Her günün doğduğu sancıyı
Şimdi bir tuğla duvar
Çekip de çatlıyor
Şimdi bir pirinç çeşme
Çekip de donuyor
Her günün sancısı
Çok uzun zaman oldu
Çok uzun dizeleri
Çok uzun dizmeyeli
Aramak mı bulmak mı?
Çok uzun zaman oldu
Bedenim soğumaya başladığında
Ellerinden daha fazla
Alnımdaki ter donduğunda
Gözlerinden daha fazla
Yükseldiğinde ruhum telaşla arşa
Başıma değen taş değer gönlüme,
Ey ismi uzayan kara deli
Geçmişin tozunu silmiş olmalı
Üzerinden geçmiş olmalısın sükunetle
Yalnız her vaktin işkencesi ve huzurunu
Uzayan hissin haliyle geçirmişsin
Öğrenmişsin tahtanın izinden yazmayı
Durdum, düşünüyorum
Elimde sıcak, demli bir fincan çay
Durdum, düşünüyorum
İçimde sıcak, esaslı bir sevgi
Yerde bir-iki böcek
Cuma sabahı gelip oturdum
Elimde kalem, silgim yok, gerek yok
Bir yüz var şurada
Bir yüz, senin yüzün
Bir melodi çalıyor duvarlardan
Sarı Gelin aman Sarı Gelin
Şurada yenisi yazılır eskinin
Yenisi çizilir yıldızın
Ayın yeni yüzü görülür,
Karanlık.
Yenisi satılır eskinin
Yenisi alınır eskinin
Bulut gibi gezmek lazım,
Seyyah gibi dolaşmak.
Duman gibi dağılmak lazım,
Kül gibi yanmak.
Yazmak lazım,
Kalem gibi.
Benim bir hayaletim var
Siyah kapüşonuma asılır
Fısıldar, dokunur, tükürür
Bir hayaletim kafam
Omuzlarıma basıp çıkar
Bağırır, çağırır, söver
Sen de hissediyor musun,
Saçlarını tarayan esintiyi?
Gözlerini kamaştıran ışığın ağırlığını?
Yüzündeki tebessümü?
Boğazındaki karıncalanmayı?
Hissediyor musun?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!