(uzun ve mutlu bir yaşamı paylaşırken kaybettiğim sevgili eşim ve can yoldaşım Güzide Yalçın'a hiç bitmeyen özlemlerimle...)
Sen, bir zeytin ağacının kutsal meyvesi
Bir kayanın, nemli gölgesindeki
Bir karış toprakta yeşeren
Senin için söylediğim son şiir
Bu yıl, atmış yaşından gün aldı
Oysa seninle ne çok şeyler yaşadık
Acılar ve ayrılıklar üstüne
Solgun yüzünü güzelleştiren
Mahsun bakışlarını hiç unutmadım
Bütün trenler dopdolu geçti
İçimde sessiz bir boşluk
Köyüm, evim, masam, karyolam
Hepimiz seni bekledik
Bahardan kalma bir gündü
İki bebek aldık Sarıkamış'tan
Biri sarışın, yeşil gözlü
Diğeri esmer güzeli
Sarışını, Sarıkamış geri aldı
Esmer bize kaldı
Nisan ayında bir kuşluk vakti
Badem ağaçlarını görmelisiniz
Doyumsuz bir renk ve ışık yumağıdır
Bir yerlerde, bir şehnaz tango çalınsa
Toz pembe saçlarını savura savura
Oynamaya hazırdır badem ağacı
Bir memleket biliyorum
Şarkıları senden bahseder
Şiirlerin ilhamı senden
Toprağın yeşili gözlerindendir
Bir memleket biliyorum
Bütün bulutları kül rengi
Akşamın solgun ışıklarıyla birlikte
Tüm gölgeler uzayıp gidiyor
Bir benim gölgem kısalıyor
Sesler de yavaşça uzaklaşıyor
Uğultulu bir sessizlik kalıyor geride
Ben bir şiir söylesem sana destan olurdu
Bir gül fidanı diksem, bir gülistan olurdu
En çileli günümüz ve karanlık gecemiz
Gülümsediğin zaman baharistan olurdu
Sen küçük dünyamızı sevgilerle büyüttün
Güneş içindeydi Eylül akşamı
Sen kara geceye karışıp gittin
Beraber kurmuştuk biz bu yaşamı
Beni sensizliğe koyup terk ettin
Gittiğine hala inanamadım
İlk gençliğimin Sivas yıllarında
Sıra geceleri yapardı emmiler
Geçmiş zaman imbiklerinden süzülen ezgiler
Taş konakların vitraylarına yansırdı
Ben o gecelerde sevdalandım türkülere
İlkin dinleyip, anlamayı öğrendim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!