Rüveyda Şiiri - Yorumlar

Nurullah Genç
168

ŞİİR


1081

TAKİPÇİ

fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı

Tamamını Oku
  • Kenan Mermer
    Kenan Mermer 28.06.2006 - 10:52

    Fakat 'akılda kalmak' denilen şey aklın boyutuna, istidadına ve sınırlarına bağlıdır. Kimin aklı için ve ne kadar akılda kalmak? Belki uzun şiir iyi şiir demek değildir lakin akılda kalan iki mısrayı barındıran şiire de iyi şiir demek mümkün değil bence. Bu şiir ortalama bir şiir ayrıca; fazlası değil.

    Cevap Yaz
  • Mehmet Soykırlı
    Mehmet Soykırlı 28.06.2006 - 10:17

    Ulviziya rumuzlu büyüğümün görüşlerine bende katılıyorum,çok uzun şiir güzel şiir demek değildir.
    Bende şahsen bir şair olarak bile çok uzun şiiri okuduğumda sıkılıyorum ve dediğiniz gibi sonuçta akılda fazla bir şey kalmıyor.Tabiki de güzel şiir en fazla akılda bir şeyler bırakandır.Yinede güzel bir şiir
    kutluyorum Nurullah Hocamızı.Saygılarımla
    Mehmet Soykırlı

    Cevap Yaz
  • Ali Koç Elegeçmez
    Ali Koç Elegeçmez 28.06.2006 - 10:16

    'Ulviziya' gibi düşünüyorum..İlk önce, farklı görüşlere ,hakaret görmüşçesine saldırmamak ,hoşgürülü olmak gerekli..Şiir bu..Biraz da 'renkler ve zevkler' işi değil mi.?Hakaret etmeden eleştirilebilmeli şiir..
    Aynı görüşü bazı İstanbul şiirleri için de düşünüyürum..Çoğundan aklımda kalan bir dize yok..Ama dereceye girmemiş bir şiirin şu dizeleri
    aklımda..'Başımda esen rüzgar İstanbul hatırası.'
    ..Şairin emeğine ,yüreğine sağlık diyorum..

    Cevap Yaz
  • On İki
    On İki 28.06.2006 - 08:43

    Nurullah Genç.. yanlış hatırlamıyorsam Kocaeli Üniversitesi'nde işletme dersi hocalarından biri olarak devam ediyor hayatına.Güzel şiirleri de var, vasat şiirleri de.Bu da 'eh işte' şiirlerinden bir tanesi.

    Cevap Yaz
  • Ru Ru
    Ru Ru 19.06.2006 - 16:07

    herşeye rağmen tebrik etmem gerekir. zira yiğidin hakkını yiğide teslim etmek gerekir...

    Cevap Yaz
  • Memduh Baştürk
    Memduh Baştürk 10.04.2006 - 18:25

    Kitabınızı büyük bir zevkle okumuş bulunuyorum. Diğer kitaplarınızdan daha ayrı bir yere sahip oldu bende. Kalbimin kirini-pasını ve beynimin kırıntılarını temizleyen bazı mısraları, mısraların şairiyle paylaşmak isterim:

    Bir arz-u hal niteliğinde olan ‘’ anla ki bir çınarım’’ adlı şiir:


    ‘uzat bakışlarını bir defa evimde kal
    ey güz bilip ruhunda baharımı bulduğum
    bahar bilip isyankâr güzünde kaybolduğum
    anla ki bir çınarım evim taştan ve kumdan
    aldırma okyanuslar çekilse de ruhumdan’

    Mısralarıyla bir çınarın mevsimlerle savaşmasına tanık oluyoruz. Kendimizden, içimizden bir yerlerde aldanma ve muammanın tanımını buluyoruz.

    ‘’Hasat şiiriyle bir yandan açması için yıllarca ah çekilen çiçekleri koklayamazken diğer yandan; ‘’meğer ile şiire başlayarak her zaman başarıyla yaptığı Tehacül-i Arif sanatını okura halüsünasyon göstermekte kullanıyorsunuz.
    Ve her zaman kullanageldiği ‘’Eylül’’ bu kez çiçeklerin açmasını engelleyen bir maraz kılığında…

    ‘’kal deyince rengârenk’’ şiirinde daha önce Nurullah Genç şiirinde nadir gördüğüm-gözden kaçırdığım sözcüklerle türkü söyleme sanatını kullanılmış:

    ‘’sağnak sağnak yağsa da göğsümden bin bir cefa
    Şimdi mevsimler üstü bir tebessümdür hayat
    Dumanlı bir muamma…’’

    ‘’şiir, bir ıstırabın sefasıdır içimde’’ ile on bin yıldır köşe bucak tanımını arayan şiir bu serüvene mutlu bir son veriyor.

    21. yüzyılın envaiçeşit musibetleriyle meyus olan insanoğluna bir bardak soğuk umut niteliğinde ki ‘’buluşma duyguları’’

    ‘’ümitalmaküzeredirintihardanöcünü’’ ulamasıyla mezkur vazifesini yerine getiriyor.

    ‘’şimdi binlerce kuşun gölgesi dağılacak
    Katiller maktullerin kalbinde boğulacak’’

    vaadiyle bir kez daha buz değdiriyor ciğerimize.


    Tahliye şiirinde bir azatlının bir daha yeşermeyeceğini ‘’kuruyan çiçeklere yağmur yağsa ne çare’’ mısraı ile anlıyoruz.

    Saka kuşunun çokça bilinmeyen bir hikayesi vardır: Daha iyi ötsün diye gözleri oyulurmuş sakaların.

    ‘’saka kuşu ağıdı’’ nda Irak’ta akan kanın kokusunu burnumuza geliyor. Güncel
    Bir zulme değinilmiş saka kuşunun dilinden:

    ‘’her akşam parçalanmış bakarım çocuklara’’
    ağıdını duyuyoruz…

    Saka , adeta kendi ızdırabını unutmuş ve parçalanmış bebeklere ağıt yakmaktadır.Bir hayvanın ‘’hayvanlara’’ isyanı…

    Kitap, şiirle terapi olmak isteyenler için birinci adres.

    Velhasıl-ı kelam:
    ‘’Gün olur bir rüyaymış: işte uyandık’’ deriz
    Mühür son kez vurulur alnımıza gideriz…

    Kitaba ismini veren şiir arka kapakta arz-ı endam etmekte:

    BİR KAÇ DELİ GÜVERCİN


    Cevap Yaz
  • Mehmet Akif Camkurt
    Mehmet Akif Camkurt 30.03.2006 - 15:56

    gözlerin aydınlıksa ben neden karanlığın
    gözlerin ab-ı hayat,neden çatlar toprağım

    yüzümün her yerinde ıslaklık var hüveyda
    sen nerden bileceksin her gün ağladığımı
    gözlerim hep suskundur yürek ağlar hüveyda
    güvercin kanadına umut bağladığımı
    nereden bileceksin hergün ağladığımı

    her satırım uğruna gözyaşıdır hüveyda
    her gözyaşı beni temizler kirlerimden

    Cevap Yaz
  • Cengiz Sevinçer
    Cengiz Sevinçer 25.03.2006 - 20:27

    Rüveyda




    fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
    bir güvercin uçurup kıtalar arasından
    çağırdın beni
    geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
    derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
    yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
    yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
    yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
    koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

    adını söylemek istemiyorum
    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
    zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
    adını söylemek istemiyorum
    rüveyda dediğim zaman
    anla ki, senin için yürüyor kelimeler
    çığlığmın atardamarlarından

    hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
    kayar da üzerime rüveyda
    önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
    sonra açılır önümde ıstırab vadileri
    silik renkleriyle adımlarıma
    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
    hayalin bittiği menfeze doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
    oysa rüveyda
    baştanbaşa ben
    kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.

    kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
    bir anlatsam nasıl utandığımı
    bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
    ağarır tanyeri nilüferlerin
    alaca bir at koşar içimde
    ezer toynakları ile anılarımı

    sular köpürmemeliydi rüveyda
    kırılamamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
    ben zehire alışkınım, şerbete değil
    rüyalar hefret eder avare duruşumdan
    kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
    sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
    ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
    yargılamak için zeval kayıtlarını
    inkılab bekliyorum

    hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
    uzanır da gönlüme rüveyda
    derinden bir ok saplanır bağrıma
    beynimi çağıran bir sese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    varlığın cinayettir memleketimde işlenen
    akıtır kanını en asil pehlivanların
    yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
    varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

    artık eskisi gibi bakamıyorsun
    göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
    binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
    güneş bir anne gibi dururdu başucunda
    artık dokunamıyor kakülün bulutlara
    karalara bürünmüş saçlarında dolunay
    ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda

    hangi ressamı vurur bilmem, nedamın
    sarar da benliğimi
    ben beni tanımam kaldırımlarda
    kafesleri yutan kafese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
    duydun mu orkideye dua eden birini
    bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
    bu yapmacık bebekler
    gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
    beni kahrediyor geceler boyu

    hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
    soluk bir dünyanın mezarlarına
    gömerek gurbetimi
    kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını
    meydan okuyuşun çağın ordularına
    bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
    doruklardan öte hevese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    yasını tutuyorum yarattığım düşlerin
    yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
    amansız bir ütopya üfleyen pencereler
    lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
    önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
    hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
    arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
    hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

    söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
    yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
    kim giydirir başıma tacını nihayetin
    kim takar bileğime hürriyet künyesini
    karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle

    rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
    ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
    asırlardır köhne barınaklarda
    küflenen, çürüyen çığlıklarımı

    at vuruldu; içim paramparça rüveyda
    gölgelerin ardına sakladım kusurumu
    sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
    ben burda damla damla eriyip akıyorum
    yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
    istenmediğim yeri sessizce terkederim
    hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
    mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim

    Cevap Yaz
  • Cengiz Sevinçer
    Cengiz Sevinçer 17.03.2006 - 16:53

    selamun aleykum hocam bu şiirde mubagla olmasın bence maneviyatın son safhasını yakalmışsınız ruveyda bambaşka bi şiir sagolun

    Cevap Yaz
  • Fikret Polat
    Fikret Polat 10.12.2005 - 19:02

    az önceki mesaj yanlışlıkla düştü, özür dilerim. zaten 15 yıl önce ben üstadın 'YAĞMUR' şiirini okuyunca şiir yazmayı bıraktım. çünkü; 'YAĞMUR' dan daha güzel bir şiir yazılamaz..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 88 tane yorum bulunmakta