Can boğaza kadar gelmiş ise,
Azrâil’in dehşetinden korkma.
Dünyadaki vaktin bitmiş ise,
Kefenin beyazından korkma.
Leylâ ile Mecnun ölmüş ise,
Kahrınla dolsa da bağrım
Nefretin sarsa da beni
Gönlün olsa da başkasında
Sakladım ismini şiirlerimde
Ümitlerimle bilenmiş yüreğim
Sefil bir yolcu, yolda kaybolmuş,
Nereye gittiğini bilmez artık.
Hayatın yükü omuzda taşınmış,
Bir mum gibi erir, biter, yazık.
Elbet sona erecek bu fani yol,
Gece olsa da seni düşünsem,
Aya, yıldızlara dalıp da düşlesem,
Boncuk boncuk kara gözlerini,
O ömre bedel gülüşünü...
Sonra gözlerimi yumsam da,
İçimdeki fırtına dinmez
Sarıl bedenime kara toprak
Kalbimdeki çığlığı duyamazsın
Yorgun bir ruh senden ırak
Gökyüzünde yıldızlar ağlıyor sessizce,
Bir ömre sığdıramadığım hayallerimle.
Nidalarım yankılanır suskun sokaklarda,
Üç günlük dünyanın son günündeyim,
Seninle yanı başımda.
Belki bilmezdin beni
Uzaklardandı iç çekişlerim
Gülüşünde hep attı kalbim
Yine hüznünde dağlandı yüreğim
Dedim ya bilmezdin beni
Ve kimse bilmezdi seni
Mesele neydi?
Sadece bir çiçek miydi?
Verilmeyen değer miydi?
Gösterilmeyen özen mi?
Dilin varıyorsa, söyle neydi
Yorgun gözlerden akan yaşın sebebi?
Evet, evet,
Sözümü tutamadım, biliyorum.
Yürürken bir sonraki yaşıma,
Pörsüyüp çelimsizleşirken bedenim,
Arsız kargaların alay konusu olurken,
Seni bekleyecektim son anıma kadar.
Unutmadım
Tutsakken ıssız karanlıkta,
Tutulmayan sözleri,
Verilmeyen sevgiyi,
Duyulmayan saygıyı unutmadım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!