Gül fidanları diktim senin için
Umarım açarlar da bu yaz
Bahçen mis kokulu güllerle dolar
Kırmızı, beyaz
Ve yapraklarına gelin böcekleri konar
Hani şu çok sevdiğin dostların
(sevgili torunlarım Özümcan, Burç, Onur)
Yaz gelip, okullar tatil olunca
Subaşı Hali'ndeki işine döndü
Artık on üç yaşında bir yetişkindi
Paslı bir kantarda sandık, sepet tartıyor
Birinci Mektup:
Bu şehirden batıya trenler gider
Trenler siyah siyahtır
Sen gidersin arzuların yemyeşil
Düşüncelerim siyah siyahtır
Şimdi dağlarda kar vardır
Bu yıl ilkbahar, sancılarla
Son bahar, acılarla geldi
O son akşam, gün batımı çok güzeldi
Ellerini tuttum ve okşadım
Kara gözleri, turuncu yaşlarla doldu
Dudaklarından sızan bir kan çizgisiyle
Derken bir dava başladı
Ekmek davası
Şiir yazamaz oldum
İçip içip ağlayamaz oldum sabahlara dek
Kahrolası
Fakat boş durmadım dostlarım
Bizim elli yılda, yirmi beş evimiz oldu
İlk evimizin anıları
Güneşli bir sonbahar gününde başlar
Nikah salonundan çıkmıştık
Evimize yürüyerek dönüyorduk
İmbat rüzgarı geçiyordu saçlarımızdan
Yalnız ateş ve su vardı
Zamanın başlangıcında
Binlerce yıl sonra toprak
Var oluşun çağrısına uyarak
İlkin kendini yarattı
Sonra yaşamı
Sen geldiğin zaman bize
Sonbaharın en güzel akşamıydı
Ne kadar da hoş gelmiştin sevgilim
Ne sefalar getirmiştin evimize
Çıkmaz sokak kıpır kıpır
Sardunyalar çıtır çıtırdı
Gecenin sonuna doğru
Hafiften bir esinti başlar ya
İpeksi bir dokunuş gibi
Bahçelerden, sulardan gelip geçer ya
Bir merhabadır her doğan gün
Karanlıktan aydınlığa
İstasyona iki tahta bavulla geldik
İki de kutumuz vardı
Birinde iki kilo sultaniye üzümü
Diğerinde kitaplarımız ve umutlarımız
Peronda iki tren vardı
Biz, Basmane-Horasan yazana bindik
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!