Kepti bin asırdır berkittiğim damlar
Ezelde şimşelttiğim ahirlik dağlar
Kitaplar yıkıldı, tuğla yerine
Canımı verirdim de her birine
Türk Hekimi!
Yaşattığın öldürür seni;
Gençliğinin baharında
Saçlarını ağartan kalın ciltli kitaplar
Değil!
Yitip giden çağlar,
Seni gri duvarlardan sordum karbeyaz
Ankara'daydık üşüyordum sen gidince
Ezan sesine ağlıyordum Hacı Bayram'ın
Seni Allah'tan sordum karbeyaz
Ulu Cami'de ona bir güvercin uçurdum
Kör bıçak görmez misin gün ışıdı
Tan attı, dün bitti, cesedi
Kerhen
Belki bir gün daha yaşadı
Can diye yirmi üç yıl taş taşıdı
Çünkü
sudan yoksunum,
tenim toprak kurusu
Safa'ya koşarken
yağmur kokusu
düzü tırmanmak
ya da inmek yokuşu
Yarat bizi çamurdan, sudan, rayihadan
Ve vehmedelim aniden, senden, baniden
Gerçeklik daha tatsız, yalandan, bir hülyadan
Cennet daha mı hoş, sürgünümden, dünyadan?
Yok bu sürgünde ümitsizce bakıp aradığım,
Filizlenir, göverir taşar mı bu çınar?
Bu çınar tohumlarını toprağa saçar mı?
Bu memlekette kurudu cümle nebatat
Köklerini salar da çağlar aşar mı?
Eşer mi eken yeşersin diye?
Gölgesinde dinlenir mi akvam-ı beşer?
düşlerinde yükseldim, gerçekte düşüp
gün gibi doğuyla doğup, batıyla battım
çağ açacaktım yüzümü, gül yüzüne dönüp
bembeyaz ellerine kıpkızıl kına yakacaktım
Seni öldüreceğim
Seni yavaş yavaş öldüreceğim
Önce anlamayacaksın ne olduğunu
Şaka sanacaksın, şaşakalacaksın
Geceyi boğan tan gibi boğacağım
Şafak gibi akıtacağım kanını
Sanki bin yıldır medfun gibisin ne garip?
Silik hatıraların tozunu aldım geldiğimde
Ciğerini yırtan fabrika dumanından çıkıp
İçine gül diktiğin yağ tenekelerini bir de
Koca gövdenle askeri nizamda yürüyen
Oğlunla yaşıt dutun yemişlerinden yiyen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!