ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

Yıldırım Öğretmen

Arı çiceğe aşık olunca özü sevgiden bal olmuş bunu duyan zakkum çiceğide aryı davet etmiş arı konmamış riça etmiş yine konmamış aşk ilan etmiş yine konmamış her davette şartını öne sürmüş bal olacaksın. Zakkum çiceği çaresizlik içinde evet demiş,demiş demeye ama! şartını sıralamadanda geri durmamış olur, yalnız sevgin dostluk için olursa. Arıda pekiyi demiş ve o günden sonra zehir sacan zakkum çiceği dostluk uğruna bal saçmaya başlamış
Mahcup berber ismli hikayemden bir pasaj
Mahcup berber gibi dostlukuğruna yazan dostluk uğruna gezen ve dostluk uğruna çizen şairme Gaziantepten selam olsun.
Yıldırım Öğretmen
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Değerli Hocam Ahmet Davutoğlu
Öğretmen adayları çok perişan
Ne olur gösterin bir çıkar yolu
Akıllar çaresiz ruhlar perişan
..

Devamını Oku
Semih Batman

Bir gün bir çocuk daha yeni yetme ancak yürüyordu. Bakarken tanımaya çalışıyordu etrafını,sokağın yanında bir tarafta kasap,bir tarafta manav amcası vardı. Akşam olunca onlar da göz ucuyla bakarlardı gelsin bir müşteri diye. Dertleri ise hep bir hesaptı. Diğerlerini saymaya gerek yok çünkü zaten bizim sokağımızda çocuklara verilebilecek bir şey yoktu..O minicik elleri annesinin ellerini kavramıştı,güvendiği,sevdiği ve de taptığı annesinin ellerini.Hızlı adımlarla yürürken çocuk durdu..anne çişim geldi dedi,anne ise biraz sıkıldı baktı sağına,sonra soluna hadi dedi gel oğlum gel..şuraya yap dedi.Sıyırdı elleriyle anne o şortu ve bizim oğlan siğdirdi duvara doğru.Bu çocuklar kimin,duvara siğdirilen,oyuncağı tanımayan,anne kucağından iş ocaklarına gönderilen bu çocuklar kimin.Bu nasıl bir anlayıştı,kaymakam geldi,sonrasında vali devlet ti ya onlar çözüm onlardı ya hani..
İşte memleketin hali…
Bir tarafta üre diyenler,diğerinde memleketini düşünüp aman ha diyenler..İşte bu gerçekleri yaşayan ama hüznünü bile bileyemeyen anne ve o garip yavrular var ya.Kör olsun cehaletin gözü kör olsun bile bile bu oyuna dahil olanlar.Daha doğmadan borçlandıranlar..Reva mı ey seçilen sizler,sizi seçip oraya gönderen o cahillere kızıyorum ama,peki bir sorum var sizlere o zaman,çocuklarımıza,o dünya güzellerine ne vereceksiniz o sizin hayal dünyasında yaşadıklarınızdan.Ne vereceksiniz siyasi ve de terbiyesizce olan kavganızdan. Ne vereceksiniz.
Çocuk bunları bilemezdi doğal olarak büyüdü,ilk öğretimde gördü göreceğini..daha okumayı bile çözememiş arkadaşları vardı sınıfında,o da şaşırdı ama gerçek buydu ne yazık ki.
Sınıfta kalmak yoktu,öğretmen ise onlar için günlük bir eğlence,korkularına kapılmış,yerimden olmayayım diyen bir öğretmen..ne verebilirdi ki…bu öğrencilere.
O çocuğu siğirttirmek isterdim yüzlerinize gerçekten. Bu toprakları kazananlar da içmişti su yerine atın çişini,yemişlerdi dışkısından çokça,ama onurlarından hiçbir şey vermemişlerdi.
Ülkelerini sevdikleri için tıpkı bir çocuğun annesinin ellerinden tuttuğu gibi sarılmışlardı sevdalarına can vermişlerdi ülkeleri için,koymuşlardı yüreklerini bu ülke sevdasına.
..

Devamını Oku
Halenur Kor

Güneşin, ışıklarını bol bol saçtığı, tabiatın bütün güzelliklerini ve bereketini insanlara cömertçe sunduğu bir yaz günüydü. Malatya’nın bu cennet gibi kasabasındaki bağ evinde, Süleyman Dayı, gelininin höllük ile yeni perdahladığı eyvanda, sırtını ot yastığa dayayarak oturmuştu. Etrafa taze höllük kokusu yayılmıştı. Hamarat gelininin tertemiz yaptığı eyvan, Süleyman Dayı’nın en sevdiği köşeydi. Ağaçların yaprakları, ılık esen meltemle tatlı bir hışırtı çıkarıyor, rüzgâr, yaprakları okşadıktan sonra gelip, Süleyman Dayı’nın çizgili ve nurlu yüzünü, saçlarını bir ana şefkatiyle sıvazlıyordu. Bahçedeki kayısıların o mis gibi kokusunu içine çekiyor, kendi yetiştirdiği ağaçlara sevgiyle, gururla bakıyordu. Malatya’nın kendine has kayısıları da ağaçlarda çil çil altınlar gibi gülümsüyorlardı ona…

Süleyman Dayı, hafifçe kamburlaşmış sırtı, sünnete uygun kısa kesilmiş sakalı ile, masumca bakan iri kara gözleri ve hep gülümseyen tatlı bakışlarıyla, görenlerde sarılıp ellerini öpme hissi uyandıran bir ihtiyardı. Bahçeyle, bağla uğraşmasına rağmen elleri hiç bozulmamıştı. Rahmetli karısı, Süleyman Dayı’nın ellerine vurulduğunu söylerdi hep… Son derece sakin bir yaradılışa sahipti. İnsanlara olduğu kadar, uçan kuşa, böceğe, çiçeğe, ağaca, bütün yaratılanlara, Yaratan’dan ötürü önem verir, severdi. Dağlara, kırlara, taşa, toprağa âşıktı. Her şeye sonsuz bir sevgi ile bakardı. Onu, hiç kızgın görmezlerdi. Kızınca sadece sessizleşirdi, o kadar… Bu nurani halini dedesinden aldığını söylerlerdi.

Rahmetli dedesi, Hacı Bayram Efendi, kendi ismini taşıdığı bir türbenin türbedarıymış. Ziyaret denilen bu türbenin bakımıyla uğraşan, çok cömert, yardımsever bir insanmış. Eskilerin anlattığına göre, ona gelip yardım isteyen hiç kimseyi boş çevirmez, nesi varsa paylaşırmış. Hattâ bir rivâyete göre, Hacı Bayram Türbesinde türbedarlık yaparken, her akşam evliyâ için ibriği doldurur, silepçe ve peşkiri ile beraber abdest suyunu hazırlar ve ertesi sabah bu suyun kullanılmış olduğunu görürmüş. Gel zaman, git zaman bu hep böyle süregelmiş… Ama, bir gün hazırladığı ibriğin devrilip, suyunun döküldüğünü görmüş. Bu böyle birkaç gün devam etmiş. Hacı Bayram Efendi günlerce buna bir çare bulamamış. Bir gün ellerini kaldırıp:

’Ey, mübarek! Kusur bende değil ama buna bir çare bulamadım, bu işi artık sana havale ediyorum’ diye yalvarmış. O gece yine ibrikle suyu hazırlamış. Ertesi sabah türbenin kapısına sıkışıp da ölmüş bir tilki görmüş.
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Hayat denen bir öğretmen, her an bize dersler verir,
Dersi derste kaynatanlar, acı tekrarlar yaşarlar,
Dersden dersini alanlar, tekamül edip yükselir,
Belirlenen hedeflere zorlanmadan ulaşırlar.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

19 Eylül CUMARTESİ


Ne zamandır bu günü iple çekiyorum. Bu buluşmalar stresimizi alıyor. ‘Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer’ kabilinden. Müthiş bit haz alıyoruz. 40 yıl önceki sıra arkadaşlarımızla buluşmak ne güzel bir şey, ne doyumsuz bir zevk.
Genlik yıllarımızı hatırlıyor, sohbet ve muhabbet ediyoruz. Her toplantı farklı bir yerde oluyor. Kimi içimizden biri bizi ağırlıyor, kimi bir lokantada yemek yiyoruz. Bir dağ lokantası oluyor bazen, bir tatil köyüne atıyoruz kapağı bazen.
Bazen bir yazlık oluyor toplantı mekanımız, yüzüyor eğleniyoruz. Eğlentimiz sohbetten ibaret. Memleket meselelerini konuşuyoruz. Çoğunluk siyaset konuşuyoruz. Bazen de bürokrasi. Bu kez Sapanca’dayız. Emekli bir din dersi öğretmeninin bahçesinde. Her taraf meyve ağaçlarıyla dolu. Masadaki cevizleri kırıp yeme yarışındayız.
Kimi üzüm kimi de elma yiyor. Sonra pideler geliyor. Ev yapımı şerbet içiliyor. Ardından çay. Balcı arkadaşlar bal getirmişler. Balları yiyerek karşılaştırıyor, bal anılarımız anlatıyoruz. Resimler çekiyoruz paylaşmak için. Eski resimlerden kalanları izliyoruz. Nerden nereye geldiğimize bakıyoruz.
..

Devamını Oku
Rıdvan Yamuç

Kitap bilgiyle
Çocuk sevgiyle
Öğretmen ilmiyle
Şairde kalemiyle yaşar
..

Devamını Oku
Mehmet Cıngır

Bir öğretmen efendi bize Fetöcü demiş,
Tutalım, biz de diyelim ona Müslüman.
Varınca yarın Hak’ın huzuruna, kesinkes
Orada ikimiz de çıkarız bunda yalan.
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Rızana talip bir kul
Rızandır bana okul
Nefsi yenebilirse
Öğretmen olur akıl
..

Devamını Oku
Hatice Yükselir

Kara kışında Ankara’nın
Lastik çizmeler ayaklarımda,
Ne buz gibi hava,ne lapa kar,
Öğretmenime koşmak isterdim…

Elinde kemanı,arka sırada,
Bu ne hüzündü yaşlı gözümde,
..

Devamını Oku
Işık German Ersoy

Milli Şairlerimizden ve İstiklal Marşımızın Yazarı Öğretmen Gazeteci
Şair Yazar Parlamenter ve Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy'u (63)
ölümünün 79. yılında saygıyla anıyorum...
Ruhu Şad Olsun...Toprağı Çiçek Çiçek Açsın...
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Öğretmen yetiştirin,
Tanısın öğrenciyi,
Asla ayırt etmesin,
Beyaz ile zenciyi.
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Ne bahçayam ne bagam
Ne tepeyem ne dağam
Zaman olmuş ögretmen
Ben zamana çıragam
..

Devamını Oku
Bayram Çinkil

Dünya hali bu; Tımarhaneye döndük vesselam. Kim deli, kim akıllı, kim doktor, belli değil artık. Şimdi öküzler pazarda buzağı satmada, buzağılar sessizce pusulara yatmada. Sözü büyükler küçüklerden çalıyor, karneyi öğretmen öğrenciden alıyor. Okumuşlarımız cehalet kokuyor, cahillerimiz ise felsefe-mantık okuyor. Sağduyu-mağduyu uykulara dalmış, feraset dedikleri korkularla kalmış, yoksullar hep çulsuzdu zaten, zenginlerde ne bulduysa yalayıp, yutup, almış. Yedik her haltı haşa.! Allah'ı(cc) ortak ettik işimize, domuz değildik ama bir şey değmedi dişimize. ''İş bu hale göre imdiii.! ''Ya başımıza taş yağacak gökten, ya Nuh gibi tufan yiyeceğiz yek'ten. Aza çok diyor herkes, çoğu bulmaya yarıştık, beydik, paşaydık, sultandık amma soysuzluğa da alıştık. Alem; bir hinlik peşinde, kerizler aranıyor bıkmadan, kim kimi düdükleyecek şevk ile, anasının karnından çıkmadan. Herkes kendi malını, işportada kendi satıyor, sinelerden kan yerine irin, iltihap, kin akıyor. Yok mu bir çaresi canım, mevzubahis olan biziz biz, yani insanlık.. Ya barışı bulacağız hep beraber, ya bulacak bizi, katliamlar, cinayet, düşmanlık... (Tanıtım Bülteninden)  
..

Devamını Oku
Vehbiye Yersel

Hatıra Defterim
 


1961-1962 Ders yılında İstanbul’dan çoğu üniversite mezunu 5-6 yedek subay öğretmen okulumuza atanmıştı.Ben Cumhüriyet ilkokulu müdür yardımcısıydım.Müdür yardımcısı olmasam bile,herkesi Allah için sever,herkesle sohbet eder,yardımlarına koşar veya onlardan yardım isterim.Açıkçası girişkenim.art niyetim yok.Ama bir ters davranış gördüğümde de çekilmeyi,kalp kırmadan kendimi korumayı bilirim.bu arkadaşların okul faaliyetlerinde,asil öğretmenlerden daha çok yararları oldu. Müsamere çalışmalarında öğrencilerine çok güzel şiir,ront,piyesler öğrettiler.çok iyi bir arkadaşlığımız oldu onlarla.haliyle ayrılacakları zaman hatırlyıp,hatırlanmak için hatıra defterine bir iki kelime de olsa,bir şeyler yazmamızı istediler,bir tek ben normal karşıladım bu isteklerini.işte bir arkadaşımın bana yazdıkları,ve okudukça,onur duyduğum bir yazı. 
 Çok Muhterem veSevgili Vehbiye Hanım 
 Hatıra defterinizde bana bir sayfa ayırdığınız için,size çok çok teşekkür ederim.Vatani vazifemi Yd.Sb.Öğr. olarak yapmakta olduğum şirin Mardin vilayetinizde oldukça güzel ve unutulmayacak hatıralarla ayrılmak üzereyim.Zatı alinizi ancak bu sene tanıyabilmek şerefine nail oldum.Hayatımda tanıdığımaziz insanların içinde zirveyi teşkil ediyorsunuz.Altın bir kalbiniz,temiz bir arkadaş sevgisi ve cana yakınlığınızla sizi asla unutmayacağım. 
 Muasır medeniyete,örf ve adetleriyle perde çektiği bu şirin vilayette,perdeden kurtulmanız beni ziyadesiyle sevindirdi.Çünkü şu ufak “bence büyük” olayı nakletmeden geçemiyeceğim.Saf ve temiz bir arkadaşlıktan sonra ayrılmak üzere buluınduğum bu sıralarda uzattığım hatıra defterimi,yüzüme vurdular.Kendileri bilsinler ki,hiç bir kötü maksat taşımayan bu paha biçilmez tek hazinem hayatımda en mukaddes şeyim olarak kalacaktır.Zararı yok.Zaman ve tesadüfler kendilerini bu derin uykudan uyandıracağı muhakkak.Fakat şunu bilmeleri lazımki,Medeniyet şamarı çok ağırdır. 
 Vehbiye hanım,hayatın dikenli yollarında başarılar temenni eder,aziz ve altın kalbinize layık bir hayat sürmenizi ulu tanrıdan niyaz eylerim.Varolun,sağolun.mesu,mesut ama çok mesut olun.Sonsuz selamlar. 
 Sizi asla unutmayacak meslek arkadaşınız 
 Eftim Kiryakidis. 04.05.1962
 
 Vehbiye Yersel
..

Devamını Oku
Işık German Ersoy

- Gerek Arkadaş Grubumdan gerekse sitemizdeki gruplarımız üyesi olan
birbirlerinden değerli Saygın Öğretmen arkadaşlarımız...

** ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Atanmaya odaklı öğretmen adayları
Beklemekle geçiyor günleri ve ayları
Bu gençler okudular, umutla ve ısrarla
Kırılmak üzeredir, ruhlarında fayları.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Öğretmen denilince üst vasıf gerekecek,
Her şeyiyle o, örnek sevgiye yöneltecek…

Arasan bulamazsın şahsının benzerini,
Ahlak, edep denince, sergiler örneğini…

Öğrencileri uslu, yerlere çöp atılmaz,
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim üzerine yazılar:

OKULLARIN YENİDEN TANZİMİ

Bugünkü okulların öğrenciyi nefret ettiren, öğrenim psikolojisine tamamen aykırı, askeri nizamiye havasında, yeşilden ve spor alanlarından mahrum, iç mekanları hapishane koridor ve koğuşlarının birebir aynısı denebilecek stildedir.
Yeni mimari arayışlarıyla özel sektörün inşa ettirip devlete devrettiği okullar bile bu alanda fazla bir fark göstermiyor, ideal olana uzak yapılarıyla Türkiye’de eğitim mekanlarının eğitimi felç eden mekanlar olduğunu artık anlamanın zamanı gelmiştir.
Eğitimde ilk halledilmesi gereken budur ve bu konu aciliyyet gereken konuların başında gelir. Kent dışına taşınması zaruri hale gelmiştir tüm okulların. O da yetmez eğitim kampüsleri planlanmalı, doğu İslam, Osmanlı Selçuklu mimarisinin bir devamı olarak yapılacak binaların, bahçe peyzajından tüm mekânlarına kadar her şeyinin milli olması gerektiği açıktır.
..

Devamını Oku
Adnan Deniz

Okullar kapanıyor. Sınıfını geçen öğrenciler için uzun bir tatil başlarken, ortalama yükseltme ve sorumluluk sınavına girecek öğrenciler için maraton devam ediyor.
Her gün bin bir zorlukla okula gelen öğrencilerimizin tabi'i ki sınıfta kalması hiç hoş değildir. Ama sonuçta çalışmanın bir mükâfatı çalışmamanın da bir cezası vardır.
Hiçbir öğretmen öğrencisinin sınıfta kalmasını istemez ama öğrenci öğrencilik hallerini unutmuş yapması gerekenleri yapmıyorsa bu durumda öğretmene söyleyebileceği hiçbir sözü kalmamaktadır.
Okuyan toplumların hem gelişmişlik düzeyi artar hem de toplumsal yaşayış daha olumlu bir seyir izler. Millet olarak hepimizin hedefi okuma –yazma oranının en üst düzeye çıkmasıdır. Ama öğrencilerimiz mutlaka kendilerine bir yön çizmeli ve ona göre kendilerini şekillendirmelidirler. Amaçsız olan insanların başarılı olması mümkün değildir. Amaçsız insanlar devamlı kendi etraflarında döner dururlar. Buda onların geleceklerinin kararmasına ve ellerine geçen fırsatları değerlendirememelerine neden olur.
Aslında velilerimizin önemle üzerinde durması gereken bir konu vardır. Bu da öğrenci yönlendirmelerinde daha bilinçli davranmalarıdır. Mutlaka öğrencileri adam yerine koyarak onların gelecek hakkındaki görüşlerine, rehber öğretmenlerinin görüşlerine ve kendi gözlemlerine başvurarak öğrencileri yönlendirmelidirler.”Ben yaptım oldu “düşüncesinden mutlaka uzaklaşmamız gerekmektedir. Çünkü çok önem verdiğimiz çocuklarımızın geleceklerini düşünmek zorundayız.
Sevgili velilerimiz; çocuklarınızın sizlere itiraz etme durumları yoktur. Ama onların gelecekte sizleri suçlayacak şekilde bir duruma düşmemeleri için mutlaka onların seslerine kulak vererek onları olumlu ve istekleri doğrultusunda yönlendirmeniz en uygunu olur kanaatindeyim.
Ülkemizin kalkınmasında Meslek liselerinin rolü büyüktür. Çünkü bizler” çağdaş medeniyetler seviyesine” çıkmak istiyorsak Teknik donanımlı ve teknolojiyle barışık, üretici bireyler yetiştirmek zorundayız. Bunu söylerken gelişmiş ülkelerin durumuna bakarak bir yoruma varıyoruz. Ülkemizde liselerde okuyan öğrenci sayısı %65 Meslek liselerinde okuyan öğrenci sayısı ise %35 tir.Bu Avrupa ülkelerinde tam tersidir.Avrupa'da okuyan öğrencilerin %35 'i düz lise öğrencisi iken,%65 'i Meslek lisesi öğrencileri oluşturmaktadır.Bunun Avrupa'ya yansıması sanayide, Teknolojide ve kalkınmışlıkta ileri bir seviyeye ulaşma olarak kendini gösterir.Bizde ise tam tersi bir durum kendini göstermektedir.
..

Devamını Oku