Kar yaaan,
Kar yağan,
Kar yağan ateş
-adeş, akıdış, karındeş, adış,
adaş.
Elden asla gelme tahribatın adına!
Elden gel heyecanından altedebildiğin korkularına!
Daş, daş,
Daş fırınınan …
*
Kartal yalnız gider tepede, kargaya gaklar olmuştur yerde;
Kurt, dolaşmaz tek -gelir gruplar ateş önünde Jack London’un Kar soğuğunun, sekerek
-bırakır da/ma izini karda.
-
Sanki bir şey vardı da, etkisi sezilmiyordu. O ise bunun, sankisini bile tatmin edici bulmuyordu …
Gökten düşen mızraklar henüz düşmeden eriyor, atmosfere giren göktaşının yanıp bitmesi ve geriye kalan tozlarının yeryüzüne düşmesi gibi.
Zarar ziyan yok.
Farkına vardı o an, fırının içinde gezinmeliydi. Bu bir işaret…
Pino fırınına girdi o da. her zamanki müşteliler gibi sızdı içeri. Yani önce, normal, kapısından girdi Pizza Pino’nn… Normal, bir sandalye çekti, masalardan birine oturdu. Eski o hafif kilolu ve ama herkese şefkat dağıtan şef garsonun hayali güzel gölgesi oralarda … Sonra kalktı, şöyle uyur uyanık ortam halleri olur ya bazen şans eseri: seğirtti varmak için fırına, kimse de varmadı farkına engel olmadı; adamların geçtiği, fırına geçit açılır-kapanır tahta kapaklı yer’in altından başını eğerek hızla geçti. Fırının içine tahta sopalı o şeyleri –ki uçları onların yassı, pideci- uzatan çalışanların o ana değin farkındalık göstermeyen şaşkın bakışları altında, şimşek gibi atladı fırına!
Tutamadılar onu. İçeri girdiğinde her taraf kıpkızıl. Ne arka kaldı ne ön. Yoksa geriden ulaşmaya çalışıyorlar da, fark edilmiyorlar mı? Kara deliğe düşer halde giden o astronot seyrüseferinde olduğu gibi, dışarıdaki ışık sinyalinin tiktakları artık ulaşmıyor sanki.
Yerlilerden çok yıllar zarfında öğrenmiş olduğu ateşte yürüme teknikleri ve nicki hafızası Nikola Tesla’nın, elektriğin nasıl olup da dengede tutulabileceği, faydalı oldu ona…
İşte yürüyor dört ayak üzerinde de olsa o tıknaz ambar fırında. Kırmızı tuğlalarla kaplıydı dışarısı, yani bu kara deliğin dışı, bu koca fırının dış çeperi –içerisi ise akkor
Katır gibi inadın getirdiği şey her zaman iyi mi
Katırgayan* katır değil insan …
Naz ve hatta
Kaprisler bazen..güzel eylem olabilir iken
Ki ama bu zaman zarfında kişi kendinden en sorumlu olabilmişken
:Ki bilmek gibi bir şey de bu
Sadece adrenalin pompalamak içindir korku;
Zararsız bir şekilde,
kontrol edilmelidir korku olmasın diye kuşku
-ki kuşku, o da gelmiştir önceki hayatın korkularından …
Böyle bir şeye, “sensin sebep” denilemez!
Böyle bir napalmle,
Biyolojin değişmez biyolojik silahlarla!
Kimyan değişmez kimyasal olanalarla!
Sen değişirsin senden öte
Ki böyle bir sen
Unutma ki sen değilsin.
Her şey bellidir:
Önemlisi;
Senin için, ayrıca belli.
Bir sevgi seli mukabili, el sallanan o uç uç böceği;
Bilinir ki ‘git git’ diye değil, rahat etsin diye
-rahat etsin diye, haşargen** olmasın diye …
Böyle bir şeyle onlar değişmez, böyle bir zarar ziyansız napalmle kimyan ve biyolojin …
Bakış açın değişmiştir
Ki onları da kontrol altında tutabilirsin.
Fevri inatlar sığlığıdır sahillerin,
Okyanus ortasında bir saldayken
Sevenler,
Sss,
Sessizliğin şahitsizliğinin …
Kayıt Tarihi : 9.7.2007 14:17:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- açıklamalar. Pino: Pizza Pino Ankara Tunalı’daki eski bi Pizzacı. Yanılmıyorsam baş garsonu Türk, diğer garsonlar yabancıydı ve yabancı da Türk müşteri de ağırlardı ama hepsi de seçkin olurlardı. -en azından gördüğüm çocukken yoksa gidip de ‘siz seçkin misiniz? ’ diye sormadım hiçbirisine :) Ha arka tarafta da çöp bidonuna çöp döktükleri gıraajj kısmı da vardı. Bu şiirde iki türetmem olmus **Haşargen: haşarıgen. Bazı zamanlar uç uç böceği haşarılaşır ve uçuşun dozajı kaçtı ise onu dengede tutmak gerekir. Şans yerine talih, luck yerine özerk fate, hayat yerine yaşam gibi. Böyle bir haşarı gen olmasın anlamında. Onun geni bu olmasın. Sonra varsın o haşarı olsun bu sadece tatlı bi yaramazlık olur vs. (tabi bu açıklamalar bence) *Katırgamak: Katır gibi inatçılaşmak, inatçılaşırken bu saçma inadı da kanırtmaya uğraşıp durmak –yani ip çekme yarışı misali- tüm bunlar arasında da çene kıkırdayıp durmak. (Çene kıkırdamasını soğukta üşümeye benzetirsek ki öyle, demek ki yukarıdaki “kanırtmak” da bu “kıkırdamak”dan farklı bi şey değil oluyor. (ikisi birleşip ele el verip inat, korku ve kuşkuların üstesinden geliyor; sonuç olarak hatta, o iki kelime kendilerinin olumsuz çağrışımlara gebe anlamsallarını da yenmiş oluyorlar.) Bu –dosta dost- üstünlükle katır inadının gerçek olmadığı anlaşılır ve yola dvm edilir.) Çene kıkırdaması derken çenelerim kıkırdıyor demeyiz peki neden bazenleri boğazlarım ağrıyor deriz ki. Neden sarımsaktırken ve sarımsak yazın diliyken sarımsak denir, hiç değilse masırmak olsun gitsin bari. Gene de künefenin üstünü çilekle süslersek iyi olacak :) Evet evet, evet yaa. Bazı yerlerde yazı içe girip girip duruyor. Yazsışın orj şekli blogc adresimde var.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/07/09/pino-tas-firinindan.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!