(rüzgar aldı en güzel şiirlerimi
geri getirmesi üzerineydi anlaşmamız
her geri gelişinde tenimde ürperten gülüşü
ben galiba aldatıldım)
(bir yudum şarapta
bütün eskileri içildi tarihin
bataklık...
bahçe kapısına
bağlanmıştı köpekler
dündü...
oturdular...
döndü beklenen
paslanmış bir silah
horozu gibi dili)
...1
I
... ilkin rüzgar susmuştu
böyle başlamıştı tuhaflık
o bilinen cinayet günleri
ertesinde, eylülde
küçük sincaplar sarmıştı
ılık havayı
şaşkındılar geri dönenler
bekledikleri karşılama bu değildi
sanki...
sakince girdiler
yine de kente
II
kaybedilmiş savaşın
ganimet artığı kiniydi
çılgınca sıçrayan sincapların
ciddi gözlerindeki
ganimet sanıyorlardı…
hiç kullanmadıkları silahlar gibi
konuşuyorlardı
kelimeler düşüyordular
dudaklarının hep aynı kenarından
boş kovanlar gibi
“yenildiniz” diyorlardı “yenildiniz”
“artık çekilin”
III
oysa belki de
başka şansları yoktu
kim bilebilir...
kara ya da mavi kokulu
oturma odalarından başka
ve hiçbirimizin gönlü yoktu aslında
tarihi tatile çıkarmaya
ve kalbimizi…
ne komik! ...
bunları düşünürken tam da biz
kuzeyinden yırtılmıştı tarih
ve kuzeylilerdi
gönüllü bakire kanının
yaralara iyi geldiğine inanan
ne komik! ...
biz güneyliler uzun zaman önce
unutmuştuk bunu
pahalıya patlamıştı hatırlamak
IV
çok konuşuyorlardı
çılgınca sıçrayan kin dolu sincaplar
aslında sincaplar neyse de
eni sonu sadece sincaptılar onlar
eski savaşın halk kahramanı
“yılanlar vardı asıl
yılanlardı tehlike”
sonradan öğrendikleri gibi; sinsi
sızmışlardı her hücresine kentin
caddelerden akıyordular
başlarında şapkalar
önce şapkaları düşse de
asılı kaldıkları binalardan
kimsenin aklına gelmiyordu
yılana “yılandır” demek
kimse kumru sesi duymak istemiyordu
herkes memnundu
V
ama sabahları vardı kentin
kadir bilir kargaların sektiği
-yalnız onların-
kutsal geceleri gibi
her şeyi gören baykuşların
ve kumruları vardı kentin
kısık sesli bir hüzünle ötüşen
VI
(her aile bir kuyuymuş
yankılı, suyu çekilmiş)
kentin girişindeki dipsiz kuyu
susuz, sesle örülmüş
sadece sesle ifa edilen bir dinin, çok es-
ki bir dinin, tanrılarını yitirmiş modern
kullarıydı bu kentin sakinleri
...ve kuyu
bütün ayin yerleri gibi
geniş çöllere ve geniş çayırlara kapatılmış
iri taşlarla örülmüştü
VII
biraz neşe
kasveti dağıtmak için
iyi damıtılmış şarap
testilerle
ve ot
toprağın eski yerlilerinden kalma
kentin
kemikleri üzerinde yükseldiği
...2
I
Bilge Karasu’ya
(savaşçılar)
kesik kesikti geri dönenlerin dilleri
kentin girişinde durdular önce
artık anlamını yitirmiş
bir ayinin acılığında
acıydı gözlerinde her şey
ve bir tek onlar bilebilirdi
..........
..........
Kayıt Tarihi : 15.12.2002 16:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!