Dinlemez gecenin mahrem türküsünü.
Beklemez hayal gemisinin limana varışını.
Gündüz arzuyla,umutla doğan güneşin batışını.
Davetsizce girer bedenin mahpus alemine.
Alır, götürür habersiz; bedenin hapsinden ebedi ruhunu.
Yırtılır Azrail’in fırça darbesiyle mutsuzluğun tablosu.
Düştükçe düşer kabristana sararmış yapraklar.
Kapısında inna lillahi ve inna ileyhi raciun yazısı.
Doğar hakikatin eşsiz güneşi ölüm anında.
Uyanılır sevimsiz hayalin herhangi bir vaktinde.
Kaybolur aldatıcı gölgeler toprak altında.
Atılır ilk büyük adım,varlığın sonsuz mekanına.
Gelinir tahtların, taçların hurdaya döndüğü kapıya
Sökülür apoletler vıpsiz kapıda
Dökülür yerlere şaşalı unvanlar,
Çöp gibi kalır dünya mezbelesinde.
Paranın pul olduğu mekanda.
Kifayetsiz kalır akrabalık,
Ardından bakakalan çaresiz kalabalık.
Geçilirken ebediyet kapısından kolsuz entariyle.
Amel defterinde sevap ve günahların ağırlığıyla.
Korkutur ruhun her zerresini cehennem ateşinin kokusu,
Serinletir ebediyet alemini cennetin miski amber kokusu.
Önde bekleyen kıldan ince sırat köprüsü.
İçte tutuşur, kaygının yürek yakan ateşi.
Dev ekranda gösterime girerken hayatımızın filmi,
Dürülür eski defterler.
Tartılır sevap ve günahların yükü.
Ürkütür zihinleri hikayenin sonu.
Alna mıh gibi saplanır hakikat.
03.05.2015/Adana
Hayrullah GülsünKayıt Tarihi : 5.5.2015 19:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!