Atalarının kökü 11. yüzyıla dayanır. Bu soyun kurucusu Kanaj'lı bir Brahman'dı. Babası Maharshi Devendranath Tagore, varlıklı bir din adamıydı. Rabindranath, özel öğretmenlerden ders alarak orta öğrenimini yaptıktan sonra 17 yaşında Londra'ya gönderildi. Londra'da hukuk okudu. Burada edebiyat kültürünü geliştirdi. En çok etkisinde kaldığı edebiyatçı, doğaya yapıtlarında geniş yer veren İngiliz şair William Wordsworth'tür.
Rabindranath Tagore'un yaşam ve sanat görüşlerinin gelişmesinde en büyük rolü, 19. yüzyılın başlarında Bengalli Raca Ram ...
Olduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma!
Saçının örgüleri çözüldüyse
Ayrımı düzgün değilse
Korsenin kurdeleleri bağlanmamışsa, aldırma!
Olduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma!
XV
Kayık, daracık nehrin arasından birbirine bakan iki köyün içinden kayıp gidiyor...
Su derin değildir... (Kayık bir an için bir kumlukta duraklıyor.)
Bu, gündelik küçük olayların içinde basit bir duraklama sadece, tıpkı ezgisi devam eden bir şarkının güftesinde oluşan duraklama gibi...
Ey dünya!
Edebi olarak yaşıyorsun
Mevsimlerin tepsilerinden
Çiçekler ve yapraklar
Yolunun üzerine
Dökülüyorlar.
Hadi son türkünü de söyle
Söyle son türkünü de gidelim
"Gece bitti" de - unut her şeyi
unut bunu da gece bitince.
Ben kimi sarmak isterim öyle kollarımla
Seni-yalnız seni der yüregim
Yalnız seni-yalnız seni-yalnız seni
Günümde gecemde nice tutkularım
Seni der yalnız seni-yalnız seni-yalnız seni
Bir ışık dileği şavklanır karanlıklarda
Derininden derininden seslenir bilincin
Aç kapını aç - sabahın eri girsin
Bu ıtır kokusunu kaldır yüreğimi dağlıyor
Aç kapını aç - bırak yakamı gideyim
Yeter bunca öptüğün
Bunca sarıldığın yeter
Bir öpüyorsun ağzın şaraplaşıyor
Düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek...
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin keşfedilmesi,
cesaretsizligimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
Hayallerim,
Canlı ışık lekecikleri,
Karanlıkta gözkırpıştıran
Ateş böcekleridir.
O dikkati çekmeyen,
İzin ver, yanıbaşına bir an oturayım. Elindeki işleri daha sonra
bitirirsin.
Yüzünü görmesem gönlümün ne rahatı ne huzuru kalır;
işim sahilsiz bir çalışma deryasında ucu bulunmaz bir didinme olur.
Beni bırakıyorsun kendi yoluna gidiyorsun
Ardından yas tutuyorum, kara yazı yazıyorum
Bir türkü gibi gelip yüreğime yerleşiyorsun
Ardın sıra yıllar geçiyor, dört nala baharlar
El değmedik çiçekler yavaştan bir bir soluyorlar
Bir yerlerden çıkıp çıkıp yağmur geceleri geliyor
Ey büyük şair
Dünya senide mi döndürüp attı bir köşeye
Çok hızlısın yavaşla artık ey dünya Daha yazılacak şiirlerimiz var biraz daha yavaşla yaşayacak anılarımız var.