Üşütür poyraz
Kalan boşluğunda
solur deniz
kalır tuz
çarşıda
akşama sürünür bir yanımız
kimse duymaz
küser sokaklarımız
buruşur çiçekler
dağılır pazar
önlüğümün yakasında
şimdi her yanım kanar
yaşlı ve yorgun
düşer soluğum
uzaklarda öyküm
zarfında uyur pulum
bir gün dinlenir ruhum
uğultusunda taşın
canı burnunda gönlüm
güzünde soluğum
II
Yine güneşi bekler
koca su derininde
unutulur siyah beyaz resimlerinde
yine saklanır gülüşünde
uykusuz penceremde
o uzaklar
uzayıp giden yollar
bende kalır deminde
bilmem neden?
gelir uzanır yalnızlığım
kırışır durur gün
bir de başlar yağmurum
içimde kırılır incecik bir çizgi
bir yangın
uzaklaşır suyu
kapanır kapım
sonra süzülüp gelir
dalın ucundaki ümit
onarılır yırtılan akşam
ocağımda ısınır kiremit
bir şehir ne zaman küser insanlarına
nasıl iner güne ölüm akşam karanlığında
kimin günahı yoktur gecede
konuşur bekleyen çocuklar içimizde
bir özür
kırılan dalı
nasıl ağacına götürür?
kalmaz mı? geride kömür
neler yakışırdı bu yurda?
ey ömrüm
ne varsa alıp gittiler
sabahında
bir nazilli basması
nasıl tutuşurdu bizde?
şimdi küller içinde pası
seslenip durur içimizde
acımızın sesi
dur artık
kurusun üzüm
yorulmasın gün
dönüyor değirmen
bir orman içinde
bir uçurum
solur yıkık köprüsünde
kimse sormaz yaşını
bir değirmen gibi
öğütüp durduk taşını
hala saklarız yasın
Kayıt Tarihi : 13.8.2016 20:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!