Eğer Sen,
Çaresizlerle özdeş olamıyorsan,
Eğer senin derdin,benim de derdim diyemiyorsan,
Eğer senin,hasta,aç,sefil ve çaresiz sokak hayvanları için,için sızlamıyorsa,
İnsan mısın sen,sorgulamalısın.
Eğer bir gün sen,insan olarak gelişme evreni tamamlarsan,
Böyle mi Olacaktı Gidişin,
Böyle mi olacaktı senin gidişin,
Bir gece ansızın veda edişin,
Hasretin bir kor oldu,düştü bağrıma,
Bir Kerem misali yanıyorum,
Bağlandım Canım,bağlandım sana,
Alırım kokunu ben,esen seher yelinden,
Geçse de aylar,yıllar, adın düşmez dilimden,
Bir hasret ateşi,yakar beni gönülden,
Geçse de aylar,yıllar, adın düşmez dilimden.
Bir “Elveda”deyip,gitsen de sen,
Kaosa dönüşen bir yaşam bulmacasını çözmek için,
Ayrılmıştık doğup,büyüdüğümüz,
Ve canımız kadar sevdiğimiz topraklarımızdan,
Umutlara,hayallere bezenmiş,
Nerdeyse ayaklarımızı yerden kesmiş,
Beklentilerimiz vardı Okyayunusları aşıp geldiğimiz,
Dilini,dinini ve törelerini bimediğimiz bu yerde,
1970in son mevsiminde,”Auburn” dedikleri bir yerde,
Sizinle tanışmıştık bir meslektaşlık aşkı içinde,
O zaman bir idealiniz vardı,
Bu, Kapitalizmin pençesinden kurtulma yoluydu,
Ama para için çırpınan,
Her şeyin para olduğunu sanan,insanlarımız için bu,
Bir ateş,bir kordu,
Terazisi tezekten olan olan,
Ve yönleri sadece Kıble olan,
İnsanlarımıza bunu anlatmak,
Asırlarca örümcekleşmiş beyinleri arındırmak,
Onlara bir kul,köle olmadıklarını inandırmak,
Bir ömre sığmayacak kadar zordu!
Ve sonra başka hayellere kapıldık,
Sezsiz sedasız sen Güneye,ben Kuzeye savrulduk,
Nerdeyse bir ömür boyu zaman için ayrıldık,
Fakat başlangıçtaki o buluşma sevincimiz,
O umarsız ideallerimiz,kursağımızda kalmıştı!
Sonra içinde bulunduğumuz koşullar içinde,
Hayat bizi yoğurdu olduk,yorgun,argın bir başka biçimde,
Öyle ki rüzgârın önünde bir yaprak,
Sanki bir toz toprak gibi savrulduk,
Hayel ettiklerimizle olmasa da,
Edindiklerimizle avunduk.
Bulanıp,duruldun şimdi sen,
Bir gidenin yeisi içinde boğuldum ben,
Şimdi öyle bir dünyadayım ki,
Güneşi umutlara açık olmayan,
Beklenen sabahı olmayan,
Ve bir herc-ü merc içinde,
Geçip gideceğim,hiç beklenmedik bir biçimde.
Brisbane, 13-14 Ocak 2011
– Ömer Akbıyık-
Sorma,öyle derin ki derdim,anlatamam kimseye,
Sorma bana ki derdin niçin böyle derindir,diye,
Son vedayla giden,bir daha gelmese de geriye,
Sorma,öyle derin ki derdim,anlatamam kimseye.
15 Mayıs 2011 -Ömer AKBIYIK-
'Ekini biçtim,buğdayımız harmanda',
Diye güvenme,yel eser de savurur,
Taneleri, hiç umulmadık yerlere,
'Taş değdi parmağıma' diye alınma,
Bazen ki gaflet içinde kaçamazsın,
Gün gelir ki kırılır kolun,kanadın,
Hep hüzünlüdür kalbim,sensiz geçen ömrümde,
Zira bir hasretin kaldı,şu yaralı gönlümde,
Hatıranla yaşıyorum,ömrümün son deminde,
Zira bir hasretin kaldı,şu yaralı gönlümde.
30 Nisan 2012
Ömer AKBIYIK
Değilsen vefasız biri,
Hep anararsın gideni,
Onsuz bulursun her yeri,
Her dem gözlerin nemli,
Yollarına bakarsın,
Buğulu gözlerinle sen,
Maziye dalıp birden, gidenleri anıyor,
Her gönüde bir yara,için için kanıyor,
El açıyor göklere,derde derman arıyor,
Derindeki derdine, şifa olur/bulur sanıyor,
El açıyor göklere,derde derman arıyor.
Her gönüde bir yara,için için kanıyor,
Hicranla yanan gönlün,figânına dokunma,
Olsun gönül yarası,cananıma dokunma,
Son vedayla başladı,bende gönül yarası,
Gitti ciğer -pârem,kaldı hicran yarası.
13 Aralık 2010 -Ömer AKBIYIK-
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!