Maden dağında bir çiftçi evinin
Kapı ile ocak arasında sıvıyla dolu içinin
Bir yağ çanağı çizme parlatmaya yarayan...
Dururken devirip methalı yağla lekeleyenler
Ev kadını olmanın isteksizlik katına taşınırmış...
Niçin tekmelenir yağ çanağı diye bilinmeli değil mi?
Eğer ormanda, vadide bir kulübe olsaydı
Bal çanağı olurdu elbet çiçeklerinden
Kalınır mıydı belki hani tabanı çakılır, antrede askılık mı? ...
Ekmeğe yağ ağza bir parmak bal
Derken dağıtımın bu haline sandık başına
Sendika tulumbacıları mı çoğalır diye sorulmaz mı hiç?
Yağ satarım bal satarım diye ben oynarken çocukluğumu
Ustam ölmüş ben yatarım diyerek tek gözlü gelmiş demiş ki
......................................................durur bakarım
Uyanıklık safsatası hortlamış ardından bir kükreyiş ki
......................................................şimdi yıkarım
Ortalığı hareket kokusu sarmış
......................................................burun tıkanmamış ki
Sonrasını hiç sorma
Kimi sürtmeye kalkmış kimi sürtüşmeye dalmış...
Bu akibete çanak tutanlar yüreğimi ağzına almış
Müsterih olsunlar ki bilecekler vatana ihanet olmazmış
O yüreklerin o ağzından boğduğu anlar hep yaşanmış....
Sürtüklük hiç er meydanına fişek olur mu?
Derken, bunu da taşıyalım denilmiş ama gel gör ki
Nereye bırakmaya kalkışılmışsa da
Kapı ile ocak arasında hep tepinir bulmuş kendini
Kulağına da küpe takılmış elbette....
Ya kapı önünde ol bekçi dur
Ya ocak başında dur maya bul
İstersen hem erkek hem kadın da ol
Öyle ya, o evin bir bacası olur da
Bakalım hele neler tüter diyesileri tutmuş
Hem demişler demesine de....
Gün olmuş harman olmuş
Bir var imiş hadi bir bakalım diye
...................................................başlama başlamış
Bir yok olmuş ırmağının selinde öylece
...................................................akmış durmuş
Gel-gitlerde
Gökten süzüldü ruhum gelin gibi
Toprağın koynuna bedenim misafir gibi
Nerden geldin nereye gidersin
Kimsin kimlerdensin demeye
Derken efendim gemiye bir liman olmuş
Bir besmele ile bir fatiha kardeşliği o bütünlük hep olmuş
Bu gücün koynuna cüret fırlaklığı sokulmuş...
Öyle umut çiçekleri açılan sevgi coşmuş
Türk birliği güzel bir cihana hep ahir zamana...
Hep bir yineden aşk kucağını doğmuş
Oynarken çocukluğumu şüpheler yok olmuş...
Umut o, fedakar varlığıdır tek uğruna yol olmak
Bütünlüktür o, fedakarlığı kutsayan olmak
Birliktir o, fedakarlığın aşk kıyafetiyle hür kokmak
Beş bin yılı taşıyan yüreğin ince varlığını
Saç telinde bu yaşam refahı kararlılığını
Ne mutlu Türküm diyene gülü hakkına helallığın sahuru
Bir Türk dünyaya bedel iftarına kavuşmak
Tanrı evine bu selam nuruyla vatan bağrına sığınmak...
Oynarken çocukluğumu melekler neferi sofra kurmuş gönlüme...
Şuheda toprağımı sıksan da şuheda
Ay yıldıza çıra yaksan da şaşmaz kayar her zerresiyle bayrağıma...
Üzme bu yüreğimi, ihtarımı sen sızlatma!
Gönlümden alevli yüreğimin ben yakarım ateşini hep vatan uğruna
Yakılsa da Roma yine, yıkılmaz uygarlığım
Kalkışma yılışıklığa! O uygarlığın kokusuyla şeffaftı, ecdad idi sana da
Kayıt Tarihi : 18.4.2007 02:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu sabah güzel şiirlerle güne merhaba dedirttiyorsunuz bana
Sevgimle
TÜM YORUMLAR (3)