek istediğini anlatacak şakilde okunmalıdır....
vurgusu ve tonlaması değişken olsa da değişmeyen şiirin okunduğunda anlamını tam yansıtmasıdır....
Zaman zaman rastlıyorum böylesi garip bölmelerle şiir yazdıklarını sananlara....
cümleleri olmadık yerlerden bölüp bir alt satıra attım mı şiir olduğunu sanan zavallılar epeyce fazla....
oysa okunamayan okunduğunda anlamı olmayan şeye şiir denir mi düşünmezler.....
sunay akını severim temelde...
Ama sunay akın bence gerçek anlamda şair değil.
Ki sunay akın sadece ama sadece bu tarzda yazabilir...
onun ufku bu çizgiden bir gram öteye gitmemekte maalesef..
istese de beceremez....
zoraki sanatçılardan biridir kendisi....
iteleme yani halk ağzıyla çakma şairdir.....
Bu şiir ile ilgili 56 tane yorum bulunmakta