Bir hüzün çöker gök kubbeden kalplerimize,
Kurak toprağa düşen çatlak gibi köreltecek gözlerimizi
Ellerimiz açılmaz mı semaya, gecenin en onulmazında uyanarak
Hangi vakte kaldı yalvarmak Allah’a, gözlerimiz ağlayarak
Ne günah işledik diye içimizde yankılanmaz mı sesimiz
Ve kurulunca mizan –ı kebir, yine muhtacız Allah’ın Rahmetine.
Ölüm fermanı istenir, bir katre günah düşse kalplerimize
Ab-ı kevserdir, Allah’a yönelmek bu dünyada, kim bilir?
Ne belalar görsek de, ne acılar yaşasak da; vuslat O’na dönmektir
Umma medet kuldan, duramaz önünde; “ol” derse, O.
Gök kubbeden rahmet iner kalplere, bir berekettir Peygambere
Peygamber ki kalkmaz başı secdeden, “ümmetim ümmetim” derken
Günahkar bir dille, Allah yolunda ter dökmek kula yakışır
Oysa kul, günahtan ötürü, Allah katına baş koymaktan kaçar, nahoş!
Bu beyhude kaçış nereye kadar sürer? Onu da yine Allah bilir
Bir sebebi nefes bu dünyada, o vakit ne için varız, niçin yaşarız?
Bu bilinç, kulu en şerefli olmasına sebeptir, Allah’a çıkan yolda
Ve öyle bir şey ki, hangi yola baş koysan Allah’a çıkar
Mizan-ı kebir kurulduğu vakit, gözler beyhude ağlar, ne çare?
Kayıt Tarihi : 25.4.2020 14:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!