Bizim oraların rüzgarları sert,
Fırtınaları iç acıtan gülüşleriyle
Vurur insanı
Buğday tenli iklim çocuklarının
Ayazdan üzüm karasına dönen
Renginde dans eder
Avuçlarınla içtiğin
Su
Kokusunu yağmur sonrası soluyabildiğin
Toprak
Yalnızlığında yanağında hissettiğin
Sıcaklık
Koyu mavi bir gecede
Tutundum gözlerine
Ordayım hala
İçimde
Dört nala koşan bu sevdaya
Gem vuramam ayıplama
Otuz sekizim de başladım
Günlük tutmaya
İçimde kabaran denizin dalgalarıydı
Beni vuran
Bir ben vardım bu dünyada
Bir de içimdeki sen
Birgün,
Dolu dolu yaşamak istediğin
Bu hayatın yükü ağırlaşırsa
Omuzlarında
Sakın korkma
O yükü sırtlayıp paylaşacak
Güneş batmadan önce
Fısıldadı kulağıma,
'Gecen uzun olacak', diye
Ay, en güzel elbisesini giydi
Deniz yakamozla sevişti, güldü
Sen gecemsin benim
Bu memlekette
En büyük illet
Renk körlüğü Mehmet
Çağa mı ayak uydurmuş
Yoksa modaya mı millet
Ne bayramların tadı kaldı
Ne geçmiş yıllarıma yanarım
Ne de geçecek olanlara
Yazın son demine gebeyken sonbahar
Sararmaya yüz tutmuş yeşili
Seyredemessem gözlerinde
Okşayamassam yüzüne düşen kızıllığın ateşini
Cudi Dağı baş kaldırmış
Yamaçları kan döğüyor
Alev alev gelen kurşun
Mehmet diye aranıyor
Oy..........neyleyim
Suçun yok ne söyleyim
Bir varmış,bir yokmuş
Yaşı henüz onaltısına varmamış
Ürkek bir annenin çığlıklarıyla
Bir can düşmüş
Sonbaharın son deminde
Hayat masalının kıyısına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!