OTİZM (otistik çocuklara itaf edilmiştir)
Onu bir orman köyünün kıyısında tanıdım. Şirin güzel bir göçmen köyüydü. Yeni aldığımız evimizin bulunduğu site buraya bin iki yüz metre yürüme mesafesindeydi. Hareketli bir Kıbrıs yaşamından sonra sakin huzurlu bir emeklilik istemiştik. Doğa güzeldi ama çevre o kadar iç açıcı değildi. Sonra yıllarca çalışmaya alışmış, sosyal hayatın tam ortasında çıkıp gelmiştik. Bir süre sonra sıkıldım belki de ben hareketli dolu, dolu yaşamayı seviyordum. Zira diğer aileler pek mutlu ve huzurlu bir hayatın tadını çıkarıyordu. Galiba ben birileri mutlu edince, birilerine iyilik yapınca daha mutlu oluyorum. Evet, evet ben bunu anladım daha fazla beklemedim yanı başımda bulunan köy okuluna uğradım bir öğleden sonrası.
Okul müdürü buranın ilçeye uzak olduğunu, ulaşımında zor olduğunu söylüyordu bu yüzden öğretmen açığı her zaman olur dedi. Ama şu an açık yok olursa ben sizi ararım bir telefon bırakın. Bir gün haber geldi. Kapıcı çocuklarını okula götürmüş müdür de onla haber yollamıştı. Hoca hanım bir okula uğrasın diye. Pek bir heyecanlandım altı yıldan sonra çalışmaya dönecektim ücret azdı ama benim derdim para değildi ki insanlara bir şeyler verebilmekti. Neyse sabah erkenden gittim ama, açık olan ikinci sınıftı. Ben yıllarca lisede, ortookulda çalışmıştım bu çocuklara faydalı olacağıma inanmadığım için hayır dedim. Ve ümidi kırılmış küçük çocuklar gibi solgun yüzle eve döndüm.
Bir hafta sonra okul müdürü beni yolda gördü. Hocam ben özel eğitim sınıfı açacağım çok ihtiyaç var, kabul ederseniz gelin dedi. Bir düşünüyüm dedim. Psikoloji her zaman ilgi alanım olmuştur. Çok iyi bir gözlemci ve dinleyiciyimdir. Sabrımı vermiştir Mevla. Aldığı sorumluluğu en iyisi ile yapmayı vazife edinirim. Başarısızlık pek uğramaz bu yüzden bana. Yapamayacağım işe el atmam zaten.
Okula gittim ertesi gün. Birkaç oğlan ve kız çocuğu zor öğrendikleri için rapor alınmıştı. Ram kurumu özel alt sınıfa yönlendirmişti. Başladım. Kara tahta, tebeşir. Ben müziğin çok katkısını düşünürüm iletişimde. Burada da bunu ön plana aldım. Çocuklara güzel şarkılarla dolu bir CD hazırladım. Müzik derslerinde tekli ya da gruplar halinde şarkılar söylettim, resim yaparken şarkı dinlettim. Oyun odası kurdum oyuncakları paylaşmayı, oyun kurmayı öğrettim. Sınıfta oturup kalkmayı, öz bakım becerilerini geliştirdim. Aileleri tek, tek çağırdım iç dünyalarına girdim, sorunlarını dinledim. Çocukların zihinsel sorunlarını araştırdım en azından onları da rahatlattım. Onlar bu hayatın bir parçasıydı ve bizde varız demeleri gerekiyordu. Bir yandan yazı çalışmaları yaptırdım. Kitap, broşür karıştırdım, Ram kurumunun açtığı kurslara katıldım. Diğer öğretmenlerin sorunlarını, başarılarını dinledim. Kısacası özel sınıf öğretmeni oldum çıktım.
İkinci yılın henüz üçüncü ayında müdür yanında bir beyle geldi, adam güzel bir çocuğun elinde tutuyordu sıkı, sıkı. Günaydın hocam, nasılsın dedi kapıyı aralayıp. Ayağa kalktım buyurun dedim. Sonra bana İbrahim’i anlatı. Evet, İbrahim konuşmuyordu. En çok babasını seviyordu. Kısacası bedensel bir sorunu yoktu. Sanki zihinsel bir sorunu da yok gibiydi. Diğer çocuklar bakınca da iyi gelişmişti, anlamlı bakıyordu.
Peki, dedi müdür biz gidelim Hayati Bey. Hocam gerekeni yapar bir sorun çıkarsa bana iletir ben seni cepten ararım. Müdür gitti. Hayati Bey gidemedi. Bende anlamadım. Ta ki o ana kadar. Çocuğu bir sıraya oturttuk ve baba kapıya doğru yavaşça kaydı. Daha kapıyı kapatmamıştı ki, çocuk bir yaygara kopardı o konuşmayan uslu, uslu duran çocuk yeri göğü yıktı. Çok şaşırdım. Ne yapacağımı bilemedim. Adamcağız şaşırdı ne yapacağını. Sonra toparlandım çocuğu arkadan kucakladım, sımsıkı tuttuğu kapının kolundan ayırdım. Babasına işaret ettim sessizce. Git. Adamcağız gitmekle gitmemek arasında bocaladı. Zira o onun evladıydı. Dayanamıyordu ağlamasına. Kapıyı örtüp çocuğu sıraya oturttum. Diğer çocuklar donup kalmışlardı. Onlara dönüp, siz yazınıza devam edin bakmayın dedim, o hala yüksek sesle ağlıyordu. Ayağa kalktım bir şey alıp vermek için babası sınıfın boyalı camının üst kısmından hala hüzünle bakıyordu. İşaret ettim elimle git, git.
İbrahim verdiğim oyuncağa bakıyordu içini çeke, çeke. Elini tuttum gözlerine bakarak, ben senin öğretmeninim dedim: Dikkatle baktı yüzüme zil çaldı Çocuklar çıktı ben onunla kaldım. Onun sessiz dünyası hüzün veriyordu bana ama ben güçlü olmalıydım. Otizmi o gün tanıdım. Issız bir çöle düşmüş gibiydim.
İbrahim ikinci ders daha rahattı. Çizgi film izlettim çocuklara biraz gülümsedi. Ama elimi hiç bırakmadı. Dersin sonunda beslenme saati olduğu için herkes çantasını açtı yemeğini yemeye başladı. Afiyet olsun. Dedim çocuklara onun çantasını açtım. Meyve suyunu çıkardım kekini çıkardım peçetesini serdim. Öylece bakıyordu. Sanki biraz sevinmişti. Kekini açıp uzattım acele bir şekilde yedi. Meyve suyunu içirdim çantasını topladım. Ve çocuklar derse döndü. Peki ben ne yapacaktım İbrahim’e ne yaptıracaktım. Çantasını açtım bir kalem bir defteri vardı çıkardım. Kalemi eline verdim. Hızlı hızlı çizdi, çizdi sonra tuttu sayfayı yırttı. Şaşırdım kaldım. Otizm nasılda sarmıştı sıkmıştı sinirlerini tahammülü yoktu hiçbir şeye. Sonra birden ağlamaya başladı sırayı hızla yitti düşürdü. Diğer çocuklar korktu. Kalktım sırayı düzelttim, defterini kalemin kaldırdım çantaya koydum. Ağladı, ağladı öylece yanında oturdum. Zil çaldı elinden tuttum bahçeye çıkardım gezdirdim hala için, için ağlıyordu. Tahtada tebeşirle bir şeyler yaptırdım ama olmadı oturduk. Sonra aklıma geldi birden. Avucunu açtım tükenmez kalemle bir çarpı yaptım hemen diliyle yaladı elini tekrar uzattı. Tekrar yaptım. Evet, tepki veriyordu. Çocuklar gibi sevindim. Sonra babası geldi hemen koştu kapıya babasına sarıldı sanki yıllardır görmemiş gibi.
Hayati beyin İlk sorusu; Çok ağladı mı? Oldu. Yok, yok o kadar değil üzülme dedim. Yarın dokuzda getirin. Birde resim defter ve boya kalemi alın. Bana hiç bakmadan çıkıp gitti İbrahim. Uzun, uzun baktım arkasından. Ne yapabilirim nasıl yaparım, ya bana alışmazsa, her gün böyle bağırır tepinirse ne yaparım.
Ertesi gün; Hayati bey getirdi bıraktı İbrahim’i biraz ağladı ama uzun sürmedi bir şeyler çizdik boyadı sevdi. Şarkılar söyledik hep birlikte. Tuvalete götürdüm. Çıkınca hemen bana koştu elimden tuttu. Nere gidersem götürdüm. Sevimli yüzü bütün öğretmenlerin dikkatini çekiyordu başını okşayıp seviyorlar hoşuna gidiyordu. Günler böyle geçip gitti sessiz bir melek gibi dolaştı içimizde. Arkadaşları sahip çıkıyor, arada onun sevdiği yiyeceklerden veriyorlardı. Bazen ağlıyor çantamdan çıkarıp bir şeker veriyordum. Bir gün sırasından kalktı. Kürsüye yöneldi, çocuklarda ben de sessizce bakıyorduk çantamın fermuarını açtı elini soktu. Anladım. Şeker arıyordu. Kalktım, bir şeker verdim gülümsedim o da a gülümsedi. Sonra annesi geldi ziyaretime çok değiştiğini söyledi. Sordum. Anlatı bana uzun uzun doğum yaptığında ikiz olduğunu bilmiyormuş. Önce kız doğmuş sonra sancı devam edince doktor bakmış ve ikizi olduğunu anlamış ve bir saat sonra İbrahim doğmuş bu arada haliyle oksijensiz kalmış. Otizmin kesin nedeni belli değil ama buda bir sebep. Hafif, orta, ağır olanları var onlarda kendi aralarında gruplanıyor. Çoğu az konuşuyor bazıları hiç konuşmuyor. Zeka çoğunda normal am az kısmı da geri zekalı oluyor.
Aylar geçti. Bahar geldi. Arada bahçede oynuyorduk. Bir gün orta ikinci sınıflar minder takla atıyordu bir baktım; İbrahim koştu sıraya girdi minderde takla atıp tekrar sıraya girdi. Bir başka gün yürüyüş yapanların arkasından yürüyüş yaptı. İyice alıştı hem okula hem bize. Ama konuşmuyordu. Elinden tutarsam bir şeyle boyuyor, resim yapıyorduk.
Bir gün müdür sınıfa geldi. Hal hatır sordu. İbrahim nasıl dedi. İyi sakin ama hiç konuşmuyor. Gülümsedi. Ben duydum babası ile kahvenin önünde oturuyorduk baktım yavaş, yavaş şarkı söylüyor senin öğrettiğin okul şarkılarını evde de söylüyormuş. Şaşırdım, sevindim. Otizm yol vermişti İbrahim’e. Çünkü bazı çocuklar yenermiş otizmi. Benle konuşmasa da konuşuyordu işte. Birçok deha, müzisyen, ressam var. Otizmi kırıp başarılı olan ve olacakta.
Allah’ım şükürler olsun sana! Bana güç verdin, yardım ettin, sabrımı denedin. Bu başarıda benimde tuzum oldu. Çok mutluyum. İbrahim şimdi yakışıklı bir delikanlı liseye gidiyor. Fazla matematik, Türkçe fen bilmese de çok güzel resim yapıyor.
P.PEHLİVAN 11.2.2012İst
Perihan PehlivanKayıt Tarihi : 16.2.2012 22:38:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Perihan Pehlivan](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/02/16/otizm-2.jpg)
Başarınız daim olsun.
Yorum+ Antoloji+ tam puan...
Sevgi ve saygılarımla.
TÜM YORUMLAR (12)