Sorular, cevapları sevmez...
Çünkü cevaplar “eceli”dir soruların!
Sorular cevapları sevmez...
Çünkü karın güneşi sevmediği gibi;
cevaplar ısıttığında, sorular erir! ..
...............
Soğuklar çıkacağı, ve fırtınalar geleceği için mi göç eder kuşlar;
Yoksa kuşlar gittiği için mi soğur hava, , , ve öfkeden kudurmuş bir manda boğasının soluması gibi “mışş”lar rüzgar? ..
Kuşlar gider, ve, , ardından, , , yuvaları dağılır! ..
§
Hayyret edersin;
Üstünde iki kuş yumurtası varken, hangi zamkın kuvvetiyle duruyordu bu çırpılar, on adam boyu yukarda? .. İki tüysüz kuş yavrusunun neydi hikmeti? ..
§
Soğuklar bilir mi dersin, kuşların gittiğini? Şimdi onun için mi üşür böyle ansızın, bazı insanlar? ..
Kuşların terkettiği bir şehir;
Ruhunu teslim eden hastalar gibi titrer! ..
§
Peki kuşların kanatları mıdır ısıtan, şehrin havasını? ..
§
Anlamam... Anlayamam; soğuk fırtınalar geleceği için mi göç eder kuşlar, yoksa kuşlar gittiği için mi öfkeli mandalar gibi “mışş”lar rüzgar? ..
Sanırım, kuşlar; hayalleridir şehrin! ..
Ve “şehrin hayalleri” olan kuşlar, sorarlar bir gün: “Toplayıp bütün hayallerimizi, yollara düşmek miymiş yazımız? ”
§
Sen, benim güzel şehrim! ..
Hayallerin alıp gitse de başını, sen kalırsın benimle; bir servinin altına bırakılmış gibi! ..
Sen burdasın ve ben... Burdayız!
Adımız çaresizlik; yani, “biz” olmaz biz olmadan! ..
Yani “biz” yoktur ki biz yoksak!
Burdayım... Biz’deyim...
§
Son mektubun, yüreğimin üstünde:
“Ben, ilhamın olmak istiyorum! Kanatlarım nerde? Uçmak istiyorum...”
Kayıt Tarihi : 4.5.2003 13:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)