Bir merhamet mevsimiydi ahtımız
Şafağıma doğan nur anneciğim
Gülüşünle ak olurdu bahtımız
Senden uzak kalmak zor anneciğim.
Yüreğimde meltem gibi esensin
Sevda denilen bu bilmecede
Boğazıma düğümlenen hecede
Karlı dağlarda, ıssız gecede
Yine düştün düşüme
Dualarım sarsın seni,
Gurbet elde üşüme.
Günümün yadın da sen vardın
uzanamadığım çiçek,
Koklayamadığım bahar, en zirvelerde kardın.
Dağları mı yine duman bürüdü
Yüreğimde ne trenler yürüdü.
Ayrılık ecelim, sehpada kördüğüm.
Çeşmede yine bir gün batımı
Karşıda yunan adaları
Bir kurşun atımında.
Ben eriyorum sevdiğim
Çeşmede her gün batımında…
Güneş sarı saçlarını son kez tararken,
Öğretmen değilim;
Öğretmeni ayak sesinden tanırım.
Öyle ki bana bir kelime öğreteni
Öğretmenim sanırım.
Ben en çok anamdan, babamdan
Eskiden bir tatlı selamın vardı
Bir kır çiçeği misali kokardı.
Şimdi kar mı kaplı dağların ardı?
Artık bir selamın gelmez sevdiğim.
Gözümde büyüyen zühre yıldızı
-1-
Issızlarda açan açelya çiçeği!
Kan gülleriyle dokunmuş zambak!
Güneş yine bu akşam kana batacak.
Avuçlarımdan kayıp giden eyvahlar!
Mevsimsiz açan, sarmaşıklı akasya,
****LEYLÂM...
Gözlerinde bir sevdanın buğusu
Dön ne olur ıslak ıslak bak Leylâm.
Sevda göllerinin beyaz kuğusu,
Kanadına baharları tak Leylâm.
Tebessümün bir adı sende olmalı
Nisan yağmurları gibi sağanak sağanak
Düşler ülkesinden bir salkım saçak
Gamzen de açan çiçekle demlenen
Belki de Firdevs cennetinden süzülen
Senden önce ben bu sırra ermedim
Bir sevda mevsimi, yürek kafeste
Kulaklar yüceden gelecek seste
Elest-ü ikrarı gelir, aheste !
Ruhların ayağa kalktığı andır.
Sırlar kıvrımlanır iki hece de,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!