Ağır bir pranga giydirildi şiire
elden düşme bir asma kilit
asıldı isminin üzerindeki uyarıya rağmen,
nesire...
Kelimelerim zıpkın gibi giriyor
sevgilimin balıkçıl dostlarına
Gözlerinin içine dalıp gitmek;
eşsiz maviliğinde gecenin
ve de meltemin melodik ıslığında
dans etmesi gibidir yakamozların,
aç ve yırtıcı dalgalarla...
Uyur uyanık bir şiddetdi
hayatımı kuran deri altı uyaranları!
Bozuk ve hüzün çalmaya
bir de çise bir yağmur sonrası
ıslak sokakları dolduran
iğde kokularına bayılırdım...
Seni seviyorum ne yazık
karşılık bulamayacak hissettiklerim
yıldızlar yalancı bir şarkı mırıldanıyor
ve gecenin beklentisi güneş
artık o eski rengiyle parıldamıyor!
Bazı ayrılık zamanlarında
Üsküdar'dan Harem'e taşınan
bir otobüs terminali hüznü sarıyor beni.
Seni bir daha görememe korkusu
ve el sallaman bana düşlerimde
gözyaşlarınla ıslattığın
Kuskunkıran Geçidi;
bembeyaz giyinmiş dağları,
Azrail kılığına bürünmüş
yol üstü pusu kurmuş soğuğu
ve de korkunç rakımıyla
tepesi göğe değer gibi...
Mum aydınlandı yüzünde!
Ateşin sarısı değince gözlerine
yanan mum değil de yüzündü sanki bende...
Yüzün aydınlandı mum üstünde
gözlerin ateşi kuşandı
Aynalar konuşsalar
söylerler mi acaba?
ayna karşısında geçirdiğin
tiryakilik zamanlarında
uzun bakmalarının sebebinin,
aslında bir 'sen' tiryakisi olan
Neden mi gülüyorum?
Bilmiyorum...
Yüzündeki küskün kadere belki,
tedirginliğine,yabancılığına,
gülerken ayırdığın dudaklarına gülüyorum
ya da sıra sıra dişlerine,bembeyaz
Bu kent değişti sen gittin gideli,
rüzgar aynı rüzgar değil
bir sonbahar hüznü sardı
bu yaz gününü
günes aynı günes degil...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!