I) ACELECİ DAVRANIP DA YANILMAYIN
İnsanın zihni belirsizliği hiç sevmez. Doğru yada yanlış mutlaka bir karar vermeye zorlar kendini. Bundan dolayıdır ki bir konu yada bir kişi hakkında iyice düşünüp araştırma yapmadan aceleci davranarak hüküm vermeyi severiz hep. Hiç düşünmeyiz çoğu zaman işin aslı gerçekten böyle mi diye. Peki ya sonra... Yanılırız, kendimizi kandırırız ve belki de kul hakkına gireriz. Ve en sonunda işin aslını öğrenince de derin bir mahcubiyet ortaya çıkar doğal olarak.
II) YAŞAMA AMACI
Başkalarını mutlu edebildiğin ölçüde mutlu oluyorsan, sorumluluklarını yerine getirebildiğin ölçüde özsaygını koruyabiliyorsan, bil ki sen başkalarına da lazımsın. Ve ne mutlu sana ki bu hayatta gerçek yaşama amacına ermişsin...
I) SADECE HAK ETTİĞİNİ YAŞASIN
Kimseye beddua etmeyin. Ancak Hak etmediğiniz halde çok acı çektiğinizi ısrarla söylemenize rağmen, hala bildiğini okuyan ve daima önce kendini düşünen insanlara Rabbim hak ettiğini yaşatsın deyin sadece. Yaşatsın ki alması gereken dersi alsın.
II) İNSAN GEÇMİŞİYLE YAŞAR
Herhangi bir insana bir huyundan dolayı kızmadan önce kendini onun yerine koy ve onun çocukluktan bu yana yetiştiği şartları gözünün önüne getir. Nasıl bir sevgi ortamında büyümüş, ruhu ağır yaralar almış mı, o yaşına kadar duygusal ihtiyaçları ne kadar giderilmiş… Önce bunları bir güzel ölçüp tart ki o zaman öfkelen O insana.
I) ALLAH'IN SANA KARŞI MERHAMETİ
Eğer sen endişeye kapılmayıp kendini iyi hissedersen Allah da senin işini kolaylaştırır.
Ancak sen içinde bulunduğun endişenin esiri olup da gittikçe kötüleşirsen, Allah senin daha fazla ızdırap çekmemen için seni uygun bir şekilde hayattan alıp ebedi hayata taşır seni. Bunların binlerce örneği var. Sakın Unutma..
II) YORMAYIN LÜTFEN KENDİNİZİ. SIZ ZATEN GÜZELSİNİZ
Yaşlanırken yüzümüze, yaşanmışlıkların ve hüzünlerin verdiği o masum ve sevimli duruş, bize çok yakışırken; İnsanların çevresine karşı ısrarla daha genç görünebilmek için komik hallere düştüğünü görünce gerçekten şaşırıyorum. Zaten bir gün herkes yaşlanacak ve kimse genç olarak kalmayacak. Bırakalım da bize çok yakışan o güzel ve içten duruşun tadını çıkaralım biraz. Unutmayalım ki her yaşın ayrı bir güzelliği, ayrı bir anlamı vardır. Zaten zamanı geldiğinde bunları tadabilmek için yaşamıyor muyuz bu dünyada.
I) KOCAMAN BİR YÜREĞİN OLURSA...
Öncelikle size bir sorum var: Kocaman bu dünya bir yüreğe sığar mı sizce ? Evet sığar. Hem de öyle bir sığar ki... O yürek an gelir bütün mazlumların acısını ruhunun en derinliklerinde duyar. O yürek büyük bir şehirde boğulurcasına kanat çırpan ve inatla ayakta kalmaya çalışan yaralı gariplerin feryadını görüp onu da sığdırır içine. Yeter ki görebilmek istesin. O yürek bu gördüklerini ve dinlediklerini sindirdikçe zamanla öyle kocaman olur ki insanların bir çoğunun başkalarında göremediği gizli işaretleri hemencik fark ediverir yüreğinin gözüyle. Bu bazen güzel bir işarettir bazen de olumsuz bir işarettir. Bu işaretler çoğu zaman gözlerimizde gizlidir. Çünkü gözler hissettiğimiz ve düşündüğümüz bütün şeyleri nakış nakış işler kendine an be an. İşte bu işaretleri fark edebilmek ise gönül dünyamızı ve acıma duygularımızı ne kadar beslediğimize, ne kadar kulak verdiğimize bağlıdır sadece. Her şeyde olduğu gibi bunda da öncesi niyet sonrası ise kısmettir. Allah, bu kısmete ulaşabilenlerden eylesin bizi inşallah.
I) AKIL İLE MANTIK ARASINDAKİ FARK
Mantık, belli metotlar izleyerek matematiksel çıkarımlar yapar ve insanı bir sonuca ulaştırır. Ancak karar verme aşamasında bu matematiksel çıkarımlar tek başına yeterli değildir. Bu aşamada son olarak Akıl devreye girer; Mantığın basitçe çözüme ulaştırdığı sonucun bazen sağlıklı bir sonuç olmadığını, bunun için farklı sebep sonuç ilişkileri kurulması gerektiğini hatırlatır bize Akıl. Buna bazen sağduyu deriz bazen de sağgörü deriz. Yani verdiğimiz her mantıklı karar, bazen akıllı bir karar olmayabilir. Atalarımız bize boşuna dememiş; "Ne kadar bilsen de bir bilene danış"
II) HERKES KENDİNDEN BEKLENENİ YAPAR
Aslında insanlar sanıldığı kadar da garip değildir. Iyi gözlemlediğiniz ve sonunu beklediğiniz zaman şunu çok net görürsünüz ki Herkes kendisinden bekleneni yapar hep.
Sizin kafanızı karıştıran şey ise duygularınızın ve ön yargılarınızın fazla etkisinde kalmanızdır sadece. Yapmanız gereken şey;
I) GÖZLER...
Gözler bazen o kadar çok şey anlatır ki dilinden anlayana; bazen içe sinmiş bir korku, bazen üst üste gelen tüm acılara rağmen pes etmeyen bir yürek, bazen o kadar da saklamaya çalışmana rağmen dışa vuran bir hicap, bazen de yorgun geçen yılların ruhta bıraktığı derin bir iz... Onun için deriz hep, "Gözler yalan söylemez" diye. Gün olur ışık saçar, gün olur dert yanar gözler bize. Her defasında mutlaka söyleyecek bişeyleri vardır bize o gözlerin. O gözler ki bazen en kusursuz silahtan bile daha çok etki eder ona bakana; bir vuruşta yerle bir ettiği nice yiğitler nice sultanlar, bir daha hiç aklından çıkaramamıştır O gözleri... Kimi zaman ruhlara dokunmuştur, kimi zaman da en narin ruhları paramparça etmiştir O sihirli bir çift göz. Gözler... Gözler... Ah şu mânâ dolu Gözler...
II) ÇOK ÖNEMLİ 7 ERDEM
• İyimser bir bakış açısıyla sabır göstermek
• Güzel tarafını görerek merhamet etmek
I) UNUTMA YANINDA ALLAH VAR
Bazen sana çok ağır gelen bir durum karşısında gücünü kaybetmeye başladığında, sonunu umutla bekleyip sabrettiğinde önündeki engelleri bir bir kaldıran ve yüzünü güldüren biri var unutma... Önünde aşılamazmış gibi duran zorluklara karşı irade gösterip cesurca birkaç adım attıktan sonra, geri kalanını sana kolay kılan biri var unutma... Elinin çok sıkıştığı bir zaman onun rahmetine inanarak, el açıp yalvardığında hemen yardımına yetişip senin elini ferahlatan ve seni kimselere avuç açtırmayan biri var bu hayatta... Sen kendini bile unutsan da asla seni unutmayan ve bahşettiği her türlü kolaylık ile daima senin yanında olan biri var unutma... Böyle işte güzel insan..! Bu hayatta her zaman onun merhameti
seni ayakta tutacak sadece, Unutma...
II) DÜRÜST OLMAK YÜREK İSTER
Dürüst olmak, sadece soru sorulduğunda doğruyu söylemek değildir. Dürüst olmak; yeri geldiğinde ortadaki gerçeği inkar etmemek, yeri geldiğinde çamura yatmayıp hatanı kabul edebilmek, yeri geldiğinde de yapacağın seçim, kendi çıkarına ters düşse bile herkes için adil olanı yapıp, sonra da hiç arkana bakmadan onurunla yürüyebilmektir.
I) AYRIŞTIRAN DEĞİL BİRLEŞTİREN OLALIM
İnsanî değerler bütünleştiricidir....
Kültürel öğeler bütünleştiricidir...
Sanat bütünleştiricidir...
Bunlar toplumları güçlü kılar ve kendi geleceğine güvenle bakmasını sağlar.
Siyasi görüş özneldir...
I) 5 DO KURALI
1- Doğal biri ol: Yapmacık olmaktan her zaman uzak dur, doğal biri ol.
2- Doğru biri ol: Herkes yanlış olanı savunsa bile sen her zaman doğru ol.
3- Dostça biri ol: Yardımsever bir insanı herkes başının üstünde taşır. Aksi gerekmedikçe herkese dostça davran.
4- Doluca biri ol: Kendini her şartta ve her yaşta dolu dolu yetiştir ki feraset sahibi biri olabilesin.
5- Doygun biri ol: Sahip olduklarının kıymetini gerçekten bilirsen eğer doygun (tok gözlü) biri olursun ve dışarıdaki ihtişamlı hayatlardan etkilenmezsin.
I) BİZİ YOZLAŞTIRAN DİZİLER
Sizin o televizyonda izlediğiniz dizilerin birçoğunda;
* Kitap okumayı özendirmek yoktur.
* Küçük şeylerden mutlu olabilmek yoktur.
* Sahip olduğun güzelliklere kanaat etmek yoktur.
* Arkadaşın dara düştüğünde onun imdadına yetişmek yoktur.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!