Yitik bir kentin loş ışıklı otel odasından,
gece yarısını beş geçe yazıyorum sana bu satırları.
Tutmak istediğimde tutamadığım,
tuttuğumda da elimden kayıp giden gönül hazinem.
Seni göreyim diye yaşamak için,
dudaklarımdan çıkan nefesim,
Sen beni ölmüş farzet, bense seni doğmamış,
Anılar var biliyorum, farzet ki yaşanmamış
Dersen ki bir dünya var dışarıda nefes aldığımız;
Farz et ki bu kahır dünyası hiç yaratılmamış
Sen alıp vermek istemediğim, ölene dek içimde tutmak istediğim nefessin,
Sen gözlerimin içinde istiflediğim, gözlerimin yaşısın,
Bir ruyaydın sen, uyanmak istemedigim,
Bir denizdin sen, maviliğiyle serinlediğim,
Bir güldün sen, demet demet derdigim,
Kavuştuğumuz bir gün olsaydı eğer,
O gün bugün olurdu,
Sabahın seherinde yer yerinden oynuyordu...
Fırtına herşeyi savuruyordu etrafa,
Trafolar yollara elektirik saçıyordu,
Ve gökyüzü kan kızılıyla,
Daha çocuk yaşlarda başladım
Sana dair şiirler yazmaya İstanbul,
Daha görmeden hayalime kazıdım
Daha gelmeden sevdim seni İstanbul...
Ne var bilmiyorum beni cezbeden sende,
İstanbul gibisin yar,
Gidilmediginde özlenen,
Dönmek bilmeyen bir yolcusun,
Aylarca yolu gözlenen...
Tatlı bir meltem esip yüzüme
Yanagıma bir buse konduruyor
Nur-u pak yüzün giriyor düşlerime
Beni güneşli sabahlara uyandiriyor
Merhaba ey sevgilim, merhaba anka kuşu,
Üzerime giydiğim sevda elbisem,
Beraber yaşadık seninle varlığı ve yokluğu,
Evimin göz nuru, biricik neşem,
Rüzgar gülüm, enerji kaynağım,
Rabbimin bahşettiği en güzel merhem,
Kum bi İznillah deseler ve dirilsem yeniden...
Adını söylesem sayha sayha,
Haykırsam göğe doğru, yer oynasa yerinden
Ezelden ebede seni yazsam sayfa sayfa...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!