ÖĞRENCİ ŞİİRLERİ

ÖĞRENCİ ŞİİRLERİ

Kemal Kabcık

Her Bir Öğrenci; Öğretmenlerinin Cömert Paylaşımları ile: Hayatını Muhafaza Eyler! .
“HİKAYELER” Adlı, Dünya Çocuk Klasiğinden Kısa Bir Anlatı:
“ANLAŞMA”

{…..…} Yeşil ormanlar, verimli tarlalar, çağıldayarak akan nehirler, bir de şehir gördüm. Kaval çalan çobanları, şarkı söyleyen köylü kızlarını dinledim. Kitaplarınızda adeta meleklerin kanatlarına dokundum. {…..…}

{ Sayfa:103, Paragraf:02 – Anton ÇEHOV – Parıltı Yayıncılık - Hazırlayan: Ali Kemal – M.E.B. Tavsiyeli - 28 Mart 2010 Pazar 03:05:10 }
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Her Bir Öğrenci; Öğretmenlerinin Cömert Paylaşımları ile: Hayatını Muhafaza Eyler! .

Tahir: Yurdumuzu ve Milletimizi; “Memleket Sevdası” ile sevdirmiş öğretmene saygı! .

Zühre: Bizlere; “MEMLEKETİM! ” diye hitap zenginliği kazandıran öğretmene saygılar! .

Tahir: Her bir Yurdumuz İnsanı; Temiz ve Serin Kalplidir! . ve MEMLEKET sevdalıdır! .
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Her Bir Öğrenci; Öğretmenlerinin Cömert Paylaşımları ile: Hayatını Muhafaza Eyler! .

Tahir: Hareket özgürlüğü içersinde; Yurdumuz İnsanlarının menfaatini düşünmelidir! .

Zühre: Kendimize ve Yurdumuz İnsanlarına yararı olacak bilgi arayışında olmalıdır! .

Tahir: Çalışmak ve üretmek konusunda, örnek teşkil eden, Öğretmenlerimizi hatırla! .
..

Devamını Oku
Fikret Gürsoy

Develi ve Yöresi Kültür Derneği, hep hizmet eder
Dernek Başkanımız, Sami Dede oğlu, başı çeker
Sayın başkanımız, bayramda bizlere, ver bir şeker
Başkanımızı, lütfen yalnız bırakmayalım, artık yeter

İki yüz elli öğrenci, burs diye, başkanın gözüne bakar
Başkanımızda, yardım diye, hemşerilerin gözüne bakar
..

Devamını Oku
Tayyip Mehmet Doğan

Ne bir kalem var, ne de bir kitap
Masan pislik içinde, üzerinde kap kacak
Çöplerden dağ olmuş, gir şu mutfağa bak
Ey öğrenci kardeşim, bu nasıl bir hayat

Mühendis ya hepsinde, bir bilgisayar hak
Açmışlar bir de film, izliyorlar gör bak
..

Devamını Oku
Atakan Koçak

Okulda Günler Geçmez
Öğrenci Pek Sevgili Durmaz
Nedense Hep Sinir Olurlar
Oysa Onları Adam Eden
Okullar.
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Okullar açılacak
Artık ziller çalacak
Cıvıl cıvıl çocuklar
Sınıflara dolacak


Hani nerde defterim
..

Devamını Oku
Ulvi Koçu

yorgunluğun ötesinde karla kaplı yollar var, yürüdüğümüz. zemheriye tutulduğumuz rakımı yüksek bir şehir. koyulaşan dalgınlığımız, hayatımızın hüzünlü resmi. kimi şaşkın geçen günler gibi; soluduğumuz hava, ısındığımız soba hayallerin çok çok ötesinde...

kırılmışmıyız, ezilmişmiyiz belli değil. ama ötesindeyiz evin; kilometrelerin bini geçtiği bir ötede... zor olan şeylerin uçurum kenarındayız. kar yağıyor durmadan, tipi bir yandan. ve şimdi dışarda olmak, hayatın biçtiği idam cezası...

hafta sonlarına parasız girmek, öğrencilik günlerimizin acı tadı. acı tatlar üst üste gelince; ne kışın amansız soğuğu ne de boran fırtınaları yetişiyor dertlerimizin zirvesine. kalabalık rolünü oynayan insanlara imrenerek bakarken, yalnızlıkla dostluğumuza türküler söylüyoruz durmadan...

adalet peşinde koşan ayaklar, adalet uğruna bağlanıyor pervasızca. ve gençliğimiz, işkencelerden kaçan hazin bir tutuklu ise eğer; bizde isyan ateşini yakan Demirci Kawayız öyleyse. sonra çarpışmalar, sonra kavgalar, ardı sıra yalanlar sadece zihnimizde canlanan üç perdelik Shakespeare oyunu...
..

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Ertesi gün dershaneye vardığında Hilali bir yığın haylaz öğrenci karşılamıştı.Eskiden dershanelerde liseyi yeni bitirmiş öğrenciler olurdu,oysa şimdi nerdeyse orta yaş sınırına yaklaşmış eğitim sevdalıları vardı sıralarda.Hilal sakallı,bıyıklı adamları,parmağında evlilik yüzükleri olan yüksek topuklu kadınları gördüğünde biraz şaşırdı ama pekte üzerinde durmadı.Dershane İzmirin merkezine yakındı,aslında böyle şehrin göbeği sayılabilecek bir yer için biraz fazla alaturka bir yerdi.Tuvaletleri bakımsız,sıraları yıpranmış,boyası atmış,tek katlı bir binaydı.Dört sınıf,bir idare odası,bir öğretmenler odası birde kantinden ibaretti.Fazla dikkat çekici bir dış görünüşüde yoktu.Sora sora bulmuştu Mavi yol dershanesini.Fakat biraz erken gitmişti.İlk iki saat Felsefe dersinin bitmesini beklemişti,bu arada kantinde birkaç çay içmiş,derse girmemiş birkaç öğrenciyle tanışma fırsatı bulmuştu.
Öğrenciler dershanelerinden şikayet etmiyorlardı,daha doğrusu verdikleri paraya,aldıkları eğitimin çok bile olduğunda hem fikirdiler.Hilâl bu fikre pekte olumlu bakmamıştı,anlaşılan tarihten önce öğretmesi gereken şeyler olacaktı burdakilere.Ama önce bir derse gireyim hepsiyle tanışayım,diye geçirdi içinden.
Derse girdiğinde sınıfta heyecanlı olan yalnızca bir kişi vardı,Hilâl;
Elinde önceden hazırlanmış notlarıyla sınıfı selamladıktan sonra ön kaplaması itinayla kesilmiş masaya oturdu.Üzerinde uzun boy eteği olduğundan öğrencilerin yaptığı bu hınzırca eylem bir sonuç.vermemişti.Sayfalardan birini eline aldı biraz yokladı,neden sonra vazgeçti,ilk dakikadan derse başlamak yersizdi.Önce bir sınıfı tanımak lazımdı,okul yıllarında yeni gelen bütün öğretmenleri öyle yapmıştı.En ön sırada oturan öğrenciden başlayıp birer birer isimlerini,bitirdikleri okulu,düşledikleri üniversiteyi filan sordu.
İlk saat bitipte tenefüs zili çaldığında artık sınıfındaki öğrencilerinin bir çoğunun isimlerini biliyordu,içlerinde yaşça kendinden büyük olanlar bile vardı.Erkek öğrenciler Hilâl öğretmene daha bir kibar davranıyorlardı.İçlerinde şaka yollu asılanlar bile vardı.Hilâl bu durumdan rahatsız olmuştu fakat yinede soğukkanlılığını korumuş,bu durumu zamanla düzeltebileceğine emin olduğundan hoş görmüştü.
Yalnız öğrencilerden bir tanesi hiç konuşmamış sürekli Hilâl öğretmenin yüzüne sanki bir şey söylemek istiyor gibi bakmıştı.Fakat ne hikmetse aynı öğrenci ikinci dersin sonu geldiğindede hiç konuşmamıştı,sadece dinliyor ara sıra heyecanlı heyecanlı kafasını dikiyor,sonra bir şey anlatmak ister gibi bakıp,vazgeçmiş bir görüntüyle başını öne eğiyordu.
Hilâl der bitince kız öğrencilerden birini yanına çağırdı.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Tanıdığım Ünlüler:

SEZAİ KARAKOÇ

Bu büyük şair ve mütefekkiri nasıl tanıdım. Hocam Miyasoğlu rahmetli Edebiyat Dergisi ve yayınlarıyla tanıştırdı bizi. Ben bizim ineği bahçelerde otlatırken okuyordum o yayınları. Necip Fazıl’ı ve Sezai Karakoç’u da Hocam Miyasoğlu ve Ali Nar sayesinde tanıdım desem yalan olmaz.
Erzurum Üniversitesinde öğrenci iken MTTB seminerlerinde Mehmet Kahraman ve Selahaddin İpek anlatmalarıyla vakıf olmuştum. Hemen şiir kitaplarını aldım. Okumaya başladım. Geceleri mum ışığında okuyordum kimseyi rahatsız etmemek için. Böyle okumak şiirden zevk almamı artırıyordu.
Onu tanımak ve eserlerini okumaktan zevk aldıkça diğer eserlerini de alıyordum. Denemeleri anlamak için tekrar tekrar okuyor, okudukça zevk alıyordum. Karakoç’u anlamakta zorlanıyordum. Onları anlamak için doğu batı klasiklerini okumam gerektiğini söyleyen Mehmet Kahramanla Lise 1’deki Edebiyat hocamız Veli Sarıkamış’ın mesaj ve öğütleriyle pekişmiş ben da hemen bu eserleri almaya ve susamışın su içmesi, acıkmışın yemek yemesi gibi okumaya adeta somurmaya başlamıştım.
..

Devamını Oku
Birgül Kızılkaya

GECENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ -2


Yıl 1963,bahçemizdeki mindere uzanıp samsun asfaltından geçen otomobilleri sayardım.Şu kadar araba geçerse şu dileğim olacak derdim. Olurmuydu bilmem,şu an anımsamıyorum.
Yıl 2010 artık arabaları saymıyorum ama hala bir arabam olmadı, olsun diye hevesimde olmadı. Üzgünmüyüm? Hayır.Çünki yön kavramım gelişmediği için zaten olsa da kulanamazdım.

Beş yaşımda katil olduğumu sanmıştım.Bir uğur böceğini severken ölmüştü zavallı hayvan. Haftalarca ağladım, aylarca rüyamda gördüm. Üzgünmüyüm? Evet…Çünki hala içimde o doğa sevgisi mevcut, insan sevgisi de.Kakalaklar haricinde tüm canlıları sevdim.
..

Devamını Oku
Yusuf Ter

Türkiye’nin coğrafyasına bakınca inanılmayacak derce de düz araziye sahip. Hem yerleşim bölgesi olarak, hem de yol bakımında uygun, üçer şeride müsait. Müsait olduğu kadarda her gecen gün artan trafik tıkananlığına, hem de kazalara ve kazaları önlem alına bilinir diye düşünüyorum kara yoları genel müdürlüğünü.
Kara yolları müdürü hangi ülkeye gidiyor, seyahatlerde bulunuyor, Avrupa’nın asfaltlamasını takip ediyorsa, böyle asfaltlama görmedim. Avrupa’da, başka gelişmemiş ülkelerde asfaltlamaları ekranda görme olanağımız oluyor. Hiç biri Türkiye’nin yollarına benzemiyor. İmkanımız var, her trafiğe çıkan araçtan vergi alınıyor, paralı oto yolları, devletin desteği, bu paralar nereye gidiyor. Yama vuruluyor her yıl, yollar bozuluyor, ne sağında nede solunda taş döşeme nede beton var. Yağmurun ve ağır vasıtaların yükü yolları yol etmekten çıkarıyor.
Kasaptan ehliyet alır gibi ehliyet veriliyor. 30 dakika kurs görüyor, boş arazide bir ileri bir geri tamam ehliyeti aldın diyorlar. Yada kendi yerine başkasını yazılıya sokuyorlar.
Kendi kaldığım ülkeden örnek vereyim, en az on sekiz yaşında yazılıya giriyorsun, öğrenci ehliyeti iki yıl, bu iki yıl içinde ehliyeti alamasan yeniden yazılı yapıyorsun, öğrenci ehliyetinle kurs veren öğretmen sana iki yıl boyunca araba sürdürüyor trafiğe çıkartıyor. Saat ücreti en az 100 ytl. Kaç saatte alırsan ehliyeti, en son müfettiş giriyor 40 dakika sürüyorsun, son kararı verecek olan müfettiş oluyor.
Mutlaka dünyanın her yerinde kaza oluyor, acaba bizim ülkemizdeki gibimi oluyor. Bu kazalar, kazada ölenler hangi kategoriye giriyor. Yetim kalan çocuklar, eşler, aileler, bunlara sahip çıkıla biliniyor mu? Bunlar için kampanya başlatıldı mı? Trafik şehitleri diyebilir miyiz? Buda bir terör değimli?
Son yedi yılık bilançoya bakalım mı:

..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar


EĞİTİMDE BAŞÖRTÜSÜ SORUNU VE BASKICI ZİHNİYET
Ülkemizde laikliği kendi mantığına göre anlayan, laik değil ama laikçi, seküler, baskıcı totaliter zihniyet hükümferma oldu yıllarca. Çok partili döneme geçtiğimiz halde hâkim bürokratik zihniyet hep tek parti diktatöryası özleminde oldu.
Bu totaliter zihniyet halka hiçbir zaman inanmadı. Onu düşman ilan etti. Ona gerici yaftasını vurdu. Onu cahil, aydınlatılması gerekli, gayr-i medeni gördü. Hep onu Batılaştırmayı hayal etti. Ama tam Batılaşmasına izin vermedi. Batılı anlamda bir demokrasiye geçit vermedi. Batılı anlamda özgürlüklere layık görmedi onu.
Düşünün dünyanın her tarafında okullarda başörtüsü serbest iken bizde yasaktı. Dünyanın her yerinde memurlar istedikleri kıyafetle işe gelebilirken bizde yasaktı. Dünyanın her yerinde eğitimciler serbest kıyafetle çalışırken bizde hala yasak.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

ŞİİR OKUYUCUSUNA NOTLAR
hergün bir şiir yazıyorum. Ölüm korkusu yakamı bırakmıyor. Aşk yokluyor beni arada. O eski ateşli sevda yoksa bile, o duygu yokluyor beni arada sırada. Yaşlanmak düşüncesi şiirde doğurgan kılıyor beni. Sürekli şiir okumak, sıkıcı hayat, hepsi etken bu verimlilikte.
Bu velutluk bir yandan şaşırtıyor beni bir yandan korkutuyor.. geçici taşındığımız yer babamın mezarına yakın. Bir alt caddeden geçiyoruz sürekli. El fatiha diyerek fatiha okuyoruz ölülerimize.
Alternatif yol da mezarlık yanından geçiyor. Ondan olacak bunca ölüm duygusu yoğunluğu.
Edebiyat öğretmeni olmam, şiirle bu denli haşır neşir olmam da etken burada.
Öğrenci,lerin aşırı sevgi ve samimiyeti, son suınıfların ders yapmaktaki isteksizliği de eklenince ve bfen lisesinden sonra böyle bir okulda çalışmak, onların aşırı sosyalliği beni üretken kılıyor sanıyorum. Henüz basılı bir kitap çıkaramam da amiller arasında sayılabilir.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Kitaplarım masamda bugün öğrenci oldum,
Çantam sıra gözünde mutluyum, huzurluyum…

İlköğretim haftamız, abilerim kürsüde,
Her biri şiir okur, moralde ve neşede…

Elimde defterler var, temiz kullanacağız,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Bilim tanımayınca, öğrenci de tanımaz,
Yoksa yükseltilemez, yukarı da varamaz…

Bilirim ki duygu var, bilim sorsa yok deriz,
Tespit edilse dahi, kabullenmemeliyiz…

Bu çıkarlara ters çünkü mal sayılıyorlar,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Öğrenciler belirler bu yarınlarımızı,
Ta bugünden tasarlar ileri çağımızı…

Her öğrenci gerekli olmazsa okul olmaz,
Okul eğitim demek öğrenimsiz yaşanmaz…

Öğrenciler günümüz bu son güne denk geldi,
..

Devamını Oku
Cafer Petek

“Bir öğrenci bileti verir misiniz? ”
“…? ”
***
En sevmediği organıydı elleri. Küçücük ve yumuk yumuk. Vücuduna oranla büyük duran başını ve tarama zevkini hiçbir zaman tadamadığı saçlarını da sevmiyordu ama burnu kadar da nefret etmiyordu.

Hiçbir nesneyi başkaları gibi tutmaya, kavramaya imkan tanımayan elleri yine benzer bir oyun oynadı kendisine. Bilet isteyen sesle birlikte irkilince elleri kutuyu devirmiş, bilet destelerinin yerlere saçılmasına neden olmuştu. Destelerden bazıları duraktaki dikkatsiz ayakların altında kirlendi. O, seri hareket edememenin de gecikmişliği ile mahcubiyetinden yüzü bir kat daha kızarırken, acıyan yerlerini hissetmemeye çalışarak eğilip yerden zorlukla alabildiği bilet tomarını, yüreğinde tomurcuklanan güllerden bir deste gibi uzattı karşısındakine. Hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı bu dakikada ufacık bedeni daha bir küçüldü. Suç üstü yakalanmış hissine kapılarak ezildi. Gerçekleşeceğine dönük umutlar taşımadan günlerdir bu karşılaşmanın hayalini kurduğu halde fark edilmiş olmanın ani pişmanlığı ile iyice sindi köşeye. Sevinç ve utanç duyguları içinde, zamanın ve mekanın ayrımında olmaksızın elinde bir deste bilet ile titriyordu öylece.
***
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİM YAZBOZ TAHTASI


Eğitimi yazboz tahtası haline getiren zihniyet hala değişmedi. Bürokrasinin yönetimdeki krallığı eğitimde de sürmekte. Bizim bürokrasimiz yanlışlarını düzeltmez, doğruları aramak gibi bir derde düşmez. Onun varsa yoksa kişisel menfaatleri önemlidir. Her zaman krallığını sürdürmek için bir yol bulur. Eğitimi bugünkü hale getiren ve hala bir yazboz tahtası olarak kullanan zihniyet bu bürokratik hegamonik kesimdir.
Bu hegemonya Batıyla içli dışlıdır. Milletin menfaatleri yerine kendi menfaatlerini düşündüğü için batının azatsız kölesidir. Çünkü kişisel çıkarını orada bulmuştur.
Her iktidar değiştiğinde o elinde dosyalarla gelir, yeni bakanın kafasını karıştırıcı, onu pohpohlar, eğitimde devrim yapacaklarını söyler. Bu şerefin zat-ı alilerine ait olduğunu söyler. Her yeni Bakan’a olduğu gibi bu Bakanı da kendilerinden geçirirler.
Sonra gelsin yeni değişimler, gelsin yeni karıştırmalar. Hiçbir ön araştırma ve uygulaması olmayan projeler, programlar, bazılarını zengin ededursun bazılarını popüler olan öğrenciye olur. Kayıp nesiller birbirini takip eder. Anarşi okullarda yuvalanır, terör bu eğitim sisteminden beslenir. Fitne ve karışıklıklara alet olacak gençlik işte böyle hazır hale getirilir.
..

Devamını Oku
Sebahattin Kömürlü

Atatürk'e karşı olmak. Adam " siz de Atatürk'e laf söyletmiyorsunuz." dedi. Atatürk'e elbette laf söylenir. Ancak, Atatürk'e söylenecek laf, laf olmalı, ki o laf söylene bilsin. Yoksa her laf Atatürk'e söylene bilir mi? Elbette her laf Atatürk'e söylenemez. Söyletilmemsi de gerek. Bunu beceren Osman Pamukoğlu, bir canlı yayında konuşmak için konuşan millet vekiline gereken cevabı verdi.
Bu zaman diliminde Atatürk'e bunca karşıtlık niye? İlk okul ve orta okul talebeleriyle yaptığım bir sohbette tek bir öğrenci bile Atatürk'ü sevdiğini
söylemedi. Neden diye sorduğumda, biri "neden hep Atatürk diyorsun." dedi. Bir diğeri; inkılap dersinden geçer not almam gerek." dedi. Ama hiç biri Atatürk'ü sevdiğini söylemedi. Hemen hemen hepsi, "Atatürk, tek başına mı savaştı, hep Atatürk'ten bahsediyorlar." Öyle ki bu durum çocuklarda bir Atatürk fobisi oluşturmasının ötesinde, Atatürk konusu onlar için adeta ikrah noktası oluşturmuştu. Bu durumda bu çocuklar nasıl bu hale geldi diye düşünmek gerekmez mi.?
Çocuklara, "Atatürk'ün tüm şehitleri, gazileri, savaşlarda savaşanları temsil ettiğini, bunun ötesinde mazlum milletlerinde özgürleşmesi için nasıl mücadele ettiğini, tüm bunlardan dolayı Atatürk'e T.B.M.M' nin Mustafa Kemal' e Atatürk soy adını verdiğini biliyor musunuz " dediğimde, çocuklar bunu bilmediklerini söylediler. Atatürk' ün "özgürlük" simgesi olduğunu, hatta özgürlüğün dahi ne olduğunu bilmiyorlardı.
Konuyu bir öğretmen ile paylaştığımda, bana: "Atatürk' ü sevdirme yönünde bir bilgi ancak öğretmenler tarafından çocuklara aktarılabilir." dedi. Kendisine hak vermemem mümkün değildi. Buradan da anlaşılıyor ki, eğitim adı altında verilen bilgiler Atatürk'ün hedeflediği tam bağımsız bir ülkenin bireyi olma bilinci ile yetişen vatandaş olma şiarı dışında bir eğitim modeli, bireyi hızla köle ve teba durumuna indirgemekte. -Ki bu nedenle bu zaman diliminde Atatürk'ü anlamak değil de ondan hızla uzaklaşmakla tecelli eden bir fikri kargaşalık ortamı oluşmuştur.
..

Devamını Oku