Bilseydim bu dünyanın temelinin
Nankörlükler üstünde kurulmuş olduğunu
Ant olsun koymazdım taş taş üstüne
Ne evliliği düşünürdüm ne de çocuk sahibi olmayı
Ot gibi yaşardım, iz bile bırakmazdım geride
Pişmanlıklar yararsız, dönüş yok geriye
İçinde Sen Yoktun
Bir cenaze arabası geçti önümden
Tabut boştu belliydi halinden
Hani ölüm bile ayıramaz bizi derdin
Neden bu tabut boş gidiyor öyleyse
Özcan Nevres
Son Yolculuk
Kaçınılmaz sona doğru bu çıktığım son yolculuk
Koskoca dağın gölgesini yutmuş sağ yanımdaki deniz
Dağın gölgesi boğulmuş denizin karanlığında
Ben boğulmuşum çektirdiğin çilelerin girdabında
İlerideki fırından
Geliyordu burnuna
Burcu, burcu kokusu ekmeğin
Tam fırının önünde durdu
Midesindeki açlığın kazıntısına
Artık tahammülü yoktu
Gideceğim bu kentten.
Kimseye elveda demeden.
Yitik umutlarımı, kederlerimi
Ve tüm beklentilerimi terk edeceğim.
Gittiğim yerde de bulacaklar beni,
Dertlerim, kederlerim
Eledim Bu Dünyayı
Eledim bu dünyayı senden güzelini bulamadım
Uğrunda canımı verecek başka birini bulamadım
Seni nasıl sevdiğimi taptığımı bildiğinden olacak
Hep naz ettin kollarımı boynuna dolayamadım
Şu kavuşma umudum olmasa tükense umutlarım
ELVEDA DEMEDEN
Gidiyorum bu kentten kimseye veda etmeden.
Yine döneceğim bu kente, gönül istemese de.
Bilemesiniz nedir beni bu kente böylesine bağlayan.
Torun hasretidir bu hiç dayanılmayan.
İple çekeceğiz yazın gelmesini,
Zaman aşındırıp eskitirken her şeyi
Heder olup gitti
Çocukluğumun en güzel günleri
Bir cep leblebi şekeri
Ya da köfteci Ali'de yediğim
Bir porsiyon köfte
Sabah gün ışırken,
Güneşin doğacağı yerde,
Tepelere taç olmuş kızıllıklar.
Deniz gümüş bir çarşaf gibi
Sanki serilmiş önüme.
Yürüyorum ama nereye?
Gecenin karanlığı çökünce üstüme
Tüm olumsuzluklar bir bir dizilir gönlüme
Bazen bir umut yeşerir gönlümde
Gecenin karanlığından çıkıp geleceksin diye
Boşunadır bekleyişlerim biliyorum
Umudumu yitirdiğimde kahroluyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!