Bir gölge gibi sarılır gece,
kayıp şehrin sokaklarında yankılanır adımlarımız.
Bir zamanlar maviye çalan düşlerimiz,
şimdi gri bir sisin ardında solgun,
bir yaprağın sonbahara teslim olduğu gibi.
Sana anlatamadığım her şey,
yıldızların kırık dökük şarkısında gizli.
Göğün elleri dokunur denize,
bir anlığına birleşir ufuk çizgisi,
seninle benim gibi,
fırtınanın içinden geçen iki yolcu.
Kıyıya vuran her dalga,
bir hatıra taşır uzaktan,
sessiz bir yemin gibi saklı içimizde.
Sevgili, sen ki yağmur kokusunu taşırsın
bir akşamın serinliğinde,
üşüyen bir çocuğun avucunda sıcacık bir umut gibi.
Ellerin, rüzgârın dokunuşunda titrer
ve ben, binlerce yıllık bir ağacın gövdesinde
sana dair izler ararım;
tarih kadar eski, ama bir o kadar da canlı.
Gecenin ortasında, karanlıkta açan bir çiçeksin,
sana bakan her gözde yeniden açıyorsun.
Şehrin uzak ışıkları kadar yorgun,
ama o kadar da vazgeçilmezsin.
Bilir misin, her sabah doğan güneş
senin sesini fısıldar gökyüzüne,
gözlerimi kapatırım ve dinlerim
bu sessiz senfoniyi.
Yollar boyu aradığımız o kayıp şehir,
aslında içimizde saklı,
birbirimize anlatamadığımız onca şey gibi.
Bir yalnızlığın ortasında yankılanır adın,
her hecesi birer yıldız gibi düşer
göğsümün ortasına.
Ve ben, sessiz bir dua gibi mırıldanırım seni.
Bir deniz kabuğunun içinde gizli
tüm söylenmemiş sözler,
ellerim titrer dokunurken yüzüne
rüzgârın taşıdığı bir hatıra gibi.
Sana her baktığımda yeniden başlar hikâyemiz,
bir fırtınanın içinde sığınacak bir liman ararız.
Ve biliriz ki,
en derin yaralar bile sarılır,
birbirimize dokunduğumuzda.
Kayıt Tarihi : 22.9.2024 22:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!