Sancar Can Şiirleri - Şair Sancar Can

Sancar Can

İçimde kocaman bir dünya saklıyorum gözlerinin teğet geçtiği,
Gözlerinin karalığıyla avunduğum;
Bilirsin karanlığını severim, bunun için kızma bana ne olur…
Kaçamak bakışlarına asılıyorum, şu an gözlerimin önünde onlar duruyor;
“Dünya bu olsa gerek” diyorum.
Bakıyor bakıyor doymuyorum…

Devamını Oku
Sancar Can

Not: Bu şiir bir ithaftır…
Bu gece, en sessiz benliğimle hiç bilmediğim farklı bir kırgınlığı
sürüklüyorum içimde.
Ziyan ettiğin tüm sözcüklerin, bir zehir gibi dağılıyor her yanıma.
Sonu gelir sanıyorum
beni küskün bir çocuğa dönüştüren bu hercai hoyratlığının.

Devamını Oku
Sancar Can

09.04.2024



Bu sana yazdığım ikinci ve belki de son mektup… Zamanla birçok şey öylesine anlamsızlaşıyor ki, zamanın eskitmediği ve yabancılaştırmadığı hiçbir şey kalmıyor ve biz bu hayatın içinde bilmeden acı bir hikâyenin kahramanı oluveriyoruz ve savrula savrula anlamsızca kendimize bir yol arıyoruz, neden aradığımızı bilmeden ve belki de hiç bulamayacağımız bir yol. Ve bu uğurda kırık dökük bir yığın şey… Ama şunu söylemeliyim ki, zaman hala bende hiçbir şeyi eskitemedi, hiçbir şeyi anlamsızlaştıramadı. Olan biten her şeye rağmen kalbim inatla bir kuşun kanat çırpınışlarını hissediyor. Senden uzakta olmanın hiçbir önemi yok, hayatımda bir daha olacağının ya da olmayacağının da bir önemi yok, senin ya da benim bu bencil ve acımasız hayatın kıyısında bir yerlerde yeniden buluşacağımızın hiçbir önemi yok. Benim en derinlerimde hissettiğim sevgi paha biçilemezdi… Belki de hayatım boyunca içimde bir yerlerde hep taşıyacağım bir sevgi.

Devamını Oku
Sancar Can

14 Ağustos 2022
Saat 02.23

Uyuyamadığım bir gecenin koynunda kalbim büyük bir üzüntü içindeyken yazıyorum bu satırları sana. Şimdiye kadar olamadığım en yalın ve en açık cümlelerimle içimdekileri anlatmaya çalışacağım. Bunu becerebileceğimi ümit ediyorum.

Hiçbir üzüntümün sebebi sen değilsin. Öncelikle bunu söylemek istiyorum. Omuzlarında kaldıramayacağın bir yükü taşıdığını ve ne yapacağın konusunda bocalayıp durduğunu görüyorum. Bana ne hissettiğini, ne düşündüğünü, iç dünyanda nelerle savaştığını bunları anlatamadığını da biliyorum. Anlatamadıklarının, anlattıklarından çok daha fazla olduğunu sezinliyorum. Ve anlatamadıklarının da sandığından daha fazlasının farkında olduğumu bilmeni istiyorum. Ama anlatamadığın şeyleri öngörü haline getirip sana dile getirmemin bir önemi yok, anlatmak istemediğin ya da anlatmaktan kaçtığın şeyleri ancak sen anlattığında bir anlamı olacak çünkü.

Devamını Oku
Sancar Can

Not: Bu şiir bir ithaftır..


En büyük arzum oldu artık,
bir düşün içinde kaybolmak.
Gerçek, saklarken en acılı yerlerini benliğimde

Devamını Oku
Sancar Can

Yine içimde kaybolduğum acımasız bir gecedeyim. Acılara çarpıp çarpıp duruyorum. Acılar, eşiği olmayan en büyük girdap.

Her şeyin senin istediğin gibi olmasını o kadar çok isterdim ki. Benim ne istediğimin hiçbir zamam bir önemi olmadı, tıpkı söylenilen şeylerin bir önemi olmadığı gibi. İçimden geçenleri bu şekilde dile getirmek ne kadar da zor. Belki hiçkimsenin okumadığı yazılarla sana ya da yaşanmış her şeye seslenmek ne kadar garip ve acınası. Ve her şeyin bu satırlarda gizlenmesi ne büyük çaresizlik. Bir kez olsun bu acınası hali, yaşadığım bu çaresizliği okuyabildin mi acaba? Yoksa hep senin hayatın mıydı dile gelen? Çözmemiz gereken her sorun senin hayatına dair değil miydi? Bir kez olsun yaşadığım bu acının derinliğini ve ağırlığını sezebildin mi beni ardında bırakırken. Hayır ben seni ardımda bırakıp gitmedim demek mi istiyorsun yoksa? Ne acı söylemen gerekenleri hiç duymamam, ne acı benim onları senin söylediğini var saymam. Ne acı senin korkaklığının kaderimiz olması.

Her şeyi yaşanmamış mı kılmalı. Nasıl yapabilirim ki bunu. Hafızamdan o anları nasıl çıkarıp atabilirim. Hayatına saygısı olan bir insan bunu nasıl yapabilir? Hiçliğin içinde savrulurken anılardan başka neye emanet edebiliriz ki benliğimizi? Benim çıkışım yok, bunun nedeni yaşadığım olaylar ya da başka kişiler değil. Bunu çok iyi anlıyorum şimdi. Benim çıkışım yok. Çünkü çıkışı olmayan bir yaşam var, ölüme doğru koşan bir yaşam. Her gün biraz daha eksilerek çoğalan yaşama nasıl inanılır? Kendini kendine sürmüş zavallı bir bedenden öte neyiz?

Devamını Oku
Sancar Can

Sabırsızlığımı affet, bu sefil gecede sana ulaşmaya çalışırken kelimeler arasında amansızca kayboluşumu ne olur affet. Hiçbir kelime acının ortasında kalan benliğimi aklayamaz ki? Her içimin uçurumunda boşlukta savrulurken sana ulaşamayacağımı ya da senin bana ulaşamayacağını bu sözcüklerle hissettiğimi yüzüne çaldığım için affet beni. Her şey nasıl da asılı kaldı bilinmeyenin kurgusunda.

Ben mi bilinmezliğe sürükledim, yitip giden ne varsa dipsiz bir kuyuya dönüşen derinliğimde. Senin istediğin kadar sade olamadığım için affet beni. Belki bir yığın deli saçması bu satırlar. Ama en acının ortasında kaldığım anlardı bunları anlamadığını duyumsayışım. Bunun için de affet beni. Seni sevgimin gölgesinde bıraktığım için affet. Seni derinliğimde kaybettiğim için affet. Kelimeler… Kelimelerden başka neyim var benim. Bu yalnız gecelerimin düşlerinde kaybolsam da, elimden tutan, gözlerime bakıp bana gülümseyen, sevginin bitimsiz bir evren olduğunu anımsatan bu kelimelerden başka neyim var.

Zamansızlığın esiri miydi hakikat? Hakikati hangi kelimeyle haykırabilirdik. Hakikat, kirli bir sözcüğe mi gebeydi yoksa. Ondan mı dökülemedi dilimizden. Ne olur affet beni, bir hakikat günahını içimde zehirlediğim için.

Devamını Oku
Sancar Can

Öğrendiğim her şeyi unutmak istiyorum. Basit ve sıradan şeylerden bahsetmiyorum. Bilen bilir, derinlikli şeylerin ne kadar can yakıcı olduğunu ve aslında yaşam akıp giderken bize öğretilen her şeyin yalanlar silsilesi olduğunu. Var mı imkanı, bize öğretilen her şeyi unutmanın?

Tanrım, hakikatte öğrenmemizi istediğin şeyleri biliyor muyuz, yaşamımızı istediğin hayat bu muydu? Gerçek, bu kadar gizemli olmak zorunda mıydı? Ellerimiz bu kadar kirli, gözlerimiz bu kadar sarhoş, kalplerimiz bu kadar irinli mi olmalıydı? Tanrım, yaşayabileceğimiz başka bir hayat var mıydı hapsolduğumuz bu günahkar dünyanın içinde?

İçimdeki saf ve kirlenmemiş duyguları, zihnimde beslediğim tüm düşünceleri bir kalemde yok etmek… Umut etmeyi, sevmeyi, iyi şeyler olsun diye çabalamayı, durmak bilmeden sabretmeyi… Kurmaya çalıştığım ne varsa her şeyi bir bir devirip kendimi yıkmayı… Her şeye rağmen yüzümden eksilmeyen tebessümü söküp atmayı.

Devamını Oku
Sancar Can

17 Kasım 2022. Saat 03.41

Duygularımı bir bir, bir zehir gibi akıtırken bu kusmalara son noktayı koyunca saat kaça ulaşır bilmiyorum. Bu satırlarla her şeyi anlatmaya yetecek gücüm var mı ya da bölük börçük bu halimi anlatmaya sözcükler yeter mi kestiremiyorum. Ezberlenmiş, bildik cümlelerle içimi dökmek; isteyeceğim son şey ama hep aynı bitimsiz acılar yoklayıp duruyor beni. Çaresizce kimsenin bilmediği, anlamadığı ve hatta umursamadığı bir gizdökümü yaşarken eksik bir şeylerin kalacağından eminim. Hayatım boyunca hep eksik ve yarım bir insan olmadım mı zaten? Belki de bu zamanın yarattığı tüm insanlar gibi.

Uzun zamandır mutsuz bir şekilde uyandığım bu kaçıncı böylesine bir gece… Bunu da ben anlamlandıramıyorum. Zamanla bir şeylerin düzeleceğine dair bir inancım kalmadı. Doğrusu, bir umut kırıntısı ile kendimi kandırmaktan da çok yoruldum. Bir türlü zamana da ayak uyduramadım, uyduramayacağım da. O, hızla akıp giderken ve ben de bu gecelerle arsızca boğuşup dururken hep kendimden parça parça bir şeyler çaldım.

Devamını Oku
Sancar Can

Yalnızca bana mı oluyor, bu tükenmişlik, bu boşunalık, bu anlamsızlık bulantıları? Yalnızca ben mi saklıyorum benliğimin acılarını dudaklarımda ya da bu satır aralarında… Ya da aslında bağırmak mı istiyorum anlaşılmayan şeyleri. Anlaşılmayan ne vardı oysa… Her şey apaçık ortadayken hayat, neden kapkara bir alınyazısı? Hayır, her şey ben gibi büyük bir bilmece mi bir türlü çözemediğim?

Yalnızca benim mi zihnimin kıvrımlarında dolaşıyor susmak bilmeyen birinin ağdalı sözcükleri… Durmadan içinde konuşup duran, kendini aşağılayan, yargılayan, zaman akıp giderken zamana yetişemeyen, her şeyi eksik bıraktığını hisseden, yaptıklarıyla yetinmeyen… Bir ben miyim? Bir ben miyim bu sefil, acınası yalnız? Her seferinde kendi sürgününde aynı duygularla doğan bir zavallı olmak… Bir ben miyim bu zavallı?

Kendi elleriyle kaderini var eden ama yarattığı kaderi beğenmeyip bu kaderi yeni baştan çizecek gücü olmayan bir tek ben miyim? Peki, nereye, kime, hangi zamana doğru? Ölüme kadar sürmeyecek sonu olmayan bir hayatı mı yaşıyorum? Bu da mı apaçık ortada?

Devamını Oku