Ölüler Duymaz Öldüğünü Şiiri - Lütfi Kir ...

Lütfi Kireçci
222

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Ölüler Duymaz Öldüğünü

Bir kahve köşesinde başlar vurdum duymazlık
Nedenli kayıtsız kalabilir insan, güvercinlerin vurulmasına
Şimdi köşe başlarını tutmuş eşkıyalar
Henüz branşından emekli olmamış bir seri katil
Gün avuçlarına her tip insanı koymuşta bir başına
Mezuniyet balosuna gelen olmamış ormanda yolunu kaybetmiş bir ayının
Gecenin geç saatlerinde ayrılmış bir başına cesetler mezarlarından
Peşinde mezar taşları kalkıp geliyor
Konaklayıp hamlesiz insanın duraklarına
Vurdum duymazlığı vuruyor, uzun namlulu tüfekleriyle gelen avcılar
Uzun cümleler düşüyor mezar taşlarının üstüne
İnzivaya çekilmiş sancılara hamak oluyor bedenim,
Ölüler duymaz öldüğünü,
Şimdi bir akşam yalnızlığını indirir, gökten yıldızlar
Bir ben mi kaldım şehrin içindeki mezarlıklarda
Son güvercinde uçup gitti, insanın kerbelasından
Bir çuval fotoğraftan başka bir şey yok tu kalan elimizde
O şiddetli fırtınalar, yıldırımlar birde baklagillerden tufanda kalan
Sefil bir hayatın eteklerine sığınıyoruz.
Hepsi bu kadar demek zor geliyor, ölüler duymaz öldüğünü
Kalkın dağ başlarına yıkın ne varsa sırtınızdaki çuvalda
Ne olacak domates, hıyar, patlıcan birde mangal üstü kuş başı
İnandık inanmasına ya, neye nasıl inandık önemli olan bu
Ayağımızın altında, bir tabureyle alınan hayat gerçek mi?
Şimdi şehrin ıssız köşelerinde
parkalı adamların yerine talip değil mi tinerci çocuklar,
namluların ucunu sakladığımız parkalarda yok artık
Boşuna mı taşıdık bunca yıl miting meydanlarına kavgayı
Bir dostun acı kahvesi bile yok, ne misafir, ne de sefir
Ansiklopedik kayıtlarda adına rastlanmadı, yalnız yaşayan kurtların
Bir efsanedir, dağ başlarına yaktığımız Kızılderili ateşi
Duman, barut kokusuydu onlar, şimdikiler kokoreç
Fındık zade’de bir evin üçüncü katını mesken tutmuştuk bir zaman
Peşimizde bir ayağı topal, bir kolu çolak adalet
Ne zor şartlarda kaçmıştık, ateş çemberlerinden
Kaçma gel diye davetiye bile çıkartmışlardı ardımdan,
Ölünceye dek, yüzünü görmek istemediğim, bir garip adamlar
Aç köpekler gibi çullanmışlardı üstümüze hani
Neyse, orası sirkecide tren istasyonunun karşısında bir yerde kaldı
Şimdi bile geçerken tüylerim diken,diken, ayağımın yerden kesildiği yer
Yanımda hanım ve henüz hiçbir şeyden habersiz oğlum
Bak işte oğlum, burası bir zamanlar canilerin cirit attığı yerdi
Burada bağladılar, ellerimizi, ayaklarımızı ve maske taktılar suratımıza
Zannedersem iğrenç suratlarını görmememiz için olsa gerek
Ocak, şubat, mart üç ay takıldık burada yıl 81
Kaydımız silindi normal hayat şartlarından, hayvanlar listesine alındık
Engerek yılanlarıyla biz, ilk kez burada tanıştık
Sonrası malum, şiir dolu bir hayata başladık
Şair olmak için ille de buralardan geçmek mi gerekmiş
Tabanlara kuvvet kaçtığımız caddeleri şimdi bir ringin dürbün deliklerinden seyretmekte varmış meğer
Adını sıkça duyduğumuz sağmalcıları, görmekte varmış meğer
Hep gazetelerde okurduk mahkum haberlerini ya
Bir zaman yaşamak ta varmış
Ah İstanbul ah ne daracıkmışsın, ne çabukta anladılar seni sevdiğimizi
Uzaklaştırdılar senden, içinden ben olan tüm elbiseleri
Şimdi haliçten yukarı çıkarken taksime, bir hoş oluyor insan
Ah ulan diyorsun şu asfalt yolların dili olsa da konuşsa
Şimdi konuşmuyor gökyüzü, ölüler duymaz öldüğünü
Her mevsim bir göçtür saçlarımızda dalgalanan
Kalkıp gidiyoruz içinde bulunduğumuz şartlardan
Yılanlar koyunda mendilim kaldı,
Boncuk parasından biriktirdiğim
KEFENİM KALDI
Şimdi kelebeklerin adresini inşa ediyoruz yeniden yüreklere
Eksik kalan türküleri tamamlamaya gidiyoruz Şeyh Adil’e
Şeyh Adil’ şehrin aşağı tarafında bir mezarlık
Belki bir mezar taşından bulunur ismi
Yıllar önce buraya bıraktığımız dost insanın.
Neyse satırlara dönelim, insanın kerbelasından
Bir ömrü yıktığımız yer, yine ezanların okunduğu yer değil mi?
Mavzer sırtıma yük, artık şiirle ulaşacağım insanın meçhulüne
Kudüs, Mekke yakın elbet her dem insana, Kevser susuzluğu bizim ki
Öylesine susamışız ki, o’nun ayağının bastığın her yere
Alfabeden çıkarsalar da o ‘mağarada iki dost’ kim tutabilir onları, aşk olsun
Her dem Hamza olmak tır elbet genç ömrümüz
Elbet madalya vermezler bize böyle şiirler yazmaktan
Nobel barış ödülüne de aday göstermezler
Zaten ilkokul kitapları belli, çocuklar anlamaz bu dilden
Ya bazıları çıkıp, derse; -yani böyle mi olur şiir
Hani on sekizinde delikanlı, hani nerde kahraman aşık
Hangi liseli kız şiire aday,
Ulan böyle mi olacaktı, kardelenlerin usta şiirlere düşmesi
Böyle mi anlatılacaktı sevdalıların hikayesi
Hani bir horoz ötümüne kadar dinleyecekti çocuklar
Dedem bile uyuyakaldı, çıktı bir çekyatın üstüne
Sahi eskilerden kim kaldı, kaval çalmasını iyi bilen
Aman be usta boş ver, bir garip dünyadır işte gelip geçer
Kimi uyur gezer, kimi gezer uyur, kimi ayakta uyur,
Kimi yorgan, yastıkta bulamaz bir kaldırıma koyar başını,öyle uyur
Say ki umutsuzluk diye bir şey tanımamışızdır
Yalnız bize durak olmuştur, yeşil vadilerden kopup gelen fesleğen
Dört yanım sarılı, kurşun yarası şimdi zulam
Ferman,nasipsizliğe açılan pencerelerde gizli kalsın
Ay’a bakma aşar gider, kızlar Maraş’a gider
Toros’ lardan aşağı aşar, gider kara tren,kırk tren kalkar gider,bekler kırk tren
Bir sis çöker dağların yücelerine, dada loğlu çıkar gelir bir gün
Kör oğlu’na dar gelir dağlar, hey bire dumanlı dağlar,başı pare,pare dumanlı dağlar
Bir gün bir trendeyiz yolumuz Adana, geçtik gittik upuzun yollardan
Düşen olmadı çok şükür peşimize ahtapot suratlılardan
Artık bir mehter-han mı tutsak acaba ne yapsak
Adını bile zor hatırladığımız dostlar çıkar gelirler mi akasyalar açarken
Son bulutta,son yağmur tanesi yere inmeden
Upuzun dallarını yere öptüren, ağaçlarda misafir kuşlar
Sabah geç gelen servis otobüsüne binen,telaşlı yolcuların isyanı
Bir karmaşa, sirkeci tren garında, banliyö trenleri hırsız kaynıyor, yada kapkaç cı
Dünya dönen bir çark, çarklarını park etmiş gül dalına
Bir gelin gelmiş,gülü koparmış dalından
Eline batmış dikeni, dalgalarda nasibini bulamayan bir balıkçı
Ağlarına takılan birkaç balığı da atmış sulara, dönmüş gelmiş sahile
Yahu bu ne biçim muammalı şehir, bu nasıl inziva
Bir yanda tepinir Beyoğlu, bir yanda ağlar zincirli kuyu
Ölü bile duymaz bu şehirde öldüğünü
Kaybolur gidersin inceden, akşam hüzünlere duraktır Emirgan
Üstelik birde yorgun trafik, ekle üstüne darbukanın
Arap atların terkine bindirdik çocukları
İnşallah ıslatmazlar bu gece yatakları
Yere iyice serin çulları
Çekin üstünüze yorganları
Üşümeyin!
Kar taneleri yalnız iner yeryüzüne
Ve uzun süreli kalmaz yıldızları

Lütfi Kireçci
Kayıt Tarihi : 29.4.2006 05:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Zülfikar Yapar Kaleli
    Zülfikar Yapar Kaleli



    Sen Genç Adam!



    Yurda aşık Hak dostunun
    Hatırını sormalısın!

    Gündüz gezen yarasanın
    Kanadını kırmalısın!

    Ve sen kendini bilmeli
    Ki hep hakkı sarmalısın!

    Elle dille olmasa da
    Buğz edip de durmalısın!

    En çaresiz zamanında
    Hedefine varmalısın!

    Ömre bedel bir hedefi
    On ikiden vurmalısın!

    Şunu bunu onu değil
    Öz nefsini yormalısın!

    Kaya delip dağdan aşıp
    Denizleri yarmalısın!

    Felek evini yıkarsa
    Tülden saray kurmalısın!

    Gönlünü vicdanın ile
    Haşır neşir karmalısın!

    Alış veriş dalavere
    Hiç almadan vermelisin!

    Karunlara özenmeden
    Bir gönüle girmelisin!

    Cahil olmak kolay değil
    Şuuruna ermelisin!

    Binip gökte yıldızlara
    Gönlü yere sermelisin!

    Haksız baban bile olsa
    Haksızlığı yermelisin!

    Şu kırk ayak alıkların
    Defterini dürmelisin!

    Şöyle binip doru taya
    Menziline sürmelisin!

    Görünene bakmak kolay
    Sır olanı görmelisin1

    Aşkı, sevdayı gönlüne
    Nakış nakış örmelisin!

    Zülfikar Yapar Kaleli



    Cevap Yaz
  • Mustafa Doğan
    Mustafa Doğan

    okurken insanlıgın nelere geç kaldıgını anlıyorum ve insanlıgı yaşayamadıgım için kendimden utanıyorum

    Cevap Yaz
  • Ozan Sentezi
    Ozan Sentezi

    Hüzünle okudum bastan sona dek,Yasanmisligin,yol göstericiligiyle Bizden bir yürek düsmüs..Tebrik ediyorum selam olsun dostum

    Cevap Yaz
  • Yılmaz Helimergin
    Yılmaz Helimergin

    Kalemin her damlasından bin nasihat damlıyor..

    Ellerinizden öperin Lütfi Kireççi

    Yılmaz Helimergin

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Lütfi Kireçci