Ne kışlar geçirdik biz
Yine çıktık bahara
Ne kışlara gücenirim
Ne de yaşatanlara
Tek eyvallahım var
O da Yüce Allah’a
Tam da alışmaya başlamışken yokluğuna,
Bir daha arama olur mu,
Yüreğimi tekrar tekrar yangınlara atma,
Olur mu? ,
Korkarım ki hala anlayamadın,
Serinleten bir yağmur gibi gel yüreğime
Islansın yüreğim serinlesin sevginle
Çisil çisil, usul usul yağ üzerime
Çıplak ayakla yürüyüp, dans edeyim seninle
Aylardan Haziran, ay sonu, bir Cumartesi...Okullar kapanmış sınav dönemi bitmek ve biz tatile çıkmak üzereyiz.'Tatile çıkmadan yeni aldığımız eve taşınalım öyle tatile çıkalım.' düşüncesiyle, nakliye şirketiyle konuşmuş, gerekli bütün ön hazırlıkları yapmıştık.Bir yaş arayla iki oğlum vardı ve onlarla taşınma işinin zor olacağını düşünerek, 'Birgün evvelinden onların odalarını hazırlayalım, onlara bakan ablaları gelsin onlara baksın biz de gidip evi taşıyalım.', diye düşünmüştük.Böylece çocuklar ayak altında perişan olmayacaklardı, biz de işimizi daha rahat halledecektik
O nedenle, çocukların beşiklerini birgün evvel taşınacağımız eve götürüp kurduk.Daha sonra evde ufak tefek işler vardı yapılması gereken onlarla ilgilenmeye başladık.Mutfağın elektrik bağlantısında bir problem vardı.Sağolsun ev sahibimizin oğlu gelip onu tamir etmeye çalışıyordu.Ana panodan elekriği kapatmak için zemin kata inmişti.
Derken, gökgürültüne benzer bir ses duyuldu elektrikler kesildi, ev sahibinin oğlu, kapıcının küçük oğluyla asansörde kalınca çocuk, cıyak cıyak bağırmaya başladı.Küçük oğlum beşikte uyuyordu, büyük oğlum ise babasının ardından merdiven aralığına çıkmıştı.Henüz konuşmuyordu ama, aklını kaçıracakmış gibi son sesiyle çıldıracakmış gibi bağırıyordu.
Hemen koşup kucağıma aldım, bina adeta bir kağıt yaprağı gibi sallanıyordu, taa temelden hop oturup hop kalkıyordu.Sanki bir sırça saray ve biraz sonra tuzla buz olacak ve bir daha toparlama mümkün olmayacaktı.Büyük oğlumu kucağıma alıp, 'Artık kesin gidyoruz galiba! ', diye tekrar tekrar Şahadet Kelimesi getirmeyi başladım.Oğlum, kucağıma alınca sakinleşmişti ama, küçük oğlum beşiğinde dünyadan habersiz mışıl mışıl uyuyordu.Beşiği ise depremin sarsıntısıyla sanki birisi sallıyormuş gibi sallanıyordu.Neyse ki o bari uyuyordu yoksa ikisi birden ağlamaya başlasa ben ne yapardım.
Deprem 45 saniye sürmüştü ama, bir ömür gibi uzun gelmişti.O an aklıma annemin bir sözü geldi; 'Kısmetten öte yol olmazmış! ', derdi.Bizim kısmetimiz de buraya kadar mıydı neydi, yeni aldığımız evde oturmak nasip olmayacak mıydı, işte bu kader olmalıydı.Neyse çok şükür taşındık deprem korkusunu çeke çeke.... Taşınmak zorundaydık çünkü herşey toparlanmıştı, başka çaremiz yoktu.
Zor şer taşındıktan bir hafta sonra daha biz tam olarak yerleşemeden (Zira, o bir haftanın, bir kısmı tekrar deprem olacak korkusuyla gece gündüz dışarıda geçmişti...) ikinci deprem oldu, sabaha karşı 05:15 gibi...Onun üzerine biz tası tarağı toplayıp daha doğrusu o panikle valize ne atabildikse atıp memlekete doğru yola koyulduk.Yani adeta kaçtık.
Dişimdeki ağrısın bu günlerde
Her dişimin sızlayışında sen geliyorsun aklıma
Gece gündüz her saniye sızladığına göre
Yirmi dört saat sen varsın demektir aklımda
Anladım ki bu saatten sonra
Kimbilir nedendir yaşananlar çözemiyorum,
Bir cevabı var bir yerlerde ama nerde bilemiyorum,
Birgün bir nokta konacak umulmadık bir anda,
Kimbilir hangi yerde hangi zamanda,
Bir nefeslik saltanatın var şu dünyada,
Dünya kadar malın olsa...
Kalbin yanar, için kanar
Ciğerlerin sökülürcesine
Uzaklaşır senden kopar
Çiviler çakılır beynine
Acısı içine dolar
Ardına düştüğüm sen değilsin
Kilometrelerce uzağa gittiğinde
Her kilometrede daha fazla
Canımı yakarcasına
Canımdan koparcasına
Ardına düşüp giden yüreğim
Allah’ın verdiği maddî-manevî her şeye gönülden şükretmeli...
Bu gün Engelliler Derneğinin oradan geçerken, Derneğe dört eli üstünde (Yoksa dört ayağı üstünde mi demeliydim, ya da iki eli iki ayağı üstünde mi demeliydim? O insanın bizzat yaşadığı, hayat tarzı olmuş durumu ben kelimelere dökmekte bile zorlanıyorum. Allah yar ve yardımcısı olsun inşallah. Amin.) derneğe girdiğini gördüm. İçim ürperdi, tüylerim diken diken oldu. "Gidip oradakiler için yapabileceğim ne varsa yapmam gerek...", diye düşündüm.
Biz insanlar, ne kadar şımarığız... Doymak, kanmak, şükretmek nedir bilmiyoruz. Dur durağımız yok. İstiyoruz da, istiyoruz. İstediğimiz oluyor, bu kez bir şımarıklık daha edip beğenmiyoruz, daha iyisini istiyoruz.
Ne kadar aç gözlü, hırslıyız! Şu yalancı dünyanın sonu hiç gelmeyecek sanıyoruz. Elimizdeki ile yetinmek mutlu olmak yerine hep daha fazlasını isteyerek hem kendimizi hem çevremizdekileri üzüyor, yıpratıyoruz. Böylece ikili ilişkilerimizi bozuyoruz. Belki de dönüşü olmayan çıkmaz yollara sokuyoruz.
Her sözümüz bir imzaydı sanki
Aramızda gizli bir sözleşmenin
Bir o kadar gizli bir o kadar aşikar
Her harfi bir sevda metniydi
Kağıtsız kelimelerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!