'Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış'
Soysuz bir muhteva gizler bakışın
Tanrıya küfreden o naif nazar
Aşkın boğazına ilmek takışın
Ve itilmişliğin tiradında ilk sözü söyler kadın…
ben yaşayamadıklarımızı yazarken ikimize dair, sen yazmaya parmağımın varmadığı her ne varsa; parmak uçlarında yürürcesine yaşadın. işte bu yüzden dizlerimden sızan yaşamak kanaması, bu yüzden donuk bir katreyle belediğim dimağımdaki yaş adın. sol göğsümde sızlayan otuz yara, sol şakağıma sapladığın yüz on dört kurşun ve mahremiyetimden yitirdiğim altı bin altı yüz altmış altı kutsal şahidimdir ki, hepsi hepsi bir yüz görümlüğü namustu alnımdan araladığın…
affettim seni
şehir yapışkan bir hüznün
dölyatağında uyurken
gittikçe daralan hain çemberdir ömür
korkuya durur alnıma çivilenmiş paslı ölüm
ve bir forsanın morarmış bilekleriyim
mevzilendiğim gözlerinde birikiyor
I
sayhama aşikar dört mevsim yanılgısı
yüzünü boyadığım dört duvar
alnımdaki haç
yani alnımdaki dört kamçı yarası
Şimdi git
Benden öte sürdüğün tüm dudak çırpınışları, nefsini gözlerinde yıkamış şehrin izbe sokaklarına çarparak kaldırım taşlarında son bulsun ve bin fahişenin bir cenini yeşertemeyecek bereketsiz rahmine dolsun. Gözümden sızan her iyot, duygu yoksunu erkekliğinin künyesine hapsolsun...Bu son şiirdir sana, bu son serzeniş, bu son yakarış. Allah aşkına öldür gözlerimi. Öldür ki uçsuz bucaksız siyahlığım, mavisine aldandığım bütün sevdaların omuz çürüten tabutuna, milliyetsiz kalplerin ihtilal bayrağı ve mülteci sevilerin intihal kefeni olsun.
I
sen bilmezsin
hürriyet ya da esaret
işte bütün mesele bu
S umrusuna sürüldüm intiharların
'Çok çalıştım
Gitmeye de kalmaya da…
İkisi de aynı acı, ikisi de rezil
Daha önce de gitmiştim
Ama böyle kalarak değil
Böyle kalarak değil'
'ölüm geldi hiç bir şeye benzemiyordu beni kendine benzetti'
Hilmi Yavuz
ölmek ya da direnmek
işte bütün mesele bu
“ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!