İşte o an;
Gönlümün şiirle aktığı, kalemin kağıda çaresiz kaldığı,
İçimde bir çocuk saflığı, umutların şahlandığı...
İşte o an;
Güneşin başka parladığı, bir dileğin bin yıldıza kaydığı,
Bir gülüşü gönlümde bahar gonca sevgili
Mütehevvir halinin anlamadım derdini
Ben ki hayal prensi, biçare sana deli
Sen ki Zühre misali zatına dahi asi.
Olunmaz eylemesen olmaz mı yüreğimi
Haklıymışsın anne, hayatın bendim senin
Benimle hüzünlenir, benimle keyiflenirdin
Serden geçebilirdin, benden yine geçmezdin
Haklıymışsın annecim, beni tek sen aşk bildin.
Haklıymışsın anne, kıyamadın hiç bana
Gözlerin değdi ya gözlerime, aşk daha anlamlı şimdi,
Yıldızlar daha parlak mesela...
Güneş daha sıcak, gökyüzü başka mavi,
Yeryüzü sevda yeşili ve deniz tıpkı gözlerin gibi...
Bense aşkla tutulan bir yıldız gibi,
Gözlerine düşmek isterim yakamoz misali.
Sen benim beş duyum, sen benim tek gerçeğim.
Sen mesela gözlerim; baktığım her yerdesin.
Sen kulakta melodim, adı hüzzam bestesin.
Sen ruhum ve bedenim; değdiğim her şeydesin.
Ve dilimde lezzetim; cennetten bir meyvesin.
Kalbimin Beyni Olsaymış Eğer; Sevmekten Korkarmış, Ölmekmiş Meğer.
Ruhunda Bir Parçam Kalmışsa Eğer; Zübde-i Selçuk'u Görmene Değer.
Sevmeyi Öğrendim Diyorsan Eğer; Zübde-i Alem ise Senmişsin Meğer.
Ahlaksız Bir Yolda Yürürsen Eğer; Aşkı Mezar-ı Kalbe, Gömmeye Değer.
Senin adın aşk olsun mu? Safi’nin şiirinde ki gibi… Senin adın ben olsun mu? Yada benim adım sen? Ortak bir dilimiz olsun mesela, ortak bir duygu… Ortak olsana bana… Sahi hayatıma ortak olur musun ki? Ortak çocuk yapar mıyız seninle? Hani gözleri sen bakan, ayakları ben basan bir şey… Kurban olsam uğruna mesela, ortak hayale girer misin benimle? “S.M” - 04.10.2013
Bir yıldız kayıyor bak ısmarlama bir dilek daha...
Bir umut yeşeriyor; Göğün karanlığında, ruhun aydınlığında...
Bir sevda isteniyor; Umuda yolculuğu imkansızlık olsa da...
Bir türlü anlamıyor ve sadece bekliyor gönül; uçurumun kenarında, intiharın eşiğinde, hayattan kopuk ama hayatın içinde...
Duyuyormusun bak şuan ezan okunuyor; Allah birdir, Allah büyüktür diyor,
bak yine seni istiyor, seni arzuluyor gönül; birkez daha diliyor seni, şu ezan eşliğinde;
15 Nisan
Ne kadar yavaş olursan, o kadar şey kaçırırsın hayatta... "S.M"
...................................................................................................................................
1 Nisan
Her bir şey bir diğeriyle ilişkilidir hayatta. Attığımız her adım bir diğerini tamamlar, söylediğimiz her cümle bir öncekinden feyiz alır, sergilediğimiz her davranış da bir öncekine kıyasla hesaplanır.
Bunu anlaya bilmek için kadere inanmak yeterlidir sanıyorum. Ben inanıyorum. İnsanın kendi kaderini kendisinin çizdiğine ve hatta her kaderin bir diğerinin kaderini değiştirdiğine de... Bir çokları bu şekilde düşünmez ama. Kader sondur onlar için ve “sonu belirleyen; yaratıcıdır, insan kendi kaderini değiştiremez bu yüzden.”
Halbuki kader bir son değildir. sona giden yoldur sadece. Sonu değiştirmek elimizde olmasa da yolu değiştirmek yine bizim elimizde.
Kimi zaman bilinçli değiştiririz kaderimizi kimi zamanda farkında olmadan. Verdiğimiz her karar, yaşadığımız her olay kaderimizi bir öncekinden farklı kılar. İsteyerek veya istemeyerek yaptığımız her bir şey, bir öncekinin etkisi sonucu ortaya çıkar. Bu sebeptendir ki; hakimler sanıkları yargılarken önce neden suç işlediklerini sorarlar. Öyle ya ölen de en az öldüren kadar suçludur aslında. Tabi katil zevk için adam öldürmüyorsa! Adam öldürmenin haklı bir yanı olduğundan bahsetmiyorum. Hiçbir sebep senin vermediğin bir canı alma hakkını sana veremez. Fakat kimsenin de karşısındakini, kendisini öldürtecek kadar kızdırma hakkı yoktur.
Hakkı olmayan bir şeyi yapan maktul; söylediği bir sözle yada yaptığı her hangi bir şeyle, karşısındakini tahrik etmiştir. kendi kaderini de böylece değiştirmiştir. Kaderindeki bu değişim başka kaderleri de değiştirmiştir ardından. Katili hapis olmuş, eşi dul kalmış, çocukları yetim büyümek zorunda. Başka bir çok halka daha vardır bu zincirleme reaksiyonda.
Bazıları dünyayı değiştirmek istediğinden bahseder mesela. Oysa ki attıkları her adımla dünyayı değiştirdiklerinin farkında bile değildirler… Yolda kalmış birini görürsen, yardımına koşabilirsin, misafir edip ağırlarsın. Yardımcı olduğun insan senin bu davranışından hoşnut kalır ve yardıma muhtaç birini gördüğü zaman oda senin ona davrandığın gibi davranır. Yolunu kaybetmiş bir turisti gideceği yere bırakır. Turist; ülkesinde Türklerin yardım sever olduğunu anlatır. Bu söylenti dilden dile dolaşır. Ülken bir çok turist kazanır. Bu kazanç istihdam yaratır. İstihdam işsizliği azaltır. hırsızlık, kapkaç ve üçüncü sayfa cinnet haberleri birkaç olayla sınırlı kalır. Gösterdiğin bir tavır; Dünyaya daha yaşanılası bir hal aldırır.
hayattan alınan çok güzel bir yansıma kaleminize sağlık kutlarım...