İçim sıkılıyor,
gel anlat hadi bana bir şeyler
dolmuş tasaların vardır illa
dök, boşalt yükünü
bilirim, yoksa geçmez olur o saatler
bulantılar rahat bırakmaz
Gökyüzünün maviliğini taşıyorsun sen
bulutların beyazlığını
güneşin sarı sıcaklığını
gökkuşağın renkleri var sende
bir çiçeğin güzelliği
yeryüzünün yaradanı olan işçilerin ellerine benzer ellerin
Geceleyin ve bu saatler
azılı bir düşman kesilir başıma
ne ister benden bilmem
öyle kırar ki beni hunharca hiç acımasız
böylesi anlarda kimi şarkılar
bir öpücük gibi gelir o an
Bir mavzer çığlığındadır şimdi sesim
bir derenin akan suyunun şırıltısında
rüzgarın uğultusunda
yaprakların hışırtısında
bir kadının şen kahkahalarında
cır cır böceklerinin şarkısındayım
Bekler insan
aslında gelmeyeceğini bile bile
geleceğine inanarak bekler
saatlerce, günlerce
bekler insan
Ne güneşin sıcaklığı
ne de şarabın kızıllığı
sana çarpıldım bilakis
güldükçe gözlerinin içinde parıldayan o ışık
kafamda fır fır yıldızlar dönüyor
öyle böyle bir şey değil.
Bir bilinemezcinin iç dünyasındaki kargaşalığını yaşıyorum
o müthiş kaos...
Bir nesnenin varlığını tanıtlayabildiği,
ama aynı zamanda
o nesnenin aslında var olup olmadığını
hiç bilemeyeceğimizi belirten
Bakma güldüğüme
uçuk kaçıklığıma
seni özlerken bir yürek dolusu
nükseden krizlerimi bastırabilmek içindir tüm saçmalıklarım
ve bakma hala şiirler yazdığıma adına
sana öyle çok kırgınım ki aslında
Gecenin karanlığı inip omzumu öperken
sessizlik de sarar bir yandan beni
ardından bir garip hüzün yanaşır yamacıma
sonra bilirsiniz
şiirler, türküler falan
sonra saatler saatlere karışır
Her ne kadar tenine batıp
kanatsa da dikeni
sevmekten vazgeçilir mi yine de gül?
İşte... Sende öylesin şimdi
umursamazlığın acıtsa da her defa şu canımı
senden vazgeçebilmek ne mümkün.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!