Güçlü olmak öyle zor.
Güçlü olmak zorunda olmak,
Çetin.
Sarsılmaz bir dağ gibi önünde durmak,
Milletin.
Sarsılmayan dönmeyen yılmayan,
İçim içime sığmıyor!
Kaynıyor volkan volkan daha!
Öfkemi bir yer-gök almıyor.
Beynime sıçrıyor kan daha.
Ah muhannet, seni yok etsem.
Bilsem senin bana nefretini.
Ne fena kelime bana ne.
Her kötülük ondan çıkar.
Bir yerde yayıldı mı bana ne.
İnan o ülkeyi yıkar.
Biliriz sana nedir biliriz.
Ama bana ne de ne.
Gencim bilmem nelere gebe.
Gencim nelere karşı...
Bitmeyen muharebe...
Gencin içinden çıkan bir ağaç.
Bir istirahatgah kurulması gereken.
Gece nelere gebe...
Çığlık imparatorluğu,
Nida sarayı...
Ve kendine yaraşan,
Cafcaf alayı.
Ben buraya ait değilim!
Bırak yoluma gideyim.
Feyz aldık o kitaptan,
Eski şiirin rüzgarıyle…
Etkilendik o hitaptan,
Eski şiirin rüzgarıyle…
Sanki tarih mecmuası,
Eski şiirin rüzgarıyle…
Öyle bir şeye aşığım işte...
Öyle bir yüz aradığım.
Sende, onda, başka birinde...
Sokaktaki kadında, aradığım bir yüz var.
Geceleri rüyalarımda gördüğüm,
Çok aşina olduğum karşı koyamadığım bir sima.
Gözlerinde gülen,
Dillerinde konuşan çocuk var ya,
O benim!
Konuşması, nazı…
O ufak ihtirası,
Parlaması kızması,
Bir tozlu ekrandan medet umar modern insan.
Halbuki hayat yaşanırken durumumuz “offline”dır.
Ne kadar artarsa artsın teknoloji,
İnsanı mutlu eden şeyler, İlkçağ’dan beri aynıdır.
Modern insan çok da mutlu değildir hani.
Sadece daha bilgili ve daha şişmandır.
Bir resimde yaşamak…
Bir kartpostalda yaşamak ne güzel olurdu.
Hiç bilinmeyen limanlara açılmak, hiç bilinmeyen limanlardan…
Eve dönmek yok.
Kaygı yok.
Tasa yok.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!