Şiirler yazmak isterim,
İçinde sen olan.
Masallar anlatmak isterim,
Konusu gülüşün olan.
Adını bilmem ama,
Seni görünce kendi ismimi bile unuturum.
yunus oldum dergahına
ağladım çalabın aşkına
geldim vardım huzuruna
ağladım çalabın aşkına
Ben Nisyânî, o Elzem'di.
Bir bakışla başladı her şey;
Parıl parıl bakan gözlerle
Meftun etti birden bire beni ona.
Elzem'di... Güzeller güzeliydi.
Bir gül ver bana,
Sonbaharın ayazında solmasın.
Bir gül ver bana, sevdiğim,
Yapraklarında kokun olsun.
Bir gül ver bana,
Hırçın dağların üstüne yağan
Beyaz ve narin kar taneleri,
Nasıl da masum bir katil.
Saçlarına değiyor mu acaba
Bu şehrin karanlık gecelerindeki gam?
Ağlamaklı oluyor musun sokakta gülüşen çocukları görünce?
Bilirdim, imkansızlık sevgisiydi benimki.
Ben kara kış iken, sen bahardın.
Ben sonsuz gece iken, sen gündüz.
Sana olan sevdamı çıldırmışçasına haykırırken dilim,
Gözlerinin hayaline dalardım.
İsmini duyunca bile irkilirdim.
Havalar tekrar soğudu,
Dostlardan kalan son hatıraydı,
Kırık telefon camından okuduğum mesajlar.
Odamdaki cılız hayalet bile uğramaz oldu.
Hayal miydi bilmem ama
Şairin elindeki soluk kalemi bile özledim,
Geçti eylüller, ekimler,
Kasım da bitti ya.
Yeniden büründü beyaza,
Gelinlik misali bu şehir.
Şehrin soğuk sokakları,
Yüreği sağır olana
İnci sözler dizsen, ne fayda?
Sen Hakka söyle, Hakka.
Kâinat kıtabını bilmeyene
Âlim-i fâzıl olsan da, ne fayda?
Madem bu kavga beni sende tutuklu kılar,
Barış gelmesin, ne lüzumu var?
Madem bu aşk ile sana sürgün oldum,
Maşuk olmanın ne lüzumu var?
Bir gülmüş, bir ağlamışım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!