Sensiz gecelerde hasretin uykumu bölüyor yar
Çırılçıplak bir yalnızlığı yaşıyorum karanlığında
Ne yapayım yıldızları koynuma mı alayım söyle
Sana dokunmak isterken çırılçıplak yalnızım yar
Öpüşün dudaklarımdan dökülen billur bir ırmak
Hangi yıldızın ışığısın bu gece.
Serinliğime dolan göl suları gibi
Yüzün yansır duygularıma hep
Sensizlik akşam hayatıma sızar.
Suların içinden bana bakıp gör
Ölürsem gözyaşın dökülür mü saçlarıma
Dokunur mu elin elime bu son yolculukta
İlk buluşmamız gibi yüksek akım olur mu
Heyecandan bayılır mısın son yolculukta
Küçücük bir tarihti bizim hayat hikayemiz
Gün boyu beden beden dolaştım bilmediğim adreslerde
Sorumluluktan yapılan bağcıklı ayakkabım dönemeçlerde.
Satın alınmış yitik adımlarım yürümektedir caddelerinde
Benim hayatım yalnızca aşağılarda yürüyüp gezmelerde.
Balkonlardan üzerime sarkıtılan halılar yolumu kesmede.
Su zamana dönüştü saat çöl çiçeğinin susuzluğuydu.
Gül kurusu arzu dakikalarca kızgın kumlarla boğuştu.
Vakit kızıl bir akşamdı yeri göğü sevda rengi sarmıştı.
Aşk kül rengi bulutlardan sağanak sağanak yağmıştı.
Sudaki renk pas tutmuştu ay ışığını hançer kesmişti.
Hapishane avlusunda hürriyete dair bir çiçek biter. Ayak seslerini dinler çiçek. İnletir başları ezilmiş taşları, elleri kelepçeyle küçülmüş mahkumlarının büyümüş ayakları. Hapishane çeşmesiyle nemlenir yaprakları. Dinler mahkumların birbirlerine yazdığı bahar şarkılarını. Bu yüzden yaprakları solmaz hapishane çiçeklerinin. Yıldızlar rüzgar ve su yetmez hapishane çiçeklerine. Yalnızlığa kök salar uçsuz bucaksız yıldızlar altında. Korkmaz karanlıktan gökyüzünde bir yıldızı olmayanlar. Ne göğün kararması ne de yıldızların sönmesi hapishane çiçeklerine dokunmaz. Gözlerde kök salar yıldız çiçekleri. Herkes birbirine yıldız yıldız bakar da gökyüzünü göremediği için kimse kimseye ağlamaz. Bir şiir söyler mahkumlar geceleri başka olanların rüyaları da başka olur misali:
Hapishane Bahçesi
Bu şehir daim yüzüme tükürüyor sevgili
Bir gece sokaklarımın kesileceği belliydi
Üzgünüm aşkım hem de çok üzgünüm
Yapraktan damlayan çiy gibi süzgünüm
İstediğim sadece kırmızı bir elmaydı
Dallarda açan çiçeklere bile küskünüm
Üzgünüm aşkım hem de çok üzgünüm
Bak şimdi yağmur yağar yer gök ıpıslak olur
Bense her damlanın içinde bir seni büyütürüm.
Su düşer kuraklığa çatlayan dudaklarının içine.
Kurumaya yüz tutmuş çiçekler gülümser bana.
Toprak sen kokar gül kokusu yeri göğü kaplar.
Şahittir gözlerim seni beklemelere.
Gel diye ağladığımda gözlerimdesin.
Şahittir ellerim sensizliğine.
Elimi uzattığımda gurbetlerdesin.
Başımı dizime yasladığımda,
Allah’ım yok et beni yok et beni yok et beni
Dilemem ne cennetini ne de cehennemini
Görmemeliyim güzelliğe iyiliğe dair bir şey
Ne var ne yoksa ver sefil insanlara hepsini
Güller solarken benim de her yerim sararır
Osman DEMİRCAN Henüz tanışalı iki ay oluyor.Son derece mütevazi,alçak gönüllü,yüreğinizi onun ellerine emanet edebilirsiniz.Sizi üzmeyecektir emin olun....