ben bugün çok uzaklara gidiyordum kendimi bilmeden dizlerimin bağı çözülüyordu artık düşüyordum kendimi tutamıyordum ben kendimi bilmeden usanmadan gidiyordum gidiyordum ama nereye kadar gidicektim kendimi arıyordum ama bulamıyorum kendimi kendimden arıyordum ben gözlerimi gökyüzüne yönelttim çok sıcaktı yanıyordu bedenim güneşin sıcağından yanmaktaydı adeta yolumu arıyordum benliğimi arıyordum ayaklarımın toprakta canı çekiliyordu adete ve canım çok yanıyordu çok acı çekiyordu bedenim bedenim güneşin sıcağıyla yanarken benliğimi kaybediyordum adeta gözlerim kararıyordu düşecek gibiydim hala gayret ediyordum mücadele ediyor yürümeye devam ediyordum yorulmadan usanmadan...
onlar benim yıldızlarımdı penceremden yıldızları seyre dalmıştım yanıma annem geldi ben anneme sordum anne dedim annem efendim yavrum diyebildi kimbilir onun içinde neler vardı ben yine dedim anne benim de yıldızım varmı ve benim gibi engelimi annem benim yüzüme masum masum bakarken saçlarımı okşadı kısık bir sesle cevap verdi herkesin bir palıyan yıldızı vardır ben anneme hıçkırık bir sesle cevap verdim benim yıldızım parlamıyor anne yine bana gözyaşlarıla cevap veriyordu bak yavrum senin yıldızın parlamazsa sen parlıyorsun engelli kız bu sözler karşısında annesine söyle bir cevap verir ya anne benim yıldızım düşe bende ölürmüyüm anne bu cevap karşısında ne söyliceğini bilememiş kız devam etmiş yıldızımın benim gibi bir yanı eksikmi anne ne olur bari o engelli olmasın bir yanı eksik olmasın anne kızına yaşlı gözlerile söyle bir baktı cevap verememişti kızıla beraber pencerede yıldızlara bakıyorlardı bir an bir yıldız düşer o an engelli kızın sadaliyesinde başı yana düşer annesi kızının başı yana düştüğünü görünce bakmış kızzı vefat etmiş anne kızının söylediklerini hatırlammış gözyaşları ile ah be yavrum senin içinemi doğdu diyebildi hıçkırıklı sesiyle
başa çıkma becerileri insanın zeki olmasıdır vede zekiliğini kolanmasıdır o zaman başa çıkar bir insanın becerisi yoksa zaman zaman düşünür başa çıkma becerilerini keşfetmeye başlar vede bulur onun üstünlüğü düşünmek ne gibi düşünmek dersek başa çıkmak gibi düşüncelere kapılır sizce bu iyimidir hayır değildir başa çıkma becerileri ne demektir insanın her ne olursa olsun bir becerisi varsa onu kolanıp başa çıkması onun tek düşüncesi o becerisidir ona göre kendisini ona hazılar zaten bir insan kendi kendine yaratıcı olur kendi kendine yayatır kendi becerilerini mesela ben başa çkma becerilerimi kendim yayatım başa çıkmak için değil becerelerim bir yeye gelsin diye başa çıkma beceriler bana çok acarip gelir nedenmi bir insan düşünelim oturupta bir şeyi beklerse o olurmu başa çekilir öylece hakırır ben böylerim ben şöylerim der demi bir beceriside yoktur ama bir insan daha düşünelim başa çıkma becerileri çoktur çok zekidir çok çalışkandır çok yerlere koşar vede ağızını bile açmazdı yorulmaz usanmaz diz çokmez başa çıkma becerilerini eline almıştı bikere hayatta çok başarılıdı başa çıkmak elimden birşey gelmez birde bir engelliyi düşünelim başa çıkma becerilerini çıkarmak vede yayatmaktı isteği başa çıkma becerileri vardı ama kendisinden haberi yoktu bile nedenmi kendisini unutmuştu o yüzdendi bir an düşündü benim becerilerim olmalıdı ayadı taşındı bulmak için elinden geleni yaptı başa çıkma becerilerini buldu onun becerisi hayatta kalmaktı vede önüne gelen her engeli aşmakta olduğunu düşündü hayata kalmak savaşmak istemişti evet başa çıkma becerileri göz gözle görünmez ançak bir insan becerilerini beli etse olur
başa çıkma becerileri kısa kısa anlatmak istedim her insanın düşüncelerile yazdım ben engelliyim kendi düşüncem bu sevgili halkımız
bugün hava çok rüzgarlıydı yağmur havası vardı rüzgar deli deli esercesine esiyordu gökyüzü kararmışcasına hüzünlü bir hava verilmişti sanki bulutlar bir kenara toplanmıtılar bulutların arasında yağmur damlaları saklıydı dile gelip konuşmuşlardı en ufak damla ben şimdi inicem gükyüzüne ne olur öteki damlalar olmaz zamanımız var diye cevap verilmişti biraz zaman geçince ufak damlacık yeryüzüne inmeye hazırlanırdı bulutların dışına geçti birden bire indi toprağa onun sayesinde yağmur erken yağmıştı
Düşünce engelinden bahsetmek istemiyorum. Ama, nedense anlatacaklarım hep düşünce engeliyle bağlantı kuruyor. Toplumumuzda ve dünyada birçok engelli var. Bunların içerisinde bazıları yaşama katılmış, ya da katılmaları için yardım sağlanıyor. Bazıları da, yaşamdan ve yaşama hakkından tamamıyla soyutlanmış bir durumda, evlerinde her türlü teknolojiden ve yaşam hakkından yoksun bir şekilde, yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.
Engellilerin yaşadıkları hayatı ve dünyayı anlamak için, şöyle bir gözlerinizi kapayın ve düşünün. Muhakkak bunun sonucunda yüreğinizde bir cevap olacaktır. Gerçi anlatmakla görerek yaşamak arasındaki farkı, yaşayarak anlamak gerekir. Engellilerin bu hayatta yaşadıkları sıkıntıları anlamak için, bir engelli yakını ya da engelli olmak gerekmemeli aslında. Şöyle; bir günü kendinize ayırın. Örneğin; tekerlekli sandalyeye bağımlı olan bir engellinin karşılaşabileceği, birçok sorun sayabilirim sizlere. Engellilerin hayata, yaşama katılmaları açısından, dış çevreden başlamam gerekirse;
Eğer bir apartman dairesinde yüksek katlardan birinde oturuyorsa merdivenlerden aşağıya inebilmesi için başkalarına muhtaçtır. Zar zor bin bir güçlükle inilir merdivenlerden. Ya da, bayır aşağı inip çıkmak gereken bir sokak ya da caddede oturuyorsa düşünün halini. Sonra eğer tekerlekli sandalyesi akülü değilse başlar ilk kırgınlıkları ve yorgunlukları. Kendi kendine tekerlekli sandalyesini itebiliyorsa, bir zaman sonra gücü tükenecek ve yoluna dinlenerek tekrar devam edecek. Bir yardımcısı varsa, bir nebze olsun kolları yorulmaz. Yol boyunca kaldırımlardaki çıkıntılar ve çöküntüler canını acıtır her seferinde. Hele birde yağmur sularının akması için konulan mazgallara, sandalyenin tekerlekleri girerse değmeyin çilesine. Herhangi bir kaldırıma istediği yerden veya başka bir yerden çıkamaz. Yani, yaya kaldırımları onların dostları değildir. Birçok sokak, cadde, hastane, arkadaşının evi, cafe, otobüsler, üst ve alt geçitler, tren istasyonları ve daha birçok şey onların dostları değildir. Tıpkı merdivenler gibi. Tuvalet ihtiyaçları gelse, ne yapacaklar? Sosyal faaliyet çoğunun yaşantısında yoktur. Olsa bile ne kadar yeterlidir ki.
Bir doktora gitse bile, asansörü olmayan hastanede üst katlara çıkamaz. Asansörü olan hastanelerde ise, sağlıklı kişiler gördükleri halde, öncelikle kendileri binmek isterler. Üstelik hastayı itekleyerek bir vaziyette. Aslında bu anlattıklarım devede kulak kalır misali. Belki sizlerde çoğuna şahit olmuşsunuzdur. Doktorların muayenehanelerine gidilse bile, nedendir ki, bir türlü anlamış değilim. Muayenehaneleri hep üst katlardadır ve üstelik çoğunda asansörde yoktur. Olsa bile tekerlekli sandalye ve yakının girebileceği kadar geniş değildir. Üstelik bu engelli başka hastalıklara da sahipse, merdivenlerden inip binerken, yollarda gidip gelirken, kaba bir tabir olacak ama gerçek bu, canı çıkmıştır zaten.
yılar önce hiç deprem olmayan bir şehirde aniden bir deprem yaşanmıştı her yer toz dumana karışmıştı herkes sokaklara ve de caddelere koşmuşlardı kimisi de yıkılan evlerin altında kalmışlardı herkes kendi ailesini kurtarmaya çalışırken bazıları da enkazın altında çığlık çığlığa bağırken kimse onların sesini durmazdı düzenlerin sesleri ambulansların sesleri vardı ve de insanların çığlığı varken enkaz altındaki insanlar vardı onların sesleri kitmiyordu kimseye itfayelerin bir evin önüne gelmişti orada bir çocuk sesi geliyordu hemen harekete geçtiler çok geçmeden çocuğu enkazın altından kurtarmışlardı ama tüm ailesini kaybetmişti bir tek o yaşama tutulmuştu engelli olduğu halde ama artık yanlızdı bir başınaydı ne yapıcaktı kimsesizdi nereye gidicekti ki kime el açıcaktı kimsesi yoktu bu dünyada ailesinden başka kimi vardı 2 3 ay geçmişti çocuk illeşmişti çocuk artık tek başına yaşamayı öğrencekti bir ev bulmuştu bulduğu ev ise yıkık döküktü orada bir oda sağlam kalmıştı öteki tarafları hep yarı yıkık döküktü hep o oda da kalıyordu ne ışık var nede penceresi vardı penceresini kapatmışlardı kapıyı da kapatıyor hep orada kalıyordu dört duvar arasında hiç konuşmadan yemeden içmeden kalıyordu herkes biliyordu o evde kaldığını herkes gelip görüyor yiyecek ve su gediyordu insanlar olmasa oydan kalkıyordu yiyecek olursa yiyor olmazsa yemiyordu hep karanlıkta otuyor hep düşünüyordu bu çocuk bir genç kızdı kadınlar gelip onu gidiyor yıkıyor temizliyor öyle gidiyorlardı kızın bir ismi bile yoktu belgim de vardır ama kimse bilmiyordu kendiside bir şey anlatmıyor bayanlar bu genç kızı çok seviyorlardı çok güzeldi çok iyi biriydi konuşmuyor ama herkese iyi davranıyordu bir sure geçmişti mahallede karışlık olmuştu bir süre kızın yanına gelemiyorlardı genç kız bir süre yanlış kalmıştı ve aç susuz kalmıştı onun için de hiç fark etmezdi zaten deprem de tüm ailesini kaybetmişti oda ailesi yanına gitmek istiyordu ama bir türlü gidemiyordu mahalleye birileri gelmişti sesleri geliyordu genç kıza imam gelmişti bu imam mahalleye atanmıştı birde cami yapmışlardı bu mahalle çok değişmişti ama genç kız hep aynıydı deprem olduğu günden beri öyleydi hiç değişmemişti suskun bir edayla bekliyordu sanki ölümü bekler gibi hali vardı mahalle çok karışmıştı genç kızı unutmuşlardı aç susuz dört duvar arasında yaşıyordu imam ev ararken birden bire o eve geldi içine girdi etrafı gezerken genç kızın olduğu odaya yaklaştı ve kapıyı açtı bir de ne gösun karşısında bir genç kız çok güzel bir kız duruyordu imam seslendi kimsiniz burada ne arıyorsunuz genç kız hiç bir tepki vermemişti komşular imamın o eve girdiğini gördüler ve onlarda girdi birden aklarına genç kız gelmişti çok korkmuşlardı bir şey oldu diye hemen kızın yanına geldiler imam sordu bu kız kim kimin neysi hiç konuşmuyor komşular dediler o yılardır böyle hiç konuşmaz dediler depremden beri böyle suskundu ailesini depremde kaybettiğinden enkazın altında kaldığından beri konuşmaz buydan hiç ayılmaz bireye gitmez biz bakardık bu aralar unuttuk onu dediler imam adı ne peki adı da yok bilmiyoruz dediler evi nerdeydi peki deprem olmadan dedi komşular buydan biraz uzak dediler imam ben araştırım dedi genç kıza yaklaştı benim adım Yahya dedi gene gelicem tamam mı imam komşulara dedi ki burayı yelleştirin yatak koltuk halı filan getiricem Kıyafette alırız bu kıza yazık dedi çok geçmeden Yahya geldi genç kızı Çıkarttılar çok zor olmuştu onlar için ama Çıkartmışlar Yelleştirdikten sonra bazı yerlerini yeniden yapmışlardı ev eve benzemişti genç kız etrafa öyle bir baktı ki birden bire fenalaşmıştı etrafa saldırıyor adeta delirmiş gibiydi anne diye çığlık atmaktaydı imam onu görünce çok üzülmüştü hemen yanına koştu ve alıp bir hastaneye koştu doktorlara her şeyi anlattıktan sonra tedavi görmeye başladı aylarca yılarca geçti artık İlleşiyordu yavaş yavaş hem de konuşmaya da başlamıştı ama ismini kimse bilmiyordu öğrenememişlerdi herkes ona duvar diye çağıyorlardı zaten duvar gibi olmuştu çok mutsuzdu ve hiç kimseyle fazla konuşmazdı imam bu genç kıza alışmıştı sevmişti genç kız da imama alışmıştı yılar geçiyordu imam ve genç kız evlendiler uzun zaman geçti bu şehirden gittiler başka yerde çok daha da mutlu olmuşlardı ama onları öyle bir tehlike bekliyordu ki hiç haberleri yoktu bile birden bire başlarına gelebilirdi felaketlerin en büyüğüydü ama kim bilirdi ki onları bulacağını yılar geçmişti ve duvar ın bir çocuğu olmuştu duvar sa çok hastalanmıştı Yahya onu kaybedeceğini anlamıştı ve bir kaç gün geçti duvarı kaybetti çok acı çekiyordu ve çocuğunu kucağına alıp sımsıkı sarılmıştı öyle sarılmıştı ki duvarın kokusunu alıyordu sanki imam Yahya çocuğunu alıp kaybolmuştu etrafta kimse görmemişti onu yılar geçiyor hala haber alamamışlardı imam kızıyla birlikte yaşamaya devam etmeye başlamıştı kızı büyümüş aynı annesine benzemişti adını da duvar koymuştu
susgunum ben bu hayat beni çok yoruyordu olduğunu çok iyi biliyordum ben kendimi unutmustum kimim neyim ben diye kendi kendime sorardım hiç düşünmez olmüştum yüreğime sorasam oda benle birlikte acı çekiyordu kalbime soraydım oda daha da acı çekerdi dilime sorardım oda dile gelmemeyi terçih ederdi susgunum ben tüm organlarımla gendimi içime kiritlemiştim benliğimi kaybetmiştim susmak istemiştim çünkü bu hayat çok acımasızdı ben susgunluğumu seviyordum susgunluğumu her canlı veya cansız varlıklar dursun ki anlasınlar cansız ne varsa dile gelsinler beni anlatsınlar benimde herşeye hakım olduğunu bir kalp taşıdığımı söylesinler benimde bir canlı olduğumu anlatsınlar susgunum ben
biz engeller olarak engellimize engel katılmasını istemiyoruz artık kimsenin bizim yolumuuza engel olmasınlar istemiyoruz bu ailemiz bile olsa kimse bizi görmüyor daha doğrusu görmezlikten geliyorlar biz engellerin neler başardığını görüyorlar yanlarında olmamıza rağmen vede engelli aileleri olarak yani bizim ailemiz bile bizi görmezlikten gelmesinden sıkıldık ve bizde hayata katılmak istiyoruz acısıyla tatlısıyla ölümüyle sağlıyıla herşeyi yaşamak istiyoruz biz hayatın ne acımasız olduğunu bilmiyoruzmu sanki onlardanmı öğrendik sanıyorlar hayır onlardan hiç birşey öğenmedik hayatın hakında bizim engellimizle ilgili olarak yaşadığımız zorlukların karşısında durarak ve etrafımızdaki insanların bize yönettiği bakışlarıyla sözleriyle dalgalarıyla hayata katılmamız olmamız bizi hayatla tanıştırdı biz hayat okulu okuyoruz bazılarımızda ailelerinin desteği ile iki öniverste okuyorlar kimisi başka şeyler yapar biz engellerin hayatında sadece bedensel veya zihinsel veya görme...gibi engeller yok ailemizin koyduğu engellerde var biz engeller dört duvar arasında yaşatmaya dört duvar arasında ölemye mahkum etmelerinin ne hakları var ki hakları yok biz engeller her zorluğu aşabiliriz ama engellenmesek ne hakları var engellerimize bir engel daha katmaya bizim engellimiz bize yetiyor da artıyor bile biz bu engellimizi yenmeye çalışırken unutmaya çalışırken aklımıza getirmemeye uğraşırken ailemiz vede karşımıza çıkan başka insanlar başka zorluklar yüklüyorlar sıtımıza omuzumuza bir yük daha koyuyorlar bizim acımız bize yeter ne olursun bir acıda siz katmayın açımıza heryerde zorluk yaşıyoruz zaten hastanede otubuste evde hiç dışarıya çıkmayan engelli ne olur bilirmisiniz depresona girer engelli olması hep beyninde onu yer bitirir işte o engellerden biride benim benim bir arkadaşım var bizim gibi engelliyatalak bir arak parmağıyla kolandığı bilgisayarında yazı yazar satlerce birde iki öniverste okuyor yani bu ailelerle alakalı biliyorum biz engellerin ne kadar hassas olduklarını bilmiyorlar onları anlıyoruz ama onlarda bizi anlasınlar güvensinler engelimize engel katılıyor engellimize engel katılmasını istemiyoruz artık yüreğimizin sesini durmalarını istiyoruz okumak istiyoruz bizde kendi hayatımızı kendimiz koymak istiyoruz insanlar yüzünden kalbimizde yüreğimizde engelleniyor sevemiyoruz sevilemiyoruz bizi soldurmalarına izin vermeyelim engelli arkadaşlarım ve kardeşlerim biz de herşey yapabiliriz gelin birlik olalım birlik olsakta olmasakta biliyorum biz engeller engellenmesek neler neler yapardık ama yılmayalım usanmıyalım hakımızı yemelerine izin vermiyelim sevgiyle saygıyla hoş görüyle vede yaptıklarımızla gösterelim onlara benim bir hayalim var herkez için yani tüm engeller için bunu yaptığımda engeller yeniden doğacak vede engellerin doğan güneşi olucak bıkmadan usanmadan yapıcam ne kadar zor olsada olsun bıkmıcam ne kadar engeller olsada aşıcam onlar benim engellimden dahada kolay en zoru ise benim engellim yüreğim kan ağlarsada genede başarıcam azimle uğraşla karşımdakilerin söylediklerine bakmarak başarıcam gözyaşlarıma rağmen olsada bile ölüm olsa bile gittiğim yoldan dönmicem biz engellerde insanız yeterki yaşaamıza vede engellmize engel olmayın yeter herşeyi başarırız biz hiç merak etmeyin hep sizmi yanımızda olucaksınız hayır biraz destek olun bize hayata atılmamıza izin verin bizde kendi kendimizin başımızın çaresine bakalım ne olursun anların biz engelleri bizimde kalbimiz var bizde severiz sevilebiliriz hatta evlenebilirizde çünkü bizimde yüreğimiz ve kalbimiz var bunu asla unutmayın engellimiz beynimizde değil yüreğimizde değil kalbimizde hiç değil engelimiz bedenimizde biz istesek he engell aşılır yeterki siz engel olmayın bize
sevgili insanlarımız biliyormusunuz biz çok tüketiciyiz her şeyden tüketiyoruz bizim insanlarımız pek çok şeyi boş boşuna alır ve tüketir mesela ben burdan başlıyarım biz engellerin bazıları fazladan akülü terkelekli sandaliye alır biraz kolanır kenara kaldırır bir başkasını alır ve onuda kolanır bir kenaya kadırır bir başkasını daha alır böyle olurmu sizce bu şimdi tüketici değilmi bir başka engelli kardeşimiz birini alamazken ötekimiz bir kaçtanesini kolanır veya böyle düşünelim satıcılar bile tüketicidir tebosunda akülü terkelekli sandaliyeleri bekletiyordu yani dağtmak varken orada çürümeye mahküm bırakılıyordu her zaman habelerde gördüğümüz gibidir dünya tüketiciler fazlalasıyordu daha da çoğalmıştı neden bizim insanlarımız bu kadar tüketici hale geldi hiç anlamış değilim sadece bunlarda değil yeceklerde kıyafetlerde de öyle biliyormusunuz bazı insanlar depresona girdiğinde alış veriş yaparlar yani kıyafet alırlar marketlere mağzalara akın ederler bir de şudan baş edim ezanelerde tüketici hale geldi bazı hastalara ilaç varsa vermezler saklarlar tebosunda bırakırlar neden vermezler onuda anlamam hasta sevindirmek varken ilaçı neden saklalar ki bu insanlar gidip imaha ederler her memleketede böyledir bizim miletimiz her yerde böyledir mesela her şeyden fazla fazlasını alıyoruz aynısından bir kaçını alıyoruz neden bir tane yerine fazlasını alıyoruz hiç düşündünüzmü hayır düşünmüyoruz fakirlerimiz de var ihtiraçı olanlarda çok fazla onları bulup yardım etmek varken neden hep biz tüketiyoruz bu çok yanlış herkez öyle gençlerimiz yaşlılarımız çocuklarımız hepsi öyleengellerimizde bile bazen biz de öyleyiz nasılmı mesela biz engeller yüremediğimiz için acımızdan bizi ne tatmin ederse onu alırız ama fazlasınıda alanımız var bazı engellerimiz çok daha da arbatır yardım yapmayı sevelim sevgili insanlarımız ben çok severim yardım etmeyi her neyse iste defter olsun boya olsun kitap olsun alırız biz engeller ben mesela resim yaptığım için çok alırım ama israf etmem elbet kolanıyorum bana yarıyor işime bazıları kolanmasada alır biz biliyoruzmu bu defterler kalemler ve kitablar neyle yapıldığını bazılarımız elbete ki bilirler ama ben genede söylemek ihtiraçı duyorum ağaçtan yapılır taktadan yapılır yani ağıcı keseler ve herşeyden geçirilir edilir soyulur kağıt haline getirilir onun yüzünden ağaçımızıda keseler ormanlarımız yok olur israf ediliyor yani daha çok şeyler var anlatacak mesela ekmek çok ama çok tüketiliyor yenmiyor hepsi çöpe neden çpe gidiyor ki onun yerine kızatsanız mesela başka yerde kolansanız her halde yenebilir taş değil ki bu demi yeniliyor yazık ki bizim miletimiz atar yemekleride öyle tökeriz yediğimizden fazlasını yaparız ve kalınca cup çöpe tökeriz onu bulanmıyanlarda var teprem olan yerlerde sokaklarda aç kalanlar çok hiç onu düşünmüyoruz sanırım ben öyle düşünüyorum bir ay aç kaldığımız zaman ancak aklımızda onlar olur neden çünkü aç kalıyoruz o arada bile genede anlamıyoruz bence neden mi çünkü o aç kaldığımız zaman bunu yapıcam bunu alıcam bunu yiyecem diyoruz hepsini alınca akşamda yediğimiz kadar yiyoruz gerisi kalıyor ne oluyor onlar çöpe atılıyor bazılarımız ertesi gün yerken bazılarımız çöpe atar neden esnaflarımızda öyle satıklarını satar gerisinide tökerler iyisini seçsek yardıma muhtaçlara versek olmazmı neden tökerler ki öyle yaparak çok tüketici oluyoruz biraz daha kikatli olmak varken hep israf ediyoruz engeller ve tüm insanlar size sesleniyorum biraz daha dikatli olalım bazı bayanlar evlerini deştirirken perdeleri kotukları hepsini yenise bile atılır ve israf yaparlar böylece biliyormusuuz biz engeller bazen çok öretken oluyoruz bazı insanların yapamıyacak şeyleri yapıyoruz bizim insanlarımız biz engellere başka gözle bakıyorlar bakışları sanki ineliyordu bizi yüreğimiz çok yanıyordu bazen düşünce alıyordu biz ne yaptıkta bunlar böyle bakıyor bize evet sevgili insanlarımız bu yazıyı yazarken çok düşünmedim yaşananları yazdım neleryaşanıyor neleri tüketiyoruz neleri israf ettiklerimizi anlatım
ben 7 yaşlarındayken engelli olduğumu bilmiyordum vede ayağa kalkmaya çalışıyordum ama ayağa kalkamıyordum ağlamaya başladım bir an elim tutunduğum yerden kayıp düştüm hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ve bacaklarıma vurmaya başladım içimden şöyle sesleniyordum beni yanlız bıakma bırakma diye hakırmaya devam ediyodum sesimi kimse duymadan bir an korkmaya başlamıştım acaba engellimiydim diye düşündüm evet engelliydim engelli kelimesini öğrenmiştim ama ne anlma geldiğini hiç bilmiyordum o gün anlamıştım engelli kelimesini düştüğüm yerde öylece kalmıştım artık ayağa kalkamıyordum yerde suyunmeye başladım ağlarken hemde yerde suyunuyordum ayaklarım ellerim kan içinde kalmıştı sanki o kanlar kalbimden geliyordu o hissi veriyordu içime daha fazla gidemedim yine aynı yerime geldim elim çok ağıyordu tutunduğum yere bir daha tutundum bir daha ayağa kalkmaya denedim vede başardım ama başarım yarıda kaldı annem yanıma geldi şöyle seslendi ne yapıyorsun sen nereye uçacaksın otur otutuğun yerde
ben o lafı duyunca dunyam yıkılmıştı gözyaşlarım kanyan yerlerime damlarken çok yanıyordu ama annemin o sözleri o yanıyan yaramdan daha da yakmıştı canımı yılar geçmişti o lafı unutmamıştım arada yine tutunmaya başlardım ama annemden gizli yapardım bir günde balkonumuzun demirinde tutunarak kalkmıştım tam ayağa kalkayken yine duştum bu sefer annem yine geldi bu seferde söyle dedi cennehememi gidicen ayağa kalkıp otursana ben kalbimden bir daha darbe almıştım bedenimde ki darbeller afif gelirdi ama kalbimdeki darbeler vede bacağımın engelli çok ağır gelmişti o yaşta ki çocuğun ben bir daha denememeye kayar vermiştim bu sefer başka şeyler aramaya başladım benim bir hayelim vardı resim ama neyle yapıcaktım ki bir mazemem bir boyam bile yoktu ilginç benim okula giden 2 ablam vardı onların yazdığı ve biten defterleri vardı atarlardı o defterleri ben ise o atılan defteleri ben silmeye başlardım ama nasıl silmekti öyle silerdim ki parmaklarım simsiyah olurdu silgi parçaları tınaklarıma girerdi vede acırdı yılar geçiyor ben böyle devam ediyordum ben birgün annemden kalem istemiştim ilginç bir tepki göstermeden tamam demişti vede almıştı ben bir kalem sevincini yaşamadan yine hayal kırıklığına uğramıştım yine acı bir kelime işitmiştim ben adırmaya ve işitmemeye kayet ediyordum ama gözyaşlarımı tutamıyordum gözyaşlarım sildiğim deftere damlamaya başlamıştı o defteri silene kadar canım çıkmıştı parmeklarım yara olmuştu ama gözyaşlarım o defteri maf etmişti bu sefer ellerimle kurutmaya başladım vede kuruttum bu sefer boya eksilti onlarıda ablamların eşki küçülmüş boyaları vardı atıyorlardı ben onları alıp kolanıyordum uçları bile yoktu ben onları ışlatarak uçunu boyası açılsın kolanim diye çok ışlatıyordum benim mücadelem böyle başladı vede devam ediyor benim engellim devam etmekte ve ben hiç alışamadım engellime ben resim yaparken unutuyorum ve resimide hayatımdan yok etmek istiyorlar aynı hayata tutunduğuma nasıl engel oldukları gibi ayağa kalkmayı mücadele etmedim evet




-
Selma Liman
Tüm Yorumlarselam arkadaşlar ben selma liman ben kendim kitapımı yazarsam ben yazarlık olmak istiyorum bir iş olursa bana haber verirmisiiniz olurmu