Selma Liman Şiirleri - Şair Selma Liman

Selma Liman

ben bugün çok uzaklara gidiyordum kendimi bilmeden dizlerimin bağı çözülüyordu artık düşüyordum kendimi tutamıyordum ben kendimi bilmeden usanmadan gidiyordum gidiyordum ama nereye kadar gidicektim kendimi arıyordum ama bulamıyorum kendimi kendimden arıyordum ben gözlerimi gökyüzüne yönelttim çok sıcaktı yanıyordu bedenim güneşin sıcağından yanmaktaydı adeta yolumu arıyordum benliğimi arıyordum ayaklarımın toprakta canı çekiliyordu adete ve canım çok yanıyordu çok acı çekiyordu bedenim bedenim güneşin sıcağıyla yanarken benliğimi kaybediyordum adeta gözlerim kararıyordu düşecek gibiydim hala gayret ediyordum mücadele ediyor yürümeye devam ediyordum yorulmadan usanmadan...

Devamını Oku
Selma Liman

onlar benim yıldızlarımdı penceremden yıldızları seyre dalmıştım yanıma annem geldi ben anneme sordum anne dedim annem efendim yavrum diyebildi kimbilir onun içinde neler vardı ben yine dedim anne benim de yıldızım varmı ve benim gibi engelimi annem benim yüzüme masum masum bakarken saçlarımı okşadı kısık bir sesle cevap verdi herkesin bir palıyan yıldızı vardır ben anneme hıçkırık bir sesle cevap verdim benim yıldızım parlamıyor anne yine bana gözyaşlarıla cevap veriyordu bak yavrum senin yıldızın parlamazsa sen parlıyorsun engelli kız bu sözler karşısında annesine söyle bir cevap verir ya anne benim yıldızım düşe bende ölürmüyüm anne bu cevap karşısında ne söyliceğini bilememiş kız devam etmiş yıldızımın benim gibi bir yanı eksikmi anne ne olur bari o engelli olmasın bir yanı eksik olmasın anne kızına yaşlı gözlerile söyle bir baktı cevap verememişti kızıla beraber pencerede yıldızlara bakıyorlardı bir an bir yıldız düşer o an engelli kızın sadaliyesinde başı yana düşer annesi kızının başı yana düştüğünü görünce bakmış kızzı vefat etmiş anne kızının söylediklerini hatırlammış gözyaşları ile ah be yavrum senin içinemi doğdu diyebildi hıçkırıklı sesiyle

Devamını Oku
Selma Liman

Düşünce engelinden bahsetmek istemiyorum. Ama, nedense anlatacaklarım hep düşünce engeliyle bağlantı kuruyor. Toplumumuzda ve dünyada birçok engelli var. Bunların içerisinde bazıları yaşama katılmış, ya da katılmaları için yardım sağlanıyor. Bazıları da, yaşamdan ve yaşama hakkından tamamıyla soyutlanmış bir durumda, evlerinde her türlü teknolojiden ve yaşam hakkından yoksun bir şekilde, yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.

Engellilerin yaşadıkları hayatı ve dünyayı anlamak için, şöyle bir gözlerinizi kapayın ve düşünün. Muhakkak bunun sonucunda yüreğinizde bir cevap olacaktır. Gerçi anlatmakla görerek yaşamak arasındaki farkı, yaşayarak anlamak gerekir. Engellilerin bu hayatta yaşadıkları sıkıntıları anlamak için, bir engelli yakını ya da engelli olmak gerekmemeli aslında. Şöyle; bir günü kendinize ayırın. Örneğin; tekerlekli sandalyeye bağımlı olan bir engellinin karşılaşabileceği, birçok sorun sayabilirim sizlere. Engellilerin hayata, yaşama katılmaları açısından, dış çevreden başlamam gerekirse;
Eğer bir apartman dairesinde yüksek katlardan birinde oturuyorsa merdivenlerden aşağıya inebilmesi için başkalarına muhtaçtır. Zar zor bin bir güçlükle inilir merdivenlerden. Ya da, bayır aşağı inip çıkmak gereken bir sokak ya da caddede oturuyorsa düşünün halini. Sonra eğer tekerlekli sandalyesi akülü değilse başlar ilk kırgınlıkları ve yorgunlukları. Kendi kendine tekerlekli sandalyesini itebiliyorsa, bir zaman sonra gücü tükenecek ve yoluna dinlenerek tekrar devam edecek. Bir yardımcısı varsa, bir nebze olsun kolları yorulmaz. Yol boyunca kaldırımlardaki çıkıntılar ve çöküntüler canını acıtır her seferinde. Hele birde yağmur sularının akması için konulan mazgallara, sandalyenin tekerlekleri girerse değmeyin çilesine. Herhangi bir kaldırıma istediği yerden veya başka bir yerden çıkamaz. Yani, yaya kaldırımları onların dostları değildir. Birçok sokak, cadde, hastane, arkadaşının evi, cafe, otobüsler, üst ve alt geçitler, tren istasyonları ve daha birçok şey onların dostları değildir. Tıpkı merdivenler gibi. Tuvalet ihtiyaçları gelse, ne yapacaklar? Sosyal faaliyet çoğunun yaşantısında yoktur. Olsa bile ne kadar yeterlidir ki.

Bir doktora gitse bile, asansörü olmayan hastanede üst katlara çıkamaz. Asansörü olan hastanelerde ise, sağlıklı kişiler gördükleri halde, öncelikle kendileri binmek isterler. Üstelik hastayı itekleyerek bir vaziyette. Aslında bu anlattıklarım devede kulak kalır misali. Belki sizlerde çoğuna şahit olmuşsunuzdur. Doktorların muayenehanelerine gidilse bile, nedendir ki, bir türlü anlamış değilim. Muayenehaneleri hep üst katlardadır ve üstelik çoğunda asansörde yoktur. Olsa bile tekerlekli sandalye ve yakının girebileceği kadar geniş değildir. Üstelik bu engelli başka hastalıklara da sahipse, merdivenlerden inip binerken, yollarda gidip gelirken, kaba bir tabir olacak ama gerçek bu, canı çıkmıştır zaten.

Devamını Oku
Selma Liman

biz engeller olarak engellimize engel katılmasını istemiyoruz artık kimsenin bizim yolumuuza engel olmasınlar istemiyoruz bu ailemiz bile olsa kimse bizi görmüyor daha doğrusu görmezlikten geliyorlar biz engellerin neler başardığını görüyorlar yanlarında olmamıza rağmen vede engelli aileleri olarak yani bizim ailemiz bile bizi görmezlikten gelmesinden sıkıldık ve bizde hayata katılmak istiyoruz acısıyla tatlısıyla ölümüyle sağlıyıla herşeyi yaşamak istiyoruz biz hayatın ne acımasız olduğunu bilmiyoruzmu sanki onlardanmı öğrendik sanıyorlar hayır onlardan hiç birşey öğenmedik hayatın hakında bizim engellimizle ilgili olarak yaşadığımız zorlukların karşısında durarak ve etrafımızdaki insanların bize yönettiği bakışlarıyla sözleriyle dalgalarıyla hayata katılmamız olmamız bizi hayatla tanıştırdı biz hayat okulu okuyoruz bazılarımızda ailelerinin desteği ile iki öniverste okuyorlar kimisi başka şeyler yapar biz engellerin hayatında sadece bedensel veya zihinsel veya görme...gibi engeller yok ailemizin koyduğu engellerde var biz engeller dört duvar arasında yaşatmaya dört duvar arasında ölemye mahkum etmelerinin ne hakları var ki hakları yok biz engeller her zorluğu aşabiliriz ama engellenmesek ne hakları var engellerimize bir engel daha katmaya bizim engellimiz bize yetiyor da artıyor bile biz bu engellimizi yenmeye çalışırken unutmaya çalışırken aklımıza getirmemeye uğraşırken ailemiz vede karşımıza çıkan başka insanlar başka zorluklar yüklüyorlar sıtımıza omuzumuza bir yük daha koyuyorlar bizim acımız bize yeter ne olursun bir acıda siz katmayın açımıza heryerde zorluk yaşıyoruz zaten hastanede otubuste evde hiç dışarıya çıkmayan engelli ne olur bilirmisiniz depresona girer engelli olması hep beyninde onu yer bitirir işte o engellerden biride benim benim bir arkadaşım var bizim gibi engelliyatalak bir arak parmağıyla kolandığı bilgisayarında yazı yazar satlerce birde iki öniverste okuyor yani bu ailelerle alakalı biliyorum biz engellerin ne kadar hassas olduklarını bilmiyorlar onları anlıyoruz ama onlarda bizi anlasınlar güvensinler engelimize engel katılıyor engellimize engel katılmasını istemiyoruz artık yüreğimizin sesini durmalarını istiyoruz okumak istiyoruz bizde kendi hayatımızı kendimiz koymak istiyoruz insanlar yüzünden kalbimizde yüreğimizde engelleniyor sevemiyoruz sevilemiyoruz bizi soldurmalarına izin vermeyelim engelli arkadaşlarım ve kardeşlerim biz de herşey yapabiliriz gelin birlik olalım birlik olsakta olmasakta biliyorum biz engeller engellenmesek neler neler yapardık ama yılmayalım usanmıyalım hakımızı yemelerine izin vermiyelim sevgiyle saygıyla hoş görüyle vede yaptıklarımızla gösterelim onlara benim bir hayalim var herkez için yani tüm engeller için bunu yaptığımda engeller yeniden doğacak vede engellerin doğan güneşi olucak bıkmadan usanmadan yapıcam ne kadar zor olsada olsun bıkmıcam ne kadar engeller olsada aşıcam onlar benim engellimden dahada kolay en zoru ise benim engellim yüreğim kan ağlarsada genede başarıcam azimle uğraşla karşımdakilerin söylediklerine bakmarak başarıcam gözyaşlarıma rağmen olsada bile ölüm olsa bile gittiğim yoldan dönmicem biz engellerde insanız yeterki yaşaamıza vede engellmize engel olmayın yeter herşeyi başarırız biz hiç merak etmeyin hep sizmi yanımızda olucaksınız hayır biraz destek olun bize hayata atılmamıza izin verin bizde kendi kendimizin başımızın çaresine bakalım ne olursun anların biz engelleri bizimde kalbimiz var bizde severiz sevilebiliriz hatta evlenebilirizde çünkü bizimde yüreğimiz ve kalbimiz var bunu asla unutmayın engellimiz beynimizde değil yüreğimizde değil kalbimizde hiç değil engelimiz bedenimizde biz istesek he engell aşılır yeterki siz engel olmayın bize

Devamını Oku
Selma Liman

sevgili insanlarımız biliyormusunuz biz çok tüketiciyiz her şeyden tüketiyoruz bizim insanlarımız pek çok şeyi boş boşuna alır ve tüketir mesela ben burdan başlıyarım biz engellerin bazıları fazladan akülü terkelekli sandaliye alır biraz kolanır kenara kaldırır bir başkasını alır ve onuda kolanır bir kenaya kadırır bir başkasını daha alır böyle olurmu sizce bu şimdi tüketici değilmi bir başka engelli kardeşimiz birini alamazken ötekimiz bir kaçtanesini kolanır veya böyle düşünelim satıcılar bile tüketicidir tebosunda akülü terkelekli sandaliyeleri bekletiyordu yani dağtmak varken orada çürümeye mahküm bırakılıyordu her zaman habelerde gördüğümüz gibidir dünya tüketiciler fazlalasıyordu daha da çoğalmıştı neden bizim insanlarımız bu kadar tüketici hale geldi hiç anlamış değilim sadece bunlarda değil yeceklerde kıyafetlerde de öyle biliyormusunuz bazı insanlar depresona girdiğinde alış veriş yaparlar yani kıyafet alırlar marketlere mağzalara akın ederler bir de şudan baş edim ezanelerde tüketici hale geldi bazı hastalara ilaç varsa vermezler saklarlar tebosunda bırakırlar neden vermezler onuda anlamam hasta sevindirmek varken ilaçı neden saklalar ki bu insanlar gidip imaha ederler her memleketede böyledir bizim miletimiz her yerde böyledir mesela her şeyden fazla fazlasını alıyoruz aynısından bir kaçını alıyoruz neden bir tane yerine fazlasını alıyoruz hiç düşündünüzmü hayır düşünmüyoruz fakirlerimiz de var ihtiraçı olanlarda çok fazla onları bulup yardım etmek varken neden hep biz tüketiyoruz bu çok yanlış herkez öyle gençlerimiz yaşlılarımız çocuklarımız hepsi öyleengellerimizde bile bazen biz de öyleyiz nasılmı mesela biz engeller yüremediğimiz için acımızdan bizi ne tatmin ederse onu alırız ama fazlasınıda alanımız var bazı engellerimiz çok daha da arbatır yardım yapmayı sevelim sevgili insanlarımız ben çok severim yardım etmeyi her neyse iste defter olsun boya olsun kitap olsun alırız biz engeller ben mesela resim yaptığım için çok alırım ama israf etmem elbet kolanıyorum bana yarıyor işime bazıları kolanmasada alır biz biliyoruzmu bu defterler kalemler ve kitablar neyle yapıldığını bazılarımız elbete ki bilirler ama ben genede söylemek ihtiraçı duyorum ağaçtan yapılır taktadan yapılır yani ağıcı keseler ve herşeyden geçirilir edilir soyulur kağıt haline getirilir onun yüzünden ağaçımızıda keseler ormanlarımız yok olur israf ediliyor yani daha çok şeyler var anlatacak mesela ekmek çok ama çok tüketiliyor yenmiyor hepsi çöpe neden çpe gidiyor ki onun yerine kızatsanız mesela başka yerde kolansanız her halde yenebilir taş değil ki bu demi yeniliyor yazık ki bizim miletimiz atar yemekleride öyle tökeriz yediğimizden fazlasını yaparız ve kalınca cup çöpe tökeriz onu bulanmıyanlarda var teprem olan yerlerde sokaklarda aç kalanlar çok hiç onu düşünmüyoruz sanırım ben öyle düşünüyorum bir ay aç kaldığımız zaman ancak aklımızda onlar olur neden çünkü aç kalıyoruz o arada bile genede anlamıyoruz bence neden mi çünkü o aç kaldığımız zaman bunu yapıcam bunu alıcam bunu yiyecem diyoruz hepsini alınca akşamda yediğimiz kadar yiyoruz gerisi kalıyor ne oluyor onlar çöpe atılıyor bazılarımız ertesi gün yerken bazılarımız çöpe atar neden esnaflarımızda öyle satıklarını satar gerisinide tökerler iyisini seçsek yardıma muhtaçlara versek olmazmı neden tökerler ki öyle yaparak çok tüketici oluyoruz biraz daha kikatli olmak varken hep israf ediyoruz engeller ve tüm insanlar size sesleniyorum biraz daha dikatli olalım bazı bayanlar evlerini deştirirken perdeleri kotukları hepsini yenise bile atılır ve israf yaparlar böylece biliyormusuuz biz engeller bazen çok öretken oluyoruz bazı insanların yapamıyacak şeyleri yapıyoruz bizim insanlarımız biz engellere başka gözle bakıyorlar bakışları sanki ineliyordu bizi yüreğimiz çok yanıyordu bazen düşünce alıyordu biz ne yaptıkta bunlar böyle bakıyor bize evet sevgili insanlarımız bu yazıyı yazarken çok düşünmedim yaşananları yazdım neleryaşanıyor neleri tüketiyoruz neleri israf ettiklerimizi anlatım

Devamını Oku
Selma Liman

ben 7 yaşlarındayken engelli olduğumu bilmiyordum vede ayağa kalkmaya çalışıyordum ama ayağa kalkamıyordum ağlamaya başladım bir an elim tutunduğum yerden kayıp düştüm hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ve bacaklarıma vurmaya başladım içimden şöyle sesleniyordum beni yanlız bıakma bırakma diye hakırmaya devam ediyodum sesimi kimse duymadan bir an korkmaya başlamıştım acaba engellimiydim diye düşündüm evet engelliydim engelli kelimesini öğrenmiştim ama ne anlma geldiğini hiç bilmiyordum o gün anlamıştım engelli kelimesini düştüğüm yerde öylece kalmıştım artık ayağa kalkamıyordum yerde suyunmeye başladım ağlarken hemde yerde suyunuyordum ayaklarım ellerim kan içinde kalmıştı sanki o kanlar kalbimden geliyordu o hissi veriyordu içime daha fazla gidemedim yine aynı yerime geldim elim çok ağıyordu tutunduğum yere bir daha tutundum bir daha ayağa kalkmaya denedim vede başardım ama başarım yarıda kaldı annem yanıma geldi şöyle seslendi ne yapıyorsun sen nereye uçacaksın otur otutuğun yerde
ben o lafı duyunca dunyam yıkılmıştı gözyaşlarım kanyan yerlerime damlarken çok yanıyordu ama annemin o sözleri o yanıyan yaramdan daha da yakmıştı canımı yılar geçmişti o lafı unutmamıştım arada yine tutunmaya başlardım ama annemden gizli yapardım bir günde balkonumuzun demirinde tutunarak kalkmıştım tam ayağa kalkayken yine duştum bu sefer annem yine geldi bu seferde söyle dedi cennehememi gidicen ayağa kalkıp otursana ben kalbimden bir daha darbe almıştım bedenimde ki darbeller afif gelirdi ama kalbimdeki darbeler vede bacağımın engelli çok ağır gelmişti o yaşta ki çocuğun ben bir daha denememeye kayar vermiştim bu sefer başka şeyler aramaya başladım benim bir hayelim vardı resim ama neyle yapıcaktım ki bir mazemem bir boyam bile yoktu ilginç benim okula giden 2 ablam vardı onların yazdığı ve biten defterleri vardı atarlardı o defterleri ben ise o atılan defteleri ben silmeye başlardım ama nasıl silmekti öyle silerdim ki parmaklarım simsiyah olurdu silgi parçaları tınaklarıma girerdi vede acırdı yılar geçiyor ben böyle devam ediyordum ben birgün annemden kalem istemiştim ilginç bir tepki göstermeden tamam demişti vede almıştı ben bir kalem sevincini yaşamadan yine hayal kırıklığına uğramıştım yine acı bir kelime işitmiştim ben adırmaya ve işitmemeye kayet ediyordum ama gözyaşlarımı tutamıyordum gözyaşlarım sildiğim deftere damlamaya başlamıştı o defteri silene kadar canım çıkmıştı parmeklarım yara olmuştu ama gözyaşlarım o defteri maf etmişti bu sefer ellerimle kurutmaya başladım vede kuruttum bu sefer boya eksilti onlarıda ablamların eşki küçülmüş boyaları vardı atıyorlardı ben onları alıp kolanıyordum uçları bile yoktu ben onları ışlatarak uçunu boyası açılsın kolanim diye çok ışlatıyordum benim mücadelem böyle başladı vede devam ediyor benim engellim devam etmekte ve ben hiç alışamadım engellime ben resim yaparken unutuyorum ve resimide hayatımdan yok etmek istiyorlar aynı hayata tutunduğuma nasıl engel oldukları gibi ayağa kalkmayı mücadele etmedim evet

Devamını Oku
Selma Liman

çok uzaklarda bir kasaba vardı o kasabanın halkkı birbirlerinden çok uzaktı biri hastalansa veya vefat etse kimsenin birbirinden haberleri olmazmış kimisi birbirinle konuşmazmış yüz yüze geldiklerinde ne selam verirlerdi nede hatırını sorarlardı bu kasaba köyede çok yakındı köydekiler de bu kasabanın insanlarına bir anlam verememişlerdi bir gün biri vefat etmişti ve tüm halk cenazeye gittiğinde kimse kimsenin yüzüne bakmazlardı kasabada nede köyde bir imam bile yoktu cammi sahipsiz kalmıştı halk bile gitmezmiş namazlarını evde kılarlardı kimide namaz bile kılmıyordu dinlerini bile bilmiyorlardı kimiside yarım yamalak biliyordu kimse kimseye yardımlaşmazmış yardıma muhtaç insanlara yardımcı olmazlarmış yani halk kör körüne yaşarlarmış hep kendileri için yaşamayı bilirler hiç kimseyi istemezlerdi ne imam ne öğretmen nede dorktor bir ay bir kaç sene geçtikten sonra kasabaya ve köye bir imam tahin edilmişti tüm kasabalılar ve köylüler bunu durunca deliye dönmüşlerdi onu istemiyoruz diye devlete bakamlığa gitmişlerdi ama bir sonuç almamışlardı geliyordu imam da çok gençti yaşı 25 ti o kadar temiz yüzlü o kadar yürekliydi ki kim bilir ki kaderi burası olucağına gürev gereği burda olduğunu çok iyi biliyordu buralarda sevilceğine emindi ama ne zaman kaç yılda seveler diye kestiremiyordu yola çıkmıştı iki üç gün yoldan sonra varmıştı kasabada onun için hazılanan yere yerleşmişti bir sabah kasabayı ve köyü gezmeye başlamıştı bile halık imamı gördüklerinde hiç yüzüne bile bakmayı tenezur etmiyorlardı imam selam verince kimse selamını almamıştı küçük çocuktan başka aleyküm selam hocam demişti bu çocuk 18 yaşındaydı kocaman adamlar selamı almadığından çocuk şöyle seslenmişti sayın hocam büyüklerimin kusuruna bakma burda hiç yabancı görmediklerinden dolaysıyla biraz kabalar imam çocuğa gülümserek cevap verdi hiç önemli değil yavrum normaldır dedi ve şöyle sözüne devam etti burda cammi nerde gösterirmisin bana çocuk tabiki hocam memuniyetle çocukla imam yolda giderken konuşmaya başlarlar imam çocuğa sorar adın ne senin çocuk benim adım yusuf ya sizin adınız nedir hocam diye sordu benimkide veysel böylece konuşa konaşa cammiye geldiler imam cammiye girer girmez birde ne görsün cammi cammilikten çıkmış halde etrafına şaşkın şaşkın bakınırken yusuf hocam ben size yardım ederim burasını sağlam hale getiriyiz imam ailen izin verirmi bana yardım etmene yusuf verir hocam benim bir hasta anam var başka kimsem yok anamda çok hasta ben bakıyorum diye cevap verdi çok geçmeden imam işe koyulmuştu şehirden mazeme istemişti ve boya işine koyulmuştu yusufta imama yardım etmeye başladı hep beraber boyamaya başlamışlardı gece gündüz ancak bitirmişlerdi yusuf tüm kasabaya köye inmiş tüm halkkı yardıma çağmıştı ama kimse yanaşmamıştı bu işe tüm çocuklar koştu yardıma bir kaç kadında yardıma koştu kimse bir şey diyememişti kısa sürrede camminin tahmiri tamamlanmıştı herkezi namaza çağırmaya başlamıştı imam çocuklarada kuran ve din dersleri vermek için aileleri gezmeye başlamıştı bazı çocukların aileleri yolamıştı bazıları da izin vermemişti imam çok üzülmüştü o ailelerin çocukları gizli gizli ailelerinden izin almadan cammiye giderlerdi imam çocukları görünce çok şaşırmıştı vede çok ta sevinmişti çocuklaryerlerini almışlardı tam ders işlicekler aileler gelip çocuklarını alıp giderlerdi aylar yılar geçiyordu kasaba gelişmeye başlıyordu bir öğretmende gelmişti çocuklar ve büyük insanlar okumaya başlamışlardı zamanla imamı sevenlerde olmuştu imamı yanlız bırakmıyorlar ona yemek ve içmek gönderiyorlardı imam onlar için bulunmaz nimetti sanki o kadar seviyorlardı ki hele yusuf onu daha sa çok severdi nerdese tüm zamanını onunla geçiriyordu anasıda ileşmişti imam saresinde yusufun anasıda imamı kendi oğlu gibi severdi yusufta büyünce imam olmak istiyordu her şeyi öğrenmişti oda öğretiyor ve anlatıyordu her güne gün imamı seven çoğalıyordu nerdese tüm kasaba artık seviyordu köylülerde öyleydi bir yılda kasabaya ve köye hastalık salkını başlamıştı herkes hastalanıyordu bilinmiyen bir hastalık saymıştı hertarafı doktur da yoktu kasabadaki dokturda çekip gitmişti herkes imam hastalanmasın diye çaba gösteriyorlardı otlarla bitkilerle bir şeyler yapıp yediyorlar ve içiriyorlardı bazıar vefat ediyordu bu hastalıktan cenaze namazını artık imam kıldıyordu herkes gelip artık eskisi gibi değillerdi bir birinin yüzüne bakıyor ve yardımlaşmaya başlamıştılar bir brinden yardım istiyorlardı ve çok mutluydular eskisi gibidden daha da iyilerdi imamları önünde namaz kıldırıyordu cenazelerini gönmüşlerdi evlere dağnmışlardı her günden güne hastalık çoğalıyordu herkes hastalanmaya başlıyordu karantiyede alan yok bakamlığa belediyeye gidende yok imam ne yapıcağını bilemez hale gelmişti bakamlığa gitti yardım istedi doktur yoladılar herkese ilaç seyon verdiler ilaçladılar her mahaleyi ve evleri her gün biri iye gidiyordu aylar geçti yılar geçti hastalıktan eser kalmamıştı herkes gene mutluydu neşelirdi hep beraber imamın yanına gittiler teşekür ettiler iyiki geldin dediler zamanla sana yapmadığımızı bırakmadık yardım etmedik af et bizi olurmu imam olurmu öyle şey af etmek ne kelime af ettim tabiki de halk çok mutlu oldular zamanla kasaba dahada güzeleşiyordu ağaçlar ekiliyor pazarlar kuruluyor kasaplar açılıyor manavlar açılıyor bakallar açılıyor her zaman biraz daha gelişiyordu hastane yapılıyor okul bile yapılıyordu cammi bile yapılıyordu yeni cammiler kuruluyordu köyde gelişiyordu yusuf ta okumaya başlamıştı imam olmak çok istiyordu bir gün yusuf imamın yanına gitmişti imamı hasta yatakta yattığını görünce çok korktu hemen koşarak tüm kasabalılara ve köylülere ilan etmişti nerdese herkes koşarak imamın yanına gittiler imamda o hastalığa kapılmıştı herkes şaşırmıştı nerden kaptı diye kendi kendilerine sormuşlardı meğer önce kapmış halkın verdiği bitkiler attırmasına engelemiş bir süredir içmediği için hastalık ortaya çıkmış herkes doktura koştu imama baksın diye doktur ilaçlar ineler seyon verdi her gün verdiği halde imamın durumu gitikce kütüleşiyordu herkes ağlıyordu her yolu deniyordu dokturun denemediği kalmamıştı gerisini allaha bırakmıştı oda çok üzülüyordu ama elinden bir şey gelmiyordu ki aylar yılar geçiyordu imam gittikçe eriyordu halk imamın yanından arılmıyor hele yusuf hiç arılmıyor baş ucunda bekliyordu devamlı kasaba sanki imama ağlıyordu sanki sahipsiz kalmıştı kaç yıldır hastaydı imam bir sabah kalktılar birde ne görsünler imamı kaybetmişler herkesin gözleri yaşlıydı ağlamaya başladılar yusuf öyle ağlıyordu ki koşarak dışarıya çıktı koştu dağlara tepelere tırmandı bağmaya çağmaya başladı ve bağırayak söyle dedi bende senin gibi imam olucam senin yapamadıklarını ben yapıcam sana söz veriyorum hocam herkes yusufu göremeyince korktular imam yusufu çok seviyordu ona bir şey olmasın kendine bir şey yapmasından korktular hemen onu aramaya başladılar çok korkuyorlardı yusuf yusuf diye bağıyorlardı her yerde arıyorlardı bulamamıştılar anası dedi ben biliyorum yerini dağlara tepelere çıkar günlerce gelmez hemen oraya gittiler en sonunda buldular yusuf nerelerdesin sen yusuf gözleri kıpkımızı olmuştu ağlamaktan anası bağdı ağlamak yok dedi hocanı seviyorsan onun gibi olucan onun gittiği yerde gidicen gitmelisin dedi oku okucan dedi kızdı bağdı yusuf tamam anam sana söz veriyorum hocam gibi olucam onun gibi imam olucam sarıldılar ağladılar sonra gittiler ertesi gün imamı def etmek için hazılıklara başladılar cenaze namazını yusuf kıldırmaya başlamıştı ailesinede haber vermişlerdi aileside burda yaşamaya karar vermişlerdi onun için herkez kim varsa yardımlaşmaya devam etmiştiler cenazesini kaldırdılar dualarını ettiler kuranı kerimlerini okudular aylar yılar geçti yusuf genç delikanlı olmuştu okumuş kocaman adam olmuştu büyük şehirlerde okumuştu en sonunda kasabasına dönmüştü imamlık yapıyordu artık imam veyselin yerine geçmişti hocasının yapamadıklarını yapıcaktı onun mezarını yaptırmıştı onun yaşadığı yerde yaşamaya başlamıştı anasıda onun yanındaydı artık yusuf imamdı heryerde imamlık yapıyor her yere koşuyordu büyük bir imamdı artık hocasının vadsiyetini yerine getirmişti bu yüzden çok rahattı artık...

Devamını Oku
Selma Liman

iyilik ve kütülük mücadele eder mesela iki insanın aralarında geçen iyilik ve kütülük mücadelesi gibi biri engelli olmasına rağmen o kadar iyi severdi ki ötekide sağlıklı olduğu rağmen o kadar kütü o kadar kibirlidi ki kimse onu anlamaz herkese kütülük eder engelli olan sa herkese gülücüklerle neşeyle kaşılar ve yüzü bir güneş gibi aydınlıktı ama kütülük yapan insan sa herkese iftira atar onların hakında kütü kütü konuşur herkes bunlara bir isim koymuşlardı engelli insanın adına iyilik ötekisine ise kütülük koymuşlardı iyilik geldiği zaman herkes neşeyle onun etrafına koşarlardı ama kütülük geldimi ise herkes kendi mekanlarına çekilirlerdi kütülük bu yüzden iyiliğe düşman besler ne zaman iyiliği göünce söyle cevap verir elbet ben kazanıcam yani kütülük kazanıcak iyilik sakin bir tebesümle glümsedi tek bir kelime bile etmedi gerek görmedi bile kütülük çok şaşırmıştı nasıl kendisine cevap bile vermedi diye kara kara düşünüyordu şimdi kendisi onun yerinde olsaydı neler saymazdı ki karşındakine ama o bir kelime etmedi bile neyse fazla östelemeden çeker gider iyilikte yoluna devam eder sapır eder her engelle bedendeki engel onun için hafif kalır hayatın çilelerin yanında aylar geçer yılar geçer bu düşmanlık hala sürmektedir kütülük artık daha da ilerlemişti kütülüklerinle daha çekinmez olmüştü iyilik se herkesin kalbini kazanmıştı birgün iyilik ve kütülük gene karşılaşmıştılar kütülük iyiliği terkelekli sandaliyesinden düşürtmüştü buralardan git diye hakırdı kütülük yapmadığını bırakmıyordu iyiliğe ama iyilik gene sabırlıdı gene kütülüğün yüzüne derin derin baktı öyle baktı ki kütülüğün yüzü değşmişti birden bire ne yazık ki kalbi katılaşmıştı ve gülerek oradan uzaklaşmıştı iyilik yerden birtürlü kalkamamıştı bir insan yoldan geçerken iyliği görmüştü hemen iyliğe doğru koşarak iyliği yerden kaldırmıştı ve gittiği yere kadar götürmüştü kütülük bu insanlara çok kıcık oluyordu iyiliği ortadan kadırmalıydı artık zamanı gelmişti ama nasıl kadırmalıydı ki çok düşündü bir gün iyiliğe gitti ve dedi ben çok pişmanım sana ve mahale hakımıza çok kütülük yaptım ve iftira attım gel gezelim biraz bir yer var oraya gütürücem iyilik tamam demiş ve gitmişler ve kütülük iyiliği uçuruma kadar sürüklemiş iyilik bunu zamanında anlamış ama birşey dememişti ve kütülük biraz daha yaklaştırmış uçuruma doğru her ikiside düşmüştü milet her ikisinide kurtarmıştı ve hastaneye kaldırdılar ikisinide aynı odaya koymuşlardı kütülüğün yaptığı tüm kütülükleri onu bulmuştu yani onun baçakları tütmuyordu artık iyilik ise artık engelli değildi baçakları tutuyordu artık yani iyilik iyiliğe kütülülk ise kütülğü buluyordu bu seferde kütülük engelli kalmıştı iyilik hep kütülğün yanındaydı artık kütülükte anlamıştı pişman olmuştu hep pişmanlığıla yaşıyordu bundan sonra iyilik yapmaya çok ama çok çalışmalıydı...

sevgili insanlarımız bu kısa hikayede anlatılan iyilik ve kütülüğün mücadelesini anlatılıyor

Devamını Oku
Selma Liman

susgunum ben bu hayat beni çok yoruyordu olduğunu çok iyi biliyordum ben kendimi unutmustum kimim neyim ben diye kendi kendime sorardım hiç düşünmez olmüştum yüreğime sorasam oda benle birlikte acı çekiyordu kalbime soraydım oda daha da acı çekerdi dilime sorardım oda dile gelmemeyi terçih ederdi susgunum ben tüm organlarımla gendimi içime kiritlemiştim benliğimi kaybetmiştim susmak istemiştim çünkü bu hayat çok acımasızdı ben susgunluğumu seviyordum susgunluğumu her canlı veya cansız varlıklar dursun ki anlasınlar cansız ne varsa dile gelsinler beni anlatsınlar benimde herşeye hakım olduğunu bir kalp taşıdığımı söylesinler benimde bir canlı olduğumu anlatsınlar susgunum ben

Devamını Oku
Selma Liman

bugün hava çok rüzgarlıydı yağmur havası vardı rüzgar deli deli esercesine esiyordu gökyüzü kararmışcasına hüzünlü bir hava verilmişti sanki bulutlar bir kenara toplanmıtılar bulutların arasında yağmur damlaları saklıydı dile gelip konuşmuşlardı en ufak damla ben şimdi inicem gükyüzüne ne olur öteki damlalar olmaz zamanımız var diye cevap verilmişti biraz zaman geçince ufak damlacık yeryüzüne inmeye hazırlanırdı bulutların dışına geçti birden bire indi toprağa onun sayesinde yağmur erken yağmıştı

Devamını Oku