kapaksız bir gargatın üstünden kafama
düşmüş hayat, topraklı yollara sapar
ve öyle bir akşamüstü hatırlarım, canım yanar
yekpare bir söğüdün sönük yapraklarında
sarılır yaprakları, zihin beş, on parça bir masada
bu esrâr, aşık otudur gayrı,
aşık olan tadar hikmetin
ne âlim anlar meczubâtı,
ne meczup anlatır derdin
gül yanar, bülbül tüter
gül kokar, sanki ecel
çok oldu et ve kanı boynundan asalı
ben hiçbirine ait değilim bu adreslerin
bağımlısı da değilim soluk nefeslerin
hani ruhum kurtulsa ne olur
kayra bulmazdı şeyhim bu köhne masalı
ulusun kurtlar,
çıkılsın dağlara icabında
biliyorsun, buruk bir kan tadı var
tuzla karışık, kıpkırmızı ağzımda
yara bere, susmaya kulvar
gündüzü sevmiyorum
ruhumu acıtıyor benim
bu amaçsızlığın bembeyaz boşluğunda
melekerin cayır cayır yaktığı derim
ruhumu eski sandalyeye çıkaran ölüm
ve bir o kadar yangınzede ellerim
içimden kopan ıslıklar - kayanın üstünde bir kedi
derinlerde bir ses var, duy artık
kollarında bir derdim var ki her gün avcumu deler
seni koyunca oraya, üstadım bana "hu" dedi
dört bin sene arasam, geri döner mi benliğin
sigara hızlı biter
huzur bir an gelir bir anda tükenir
dışarıda dalların çıtırtısı
ve karanlık bir şehrin gece sohbeti
kuşlar ölülere ninni dinletir sabah ve gece
otların hışırtısı yerin altına ulaşmaz
elimde çizgiler ve kıpırtılar gökte
uzun demirlerde solgun kediler
birkaç mezar taşı, bakılan
bazısının çiçeği yeni, daha körpe
sana bakıyorum, beni görme
işlek köprüde geceyarısı
/bir fahişe fısıltısı/
başparmağımda dünden kalan yara
göt cebimde beş on lira,
kulağımda polis ıslığı
barıştık biz, oğlum
limon kararmadan siyah örtüde
peşimden gelip dururdu onlarda
bu pazarda, bu köşede
on yedi kelaynaktı, beyaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!