26.09.1972 tarihinde Çorum'da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Çorum’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. Üniversite yıllarında sol düşüncelerle tanıştı. On yıl değişik cezaevlerinde siyasi mahkûm olarak yaşadı. Mahpusluk yıllarında yeniden üniversiteye girerek Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra bir süre Cumhuriyet gazetesi Kitap ekinde çalıştı. Mahsus Mahal Dergisi’nin ilk yayın kurulunda yer aldı. Kısa süre sonra bu dergi ile yollarını ayırdı. Halen Halkı Nabzı ga ...
bak bunlar ekmek kokulu ellerin senin
paltosuz çocukların teni ısınırdı kıvrımlarında
bu senin güz bakışların
gökyüzünden kuşlar indirirdi
evimizin balkonuna
nazım hikmet’e
bir yanım nar gibi güneş
bir yanım kar topu ay
çırpınır durur avluda
yolunu şaşırmış bir yavru rüzgâr
Pulbiber Mahallesi’nin süpürge saçlı
prensesine, Didem Madak’a…
bu film yeni başlar/ bir kez daha gül incinir, koyulaşır karanlık
çekimsiz yıldızlarda gece/ solgun yağmurla karşılanır.
ürperir yalnızlığımızın güz mevsimleri
gitme(!)lerin hüznüdür gecenin tınısında demlenen
bir garip çağa savrulmuşuz işte
kırıklarımıza bayramlık elbiselerini giydiririz
çözülüş demleri-2
bakışların ısıtmıyor kalbimin iklimini
bir ayrılığın suretinde yitmiş zaman
“dönülmez akşamın ufkundayız/
vakit çok geç” halleri
o sahipsiz aşk... kırılıyor gözlerimde
ruhum maddeyi sıyırıyor evrenden
çiçeklerini sakınıyor ellerimden bahar
serviler nedendir, hep öne eğiliyor
19 Aralık ölülerine…
yaşamın kıyısındaydık
soğuk ve loştu duvarlar
zamanın çelik halatları inip çıkardı
sen asil bir zambak
GİBİ
kuru dallarından rüzgarını estirir yalnızlık
bir kadeh rakı gezinir o unutkan kıyı sokaklarını
gecesine gömdüğümüz deli hatıratımız
anımsamak sarhoşluk merasimi şimdi
o zamanlar istanbullu'ydu yağmurlar
gece sis ve duman genişliyor arzın yüzüne
portakal ağacından yükseliyor sarı sonsuz yalnızlık
erken grevlerin ayazı üşütür bu sabahlarda
kasabalar yollar boyu uzatsam elimi
inatçı kan yakıyor tırnaklarımı
iyiydik eskiden duru güzel yüzlerimiz vardı erguvan ağaçları hoş kokulu güzeldi
mavi formalı kızlar yapraklarında gülerken ilk can ağrımızın ismini künyemize kazırdık
sonra yüzümüz sonra ellerimiz pembeleşir utanırdık kutsallık gibi bir şeydi
bu utanmak iyi gelirdi bize
iyiydi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!