-ÖYKÜ- Hayat Alkış Bekleyen Bir Çocuk Ha ...

İlknur Karacasu
11

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Seninle tanıştığımız ilk gün canlandı gözümde... Ne kadar acelen vardı.... Durakta bekliyordum; dalgındım - o gün bütün işlerim ters gitmişti - ; birden yanımdan bana çarparak geçmiştin dönüp özür dilemiştin o zaman göz göze gelmiştik.... İçime ılık ılık bir şeyler akmıştı... Aynı otobüse bindik. Dalgınlığım geçmişti çünkü; sana dalmıştım... Arada bir farkına varıp bakışlarımı çekiyordum. Sonra yeniden bir mıknatıs gibi çekiyordun gözlerimi... Seninle aynı durakta indim - hiç alakamın olmadığı bir durak - takip ettim seni yol boyunca... Saçların uçuşuyordu; rüzgar taze kokunu getiriyordu. Dershaneye girdiğini gördüm. Bekledim. Han içindeki çayocağında abartısız on bardak çay içtim...Bekledim... Çay içtim...... Akşam oldu mu bilmiyorum yanında iki arkadaşınla çıktın. Biri erkekti yoksa evli miydin? Sevgilinde olabilirdi... Ve şu anda düşündüğüm şeye bakın peşinden gel saatlerce bekle ve sevdiği olup olmadığını bile düşünme.... Arkanızda bunları düşünerek yürüyordum... Bir kafeye girdiniz. Bende girdim. Yanınızdaki erkek ayrıldı - derin bir oh! Çektim -.
İki kahve içtiniz. O kadar çok gülüyordun ki etrafa neşe saçıyordun. Habire birşeyler anlatıyordun... Kalktınız... Bende kalktım. Otobüs durağına gittiniz. Bende peşinizden. Sabah bindiğimiz otobüse bindiniz - demek o durağın civarında oturuyordun. Allah ' ım ne güzel yakın oturuyor olmamız... -



Ertesi gün yine duraktaydım bilerek erken gelmiştim seni göremeden gidersin diye... Durakta biriyle konuştun - elinde kitapları olan genç bir çocuk - . Sana öğretmenim diyordu. Öğretmendin demek ki. Acaba ne öğretmeniydin? O gün önceki gün yarım bıraktığım işleri tamamladım... Aklımda sen! Yarın sabah olsun istiyordum bir an önce... Ertesi sabah durağa geldim. Henüz yoktun. Konuştuğun çocuk oradaydı. Günaydın, dedim. Günaydın, dedi. Saati sordum; benimki geri kalmış da, dedim. Konuyu sana nasıl getireceğimi düşünüyordum. Okuyor musun? Hayır, üniversiteye hazırlanıyorum, dedi genç çocuk. Yaa ne mezunusun? - Güldüm - Yani hangi lise normal mi, meslek lisesi mi, dedim. Sen geldin o anda... Gözlerin ışıl ışıl... Kırmızı bir kazak giymiştin rengi yanaklarına vurmuş... Çok hafif bir makyaj yapmıştın, saçların salıktı ve olabildiğince parlaktılar... Günaydın, dedik sana koro halinde. Bu fırsatı kaçırmamalıydım. Elimi uzattım ' Ben Sinan ' dedim. Ne alakasız tanışmaydı. Sonradan çok gülmüştün bana Hain Cadı! Sadece elimi sıkmıştın; mor olmuştum yani. Olsun o zaman bunları umursayacak durumda değildim. Otobüste karşılıklı koltuklara oturduk... İleri geri sohbete katılıyordum... Bana iyi günler deyip indin. Aman sabahlar çabuk olsun der olmuştum. İstediğim olmuştu sabahları selamlaşıyor bazende sorunlardan konuşuyorduk. Bir gün sana akşam kaçta çıkıyorsunuz diye soruverdim. O gün değil ama ertesi gün buluşmuştuk. Dünyalar benimdi. Sevdiğin uzaklarda bir yerdeymiş. Üzüldüm ama yılmadım. Seni kazanmalıydım. Türkçe Öğretmeni olduğunu ilk buluşmamızda öğrendim. İlk buluşma için çok sıcaktın... Etkilenmiştim gülmek yakışan bu cıvıl cıvıl kızdan... Radyoda
çalan şarkı bitmiş hiç farkında değilim. Şimdi bakıyorum içime... Sen hala aynı yerinde ve daha çok sevilmektesin. Sadece eşyalar değil seni ilk gördüğümdeki heyecanda sevgide olduğu gibi duruyor... Keşke, kapı açılsa birden ' Ben yalancıyım! Ben yalancıyım! Ölmedim! ' desen....Ömrümü olduğu gibi sana vermeye hazırım bebeğim... Hadi gel ne olur bebeğim.... Beni yalnız bırakma.... Dayanamıyorum sensizliğe, bu bomboş evde yaşamaya... Bu baharı sensiz çekemem bebeğim duyuyor musun beni? Lütfen ses ver! Kahkahan yankılansın yan odadan. 'Aşkımmm..' de yine uzatarak... Elinde bir tutam şiir gel ve oku bana onları... Hadi ne olur.... Gel! .. Hala inanamıyorum olmadığına... İnanamıyorum sanki odadasın; radyoyu kapatıyorum ve odaya gidiyorum... Yoksun... Gardolabı açıyorum giysilerin duruyor; birini alıyorum askıdan, kokluyorum... Kokluyorum; Darmadağın oluyorum... Kırlangıçlar hala ötüyor; perdeyi hışımla çekip susun susun diye bağırıyorum; bir hüznümü bile yaşatmıyorsunuz bana... Anlamıyorlar. Sadece ürküp kaçıyorlar... Elbisenle odanın ortasında kalıyorum; yavaş yavaş çöküyorum yatağa... Bu sırada ' Hadi koca tembel giyin! Geç kalacaksın yoksa ' diyorsun.. Geldin mi bebeğim? İnanamıyorum! ! .. ' Az daha yaklaş sana sarılmak istiyorum' diyorum... ' Olmaz koca tembel oyalanacak vakit değil şimdi. Giyin gel sofra hazır hadi ' deyip gidiyorsun. ' Ne zaman hazırladın? Hiç tıkırtını duymadım.' diyorum. Elbisen elimde mutfağa geliyorum. Ne sofra var ne tıkırtı ne sen.... Buz gibi mutfak; sessiz, ıssız... Bir süre durup bulaşık yıkadığını hayal ediyorum...Ellerin köpüklü gelip burnuma sürdüğünü görüyorum... Gülümsüyorum nasılda her seferinde kanardım sana... Kanmaktan da hiç pişman olmadım bugüne kadar.

Tamamını Oku
  • Ali Arslan
    Ali Arslan 14.04.2004 - 22:03

    öykünün ortak paydasında her kese bir şeyler dökülüyor..
    en çok da 'Ellerin köpüklü gelip burnuma sürdüğünü görüyorum... '
    takılacak tarafı......hoş..
    şiirlerinden daha güzel öykülerin farkında mısın?

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta