Geçti eylüller, ekimler,
Kasım da bitti ya.
Yeniden büründü beyaza,
Gelinlik misali bu şehir.
Şehrin soğuk sokakları,
Soğuk bir ilde bir adam varmış,
Bir de adamın yüreğini ısıtan
Kara gözlü bir güzel.
Bir gün güzel ile adam
Berrak ve duru ırmağın kıyısında
Yüreği sağır olana
İnci sözler dizsen, ne fayda?
Sen Hakka söyle, Hakka.
Kâinat kıtabını bilmeyene
Âlim-i fâzıl olsan da, ne fayda?
Madem bu kavga beni sende tutuklu kılar,
Barış gelmesin, ne lüzumu var?
Madem bu aşk ile sana sürgün oldum,
Maşuk olmanın ne lüzumu var?
Bir gülmüş, bir ağlamışım,
Can boğaza kadar gelmiş ise,
Azrâil’in dehşetinden korkma.
Dünyadaki vaktin bitmiş ise,
Kefenin beyazından korkma.
Leylâ ile Mecnun ölmüş ise,
Kahrınla dolsa da bağrım
Nefretin sarsa da beni
Gönlün olsa da başkasında
Sakladım ismini şiirlerimde
Ümitlerimle bilenmiş yüreğim
Sefil bir yolcu, yolda kaybolmuş,
Nereye gittiğini bilmez artık.
Hayatın yükü omuzda taşınmış,
Bir mum gibi erir, biter, yazık.
Elbet sona erecek bu fani yol,
Gece olsa da seni düşünsem,
Aya, yıldızlara dalıp da düşlesem,
Boncuk boncuk kara gözlerini,
O ömre bedel gülüşünü...
Sonra gözlerimi yumsam da,
İçimdeki fırtına dinmez
Sarıl bedenime kara toprak
Kalbimdeki çığlığı duyamazsın
Yorgun bir ruh senden ırak
Gökyüzünde yıldızlar ağlıyor sessizce,
Bir ömre sığdıramadığım hayallerimle.
Nidalarım yankılanır suskun sokaklarda,
Üç günlük dünyanın son günündeyim,
Seninle yanı başımda.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!