Bir telaşın şehri,
Ufalanan adımlara karışır gider
Gergin bir akşamın ruhu gibi
Bir nem bulutu, şehrin ev yolcularına
Daha mazinin sükunetine elken,
Bin bir sokak arası gibi yüreğin merası.
Nameler ve lisandaki eziyetler
Yangın yangın park yeri açmışlar
Şimdi düşüp bükülürken dizim
Avlusunda selviyi, çamları nefs edinirim
Bana ferah mekan, bana alem darken
Ezanı bekleyenlere çekinir-özenirim
Sana değmeden namahrem
Benim elim yaban olmuş.
Fetvası şişeyle incelmiş,
Şarapla dökülüp şaşmış.
Hangi bacayı şıp diye kırarsan
Nefeslerimiz selamete erermiş?
Bastonun takılmadıkça Galata’ya
Balıkçılara selam mı verilirmiş?
Ey martı!
Süzülürken boğazın sularında
Kalemkanad’ını daldırırsın deryasına,
Acep destanı sana mı kaldı ki şehrin
Her çırpışına mürekkeb çekersin?
Kelam gemilerle Halice yöneldi
Bir fethin müjdesine uyanmak ister.
Ama dilden kayar gibi geçmeli
Yüreklere külçe gibi inmeli
Her sabrın meyvası tez olmaz
Bursa ve Edirne’siz İstanbul gelmez
Şehir kurulunca toprağa sinmez
Sineye girmişse ama hiç silinmez
21.04.2006
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 00:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)