Hangi Şehre gitsek seni görürüz
Câmii'lerin, Sarayların, Kasırların, Hisârların muhteşem
Eserlerini nakış gibi işledin, ebrû gibi süsledin
Dünya gıpta ile bakar sana büyüksün Osmânlı...
Gelipte bir görsen, Milletlerin Adaletsizliğini işkencelerini
Bir yanı Marmara’ya bakar
Bir yanı Karadeniz’e akar
Bakir güzelliği gönülleri yakar
Çok güzeldir Poyrazköy…
Güneş doğar odalarına
Düşme gözlerime aşk
Göz kapaklarım ağır
Bakışlarım yorgun
Kirpiklerim Islak…
Bir Eylül sabahı
Yıllardır kapılarım sürgülü
Duvarlarım tel örgülü
Sokaklarım çıkmaz
Gel kurtar beni…
Yalnızlık kokuyor kıyılarım
Mavi Cunda
Onunla yaşamak sevda
Sabahları şımarık
Oynaşır dalgalarla…
Kır çiçeği Taş Kahve
Gözlerim âşka tutuşurken sen vardın yanımda
Hüzünlerle boğuşurken teselli oldun bana
Ölümsüz âşkımın başlangıç yerisin aslında
Bir o kadar da yalnızlığımın arkadaşısın Üsküdar!
Her sabah uyandım doğan güneşe
Mehtaplı gecelerde yıldızlar vedâ ederken karanlığa, Yedi Tepelerin ardından güneş usulca doğmaya başlar. Öyle bir parlar ki; İstanbul kalbinin temizliği sarıya yansır. Âdeta (seni, sana bahşediyorum) der gibi’dir.
Mavi ve beyaz farkı bütünleşir. İstanbul geceleri ayrı bir konsepttir. Hangi kelimeleri seçsem de hangi cümleleri kursam incinirsin İstanbul, korkarım yalnış kelime söylemekten...
İstanbul’u size nasıl anlatsam, bilmiyorum ki! Türlü türlü duygular yaşıyorum İstanbul denince, yüreğim kıpır kıpır oluyor, çiğerlerim nefessiz kalıyor doyamıyorum İstanbul’a.
Kimi zaman İstanbul; bir macera semti oluyor, kimi zaman sessizlik elçisi, kimi zaman gül olup acıyor misss kokuyor, kimi zaman Lâle; kimi zaman sert görünüşlüdür sevmiyor karkaşayı ama İstanbul hep aynı İstanbul değerini bilene....
Bir başka güzel okunur İstanbul câmiilerinden ezânlar. Yankılanır Boğaziçi îlâh-î âşka gelir tüm varlıklar (ağaçlar, kuşlar ve niceleri...) Sultân Fâtih’in fethettiği muhteşem şehr-î İstanbul’un koynunda; evlîyâlar, erenler yatar. Şehâdete ermiş binlerce Mehmed bekliyor seni…”
Gitmeden son kez baktım sana
Süreyyâ Tepelerinden doya doya
Gözlerimden aktı ah-û güzelliğin
Elvedâ çeşm-i bülbülüm Istanbul!
Ne sevdalar yaşadım seninle
Kaldır başını bak semâ ya
Ne güzellikler yaratmış Hudâ
Dizilmişler sıra sıra yan yana
İbret al secde et Allah'a...
Can suyu inince gökten toprağa
Bir çocuk öldü yüreğimde
Çok uzaklarda…
Suzuzluktan çatlamış dudakları
Sağ yanına düşmüş zeytin bakışları…
Sahra çöllerinde,
ANNELER ANNELER ..DUYGULARI SEVGİLERİ ULVİ, ANNELER..