Hayatın kendisi
Hayatın taa… kendisidir
Bizi besleyen
Yontarak ömrümüzü.
Eriyen demirin,
Can bulması
..
Ben bir heyecan yaşadım dostlar
Günlerim,aylarım,yıllarım gitti
Ben bir heyecan yaşadım dostlar
O anlarda kalbim durmuştu sanki.
Umut besler doyar gözüm
Azim ister başlar sözüm
..
Acaba beklediğim günmüydü o başlangıcın o düşüncenin.
Neydi farklı kılan yüreğinde hiç uyanmamış olan yanımıydı saklanan yanlarını azda olsa sergileyen..
Evet o günün son bütünüydü bugün...
Belki düşünce uyanmamıştı yıpranmış korkuya düşmüş bu yüreğimde onun hakkında
Evet bugünün farkı vardı elindeki kitabıyla içine dalar gibiydi okumanın farkı vardı durgunluğunun oturuşunun izinde...
Benimkisi gibi birşeydi açılmak olsa yine başlangıç
'Sevgiliye' yazılan bir yazıydı şuan ki yazım gibi.....
..
Elinde tebeşir kara tahta önünde
Hayatın dersini yazar öğretmen
Her öğrenci birdir onun gözünde
Herkesi kucaklar sever öğretmen
Ailenden çok yanında kalır
Halını sorar gönlünü alır
..
Coğrafya
Coğrafya dersinde öğrenilir ülkeler doğal ve beşeri yönden
Türkiye coğrafyasında ülkemiz 7 bölgeye ayrılır ilk günden
Her bölge anlatılır, dağları, ovaları, iklimi ve nehirleriyle
Ormanları, madenleri, tarımı, sanayisi, nüfusu ve şehirleriyle
..
Tanrı fukarası, bir kayıt parası,
Bin üç yüz lira olur mu? Müdür bey.
Öğrencinin defter, kitap parası,
Tutup da, el’inden alınır mı? Müdür bey.
Zengin mi? Fukara mı? Diye sormadan.
İnsanlık terazisine, bir koymadan,
..
Cimri olma! Paylaşıver aşını
Dünya malı kalır, götüremezsin!
Kaybettiysen kardeş, bacı, eşini
Ağlayarak geri getiremezsin
Koyduysan başını yârin dizine
Aşk ile baktıysan kara gözüne
..
Öğretmen Olmak İstiyorum Öğretmenim
Tıpkı senin gibi güler yüzlü ve iyi niyetli
Bende senin gibi çok sevmeliyim öğrencilerimi
Çocuklarım diyebilmeliyim onlara sevgimi vermeliyim
Öğretmen olmak istiyorum öğretmenim
İleride anlatmak istiyorum seni öğrencilerime
..
Gecenin esmer boynuna yalınkılıç savrulan
Günün ilk ışıkları ve kanın rengi erguvan
Çalar saatlerin saatçideki sesi değil bu
Sen işçi sen memur sen öğrenci uyanan
Mavi göğe adanmış bir melodi değil hiç
Maddeciliğin çanlarıdır çalınan
..
Cehaletin karasını ağarttın,
Canım öğretmenim can öğretmenim.
Sevgi bağlarına bir gül bıraktın,
Canım öğretmenim can öğretmenim.
Bütün yavrulara bilgi saçarsın,
Engelli yolları durmaz aşarsın,
..
nasıl bir yer Cebeci
bolca öğrenci var
birkaç güvercin
birkaç orospu
bazen yolları kesişiyor bu üçlünün
öğrenciler orospularla yatmakta
güvercinler pencerede
..
merhaba şir / okur dostlarım,
şiir, sadece beğenildiğinde bir yorumu almakla sınırlı kalmamalı,
site üyeliğinin özellikle, kendini ispatlamış ve beğenilen şairlerin, şiirlerini okutma, üyelere ihsan ettiği birikimi sunma anlamına gelmez gerçekten.
bilakis, tarzını, hedefini bulmaya çalışan, gelişmeye, sanat görüşünü evrensel boyutlara çıkarmaya; pratik manada ise ulusal (okunurluk) düzeyine çıkmaya gayretli bireylerin, olgun iletişimlerde bulunduğu bir paylaşım ortamı anlamına gelmelidir.
..
Maslahata göre konuşmak,insanların hoşuna gider.
Yalan,hile ve pohpohlama tatlı,hakikat ise acıdır.
Ağrının olduğu yeri uyuşturmak,hastayı sakinleştirir.
Hasta ile karşı karşıyayız,acı da olsa şu gerçeği açık,
Bir kimse,geleneksel,kapalı dini muhitte dindar olursa;
İslam,Allah gibi dini konulardan söz ederse,
Halkın teveccühünü kazanır,geçimi temin edilir,
..
Yazılı sözlü sınavlarında.
Canımıza can katan kopya.
Çalışmasan olmaz kafalarda.
Çalışanların hatırlaması, kopya.
Bilmeyene ne denirse densin.
..
çığırından çıkınca caddelerin açık renkliye bürünmesi
güvercinlerin hezeyanlarıyla şenliklerine ara verdi ağaçlar
sırtım terli semt sakinliğine özeniyorum ara sıra aslında
aslında başıboşluğumla meydan okuyorum bütün beklemelerin
aptal çıkışısızlığına...
keder kıvrımlı bir ezgiyle şahlandığında gece sıkıntısı
..
Bugün 1 Nisan benim doğum günüm. Belki birçoğumuzun anlamsız bulduğu ve hiç umursamadığı… Ya da hiçbir surette kıymete değer bulmadığımız günlerden bir gün belki… Ama yine de doğum günlerimiz ailemiz, dostlar, eşler ve çocuklarımız tarafından her zaman hatırlanır ve hatırlanıyor olmanın hoşluğu içinde doğum günlerimiz şöyle ya da böyle kutlanır… Gösterişli, gösterişsiz pastalar kesilir, bir solukta yaşımız kadar mumları üfler söndürürüz, alkışlar kopar… Arkadaşlar, eşler, çocuklar hep güzel dileklerde bulunurlar ve “iyi ki doğdun” mesajları verirler… Hatta özenle seçilmiş hediyeler bile alınır bazen…
Bu doğum günümde asıl kutlamayı hak eden ve dört çocuğunun en sonuncusu olarak beni 1 Nisan şakası yapar gibi çığlık çığlığa doğuran ve sevgilisi olduğum bu dünyaya getiren o muhteşem kadına doya sıya sarılmak ve o güzel kadını kutlamak, ellerini, gözlerini, yanaklarını ve o güzel ve o aydınlık yüreğini sevgi ve saygıyla öpmek, öpmek, öpmek istiyorum… İyi ki beni doğurdun anne… İyi ki en zor, en çaresiz, en yalnız ve en imkânsız zamanlarda yavrusunu yırtıcı kuşlardan koruyan bir serçe gibi kanatlarının arasına aldın beni… Ve en olmadık anlarda bile, çocuklarına ellerini uzattığın ve yaşamın tehlikeli sularında yüzmeyi öğrettiğin için teşekkür ederim…
Babamın seni ve bizi uzunca bir dönem bir başımıza bıraktığı ve sevinçlerin ve mutluluğun çocukluğumuzun semtine hiç uğramadığı o korkunç zamanlarda çocukların için katlandığın yoksulluklara, yoksunluklara, gözyaşlarına, yalnızlığına, içine sakladığın acı ve kederlere, sus pus olmuş yüreğine ve yaşamın dayanılmaz ağırlığına karşı direndiğin ve yaşamın karanlığına inat her gün üzerimize bir güneş gibi doğarak sıcaklığını, umudunu, gülüşünü ve sevincini bize armağan ettiğin için teşekkür ederim…
Sen benim yaşamımdaki en onurlu, en dürüst, en paylaşımcı, en devrimci ve bize inatla yaşamayı sevdiren ve her şeye rağmen zalimlere karşı boyun eğmemeyi öğreten en güzel öğretmen, en iyi arkadaş ve acılarını sadece kendinle, sevinçlerini ise çocuklarınla paylaşan en güzel annesin…
Bir çiçeği dalından kopartır gibi senin canını çok acıttığımız oldu anne… Ama için acısa bile çiçeğini kopartan el çocuklarının eli olduğundan her zaman acını içine bastırarak gülmesini ve dalından koparılmış olsan bile sevgiliye aşkla sunulan bir çiçek gibi güzelleşmesini, çocuklarının gülen yüzü ve sevinci olmasını becerdin…
Bizim de canımız çok yandı anne… Yaşadığımız, yokluk ve yoksulluğa karşı isyan ettik, özgürlük, eşitlik, adalet ve barış için ölüme, dünyaya meydan okuduk, devletlere kafa tuttuk… İşkenceler, karakollar, hapishaneler ve ölümlerle sınandık… Ama sana yaraşır ve yakışır çocuklar olmak için tüm baskılara ve acılara direndik… Lütfiye’nin ve Muhammet’in çocukları olarak zorba hükümdarlara karşı hep ezilen halkların ve mazlumların yanında olduk, devletin zorbalığına, işkencelerine, zindanlarına ve zulmüne teslim olmadık…
Hep ölümün kıyısında yürüdüğümüz halde bir kez bile olsun bize sitem etmedin ve devrimciliğimizden kimseye dert yanmadın anne… “bizim devrimci uşaklar” diye tüm devrimci uşakları en az çocukların kadar sevdin, her zaman bağrına bastın… Sana ne kadar yaraştık, ne kadar yakıştık bilmiyorum anne… Ama sahip olmamızda önemli katkıların olan devrimci kimliğimizden, iyiden, doğrudan ve güzelden yana oluşumuzdan hep gurur duyduğunu biliyorum… Bizde seninle çocukların olarak hep gurur duyduk anne…
..
Bitecek değil mi? Bana biteceğini söyle.
Ve yalan olduğunu belli etme. Beklide kandırılmak istiyorum.
Oyuncakçının önündeki bir çocuğun bulutlara aldandığı gibi.
Her şeyin bir sınav olduğu bu dünyada sorular çok zor
ve galiba ben iyi bir öğrenci değilim.
Güzel günleri çok özledim.
Papatya kokan sabahları, demli çay tadında akşamları..Herşeyi..
..
Çok takıldım öğrencime
İnan ki sevgidendir
Kitapla defter, görünce
Yeri bende gönlümdedir.
Unutulmaz hiç öğrenci
Hatıramda kızı genci
..
Gri bir sonbahar gününe uyandım İstanbul’da..
Ters başladı gün; her zaman akşam olan ders, karanlık bir sabah’da oldu..
Toplum uzmanı hoca’nın toplum düşmanı gri dersiyle, kafam griyle doldu..
Onlarca genç insanla dolu derslikte; karanlık çökmüş dersliği, kenti aydınlatan da yoktu..
İki gündür cebimde beş yüz elli kuruşla, avareyim İstanbul sokaklarında..
Yüz doksan lira alacaklı olma düşüncesi de inandırıcı gelmiyor bu kentin yalnızlığında..
..