bir uğultu bu dolunaydan kalan
yastık başımda gözlerim kalabalık
duvarda bir ses resimden
içinde çalgıcılar var çağıran
kendime kapanıyorum çığlıklarını yummuş bir tohum gibi
uğultu her yer
Saniyenin ayrılıkta biri kadar
Bir ihanet diliminde
Oldu bittiye geldi tüm ilişki
İlişkilendiremedik
Anlayacağınız…
Öyle çok tükettim ki seni, görünen yokluklarınla.
Oysa hiç indirmemiştim ben sana sevgimin kepenklerini...
Satır başı...
Ürkek bir imla gibi kaybolduğum zamanlarımda,
defterimde kan tozları
üflesem de yitmiyor kalıntıları
ve bu hançerin kilidi sendeydi
sayfa kırk
defterimin arasında kurutulmuş düş taneleri
Bir düşün bodrum katı
Derin bir hışırtı geçmişten gelen
Tiz bir miras antika masallara
Eskimiş bir gül dönüyor kendi etrafında
Ölüm hiç sızlanmıyor kucağında
Hiç solmuyor pencere kenarı çiçekleri
bir kedi gülüşü göğe yakın bir yerde
damdaki mırıldanışın pençelerinden
akıyor usulca sonradan görme sokaklara
kuytu kuytu miyavlıyor
ya da şöyle diyelim:
bir kedi şiir yazıyor
Sis?
Bu ruhundaki morluklar da ne
Kim hırpaladı böyle
Zaten kırıldı kırılacak düşlerin
Peki bir şey söyleme, şimdi gitmem gerek
sen omurgası sökülmüş bir dilken
Ben soyunuk bir gururdum
Sen buğusunda büyüyen bir heyecanken
ben urgandan bir kolye yapıyordum pişmanlıklarıma
Ki kükrüyordun
Başındaki üç boynuzlu şapkasını
şamdanın yanına iliştirdi.
Sabırla teyellemeye başladı,
patlayan dikiş yerlerini.
İrin gibi gözyaşları dayanamayıp patlatmıştı dikişlerini.
Komik bir iplikle dikiyordu yeniden.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!