ah, çıktık oradaki bir tepeye
kumlar da sen de sarıydın
ve gökteki yıldızlarım
düşerdi tek tek ellerine
kalsak ya burada ölene
şeytan, o kadar üstüme düşmedi
hiçbir zaman
hiç o kadar ölümsüz hissetmedim kendimi
ve bilmiyorum pervaza konan martılar
ne zaman boylayacak bir karış yeri?
siyon kızı gündüzün, gecen soğuk
yağmurun çıplak,
haftanın altı günü yasaksın bana
ve günler günü ben yasağım sana
şabatında öldür beni ay vakti yaklaşmışken
bayram dökmeden kanı
çöllerde, mağaralarda, yer altı oyuklarında dolanıp durdum şimdiye kadar ben
söz söylendi ve bitti, şimdi ne yapmalıyım?
siyah turunç karıncalar dolanıp dursun ellerimde ben,
belki ölene kadar onları taşırım
sazlıklarda kuruyana kadar cildim, izlerdim darağacımın kuruluşunu
ağaçdibine düşen yermantarları da mı?
kendimi kandırmaya yetmedi ah, canım
düşürür başımı kokusu bile
yanında bir testi kuyu suyu
hissetmiyorum kainatı, ya canım
içinde süzüldüğün damarlarım bile kurudu
odam kül tablası kadar kül dolu
alnıma dokun bir çocuğun yükselen balonları gibi
şifa ellerinle naçiz yılgın vücudumu koru
seslerinle yak derimi
dalgınlığımı hiç say
nasıl bir yumruk göğsüme depremler sığar darağaçları örülür kalbimin damarlarına
nasıl feda tenim, göz kapaklarım/ ve sabah
nasıl bu kumrular içime içime ağlar
karıncaların ayaklarını taşıyamam sıkışırım
nasıl kuru yaprak doldurur içimi
uyanacaksın, uyanacaksın
uyu önce
uyu
kaç gece uykusuzdun
uyanmak için doğrusu?
semenderin kavrulmuş, kurumuş ussuz kızı
günahlarını tükür yüzüme
ruhum demirlerine dolanmaya güdümlü
ve istersen çivilerini çak ellerime
kemiklerini kanla tatlandırma, acıyken daha özel
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!