Okula sahip çık çocuğu gönder,
Okullar ilim irfan yuvasıdır.
Öğretmen çocuklara olur önder,
Okullar ilim irfan yuvasıdır.
Okulda çocuğa ilim sunulur,
Okulu kötüleyenler yanılır.
..
İşte yaşamak
Al eline kavgayı
Ve savaşarak yaşa
Dağa çık eşkıya ol
Fabrikalarda işçi
Okulda öğrenci ve öğretmen
Tarlada ırgat
..
gün batımı renginde
kırıldı gönlüm
martı kanadına
sıcağı sinmiş düşüm
maviliğindeyim göğün
derdi kederi geceleri
..
Adı üstündedir eğitim hane,
Ortada başarı bence şahane,
Algılamak zordur nedir bahane? ,
Dershane konusu düşündürüyor.
Uzman öğretmenler göreve talip,
Yarışma olunca geliyor galip,
..
Şiir sitem okul sizler öğrenci,
Şiir okuyunki bilginiz artsın.
Şu memlekette ihtiyarı genci,
Şiir okuyunki bilginiz artsın.
Kimisi şiir sever memnun olur,
Çoğu kimse okuyup mesut kalır.
..
Öğretmenlik mesleğinde okumanın yanında,
Düşünme ve sorgulamayı öğretmek önemli.
Din ile pozitif ilmi birleştirip anında,
Akıl ile kurgulamayı öğretmek önemli.
Öğrenci düşünüp doğru olan yolu tutmalı,
Hayatın içine akıl yürütmeyi katmalı.
..
Bir sevgi esiyor, Hacettepe semalarında
Görenler nasibini alıyor, bilgi edasında
Anne, baba üzülmüyor, Masraflar karşılığında
Prof Dr Adnan Tercan nam salıyor matematik alanında
Konular ağır ve farklı olsa da, denklem ortamında
Çözümler bir başka güzel oluyor, hocamın.anlatımında
..
Altın silsilenin on ikinci evliyası,
O Buharalı Hace Ali Ramitinidir.
İnsanlara yol gösteren erenlerin hası,
O Buharalı Hace Ali Ramitinidir.
Ondan feyiz alırdı onun yanına gelen,
Onu Azizan olarak bilir orda bilen.
..
19.04.13
Sabah belediye otobüsü beklemek. Ondan önce gazetemi aldım. Her gün değişik bir gazete alıyorum.
Cuma günleri Zaman. Salı ve Cumartesi Star, bazı günler Yeni Şafak ve Sabah. Arada Bugün, Haber Türk ve Akşam…
Yıllarca Yeni Devir aldım. Ondan önce ta ilk günlerinden Milli Gazete, daha önceleri yok. Benim gençlik yıllarım büyüklerimin satın aldığı Mehmet Şevket EYGİ’ nin Bu gün ve Sabah gazeteleri. Daha sonra Türkiye ve zaman gazetesi abonelikleri. Ardından Yeni Devir ve Akit aboneliği…
Dergilere gelince önce babamın takip ettiği Ufuk –rahmetli o zamanlar Süleymancılar’ la birlikteydi-
Sonra Kadir Mısıroğlu’nun Sebil ve daha sonra Diriliş. Milli Türk Talebe Birliği’nin Milli Gençlik dergisi Hisar, Yazko, Türk Edebiyatı. İşte benim takip ettiğim neşriyat. Düşünce hamurumu bunlar yoğurdu. Ha Tohum, Diyanet, Hak Ses dergileri de cabası. Daha sonraları İslam, İlim ve Sanat yetişkin olduğum zaman okuduğum dergiler. Varlık, Gösteri, Edebiyat dergileri de cabası.
Dergi koleksiyonlarımı bir öğrenci yurduna bırakmıştım. Depremde yıkılan yurt binasının enkazında yitip gitti bu servet.
..
Deynede medrese kurup öğrenci yetiştirdi,
Batının din alimi Hacı Ömer Efendiydi.
Dinin yasak olduğu dönemde hapise girdi,
Batının din alimi Hacı Ömer Efendiydi.
Kuran-ı Kerim dersi verip gönüllere kattı,
Dünya işlerini bırakıp Hak yolunu tuttu.
..
BİR DAHA ADLARI ÇAĞIRILMAYACAK ARTIK
Kim bekler ki duraklarda
Ya işsizlik, ya da yoksulluk
Biri bir dilenci ayakkabısı yırtık
Diğeri annesinin eteğine yapışmış bir çocuk
Bir diğeri yorgun bir baba
..
Dört yüz bini geçtik merkezden taşar,
Yüz yirmi bin, ilçe, köylerde yaşar,
Güller diyarı da hedefe koşar,
Şehrim büyük şehir olur İnşallah.
Meyve ihracatı gidiyor önden,
Dünyaya açıldık kozmetik yönden,
..
Herkes benim zeki biri olduğumu söylerse de ben zeki olduğuma inanmıyorum.başımdan geçen basit dahi olsa,bir aptalın yapamıyacağı,hataya düşmeyeceği şeyler.bu sanal dünyasında her gün değişik mesajlar,mailler geliyor,çoğunu okuyup, kendime gerekenleri,zararlıları seçiyorum,Aman dikkatli olalım da virüs bulaşmasın diye yakınlarıma yazıyorum..ama ben biraz sonra dediğimi unutuyor.virüslü link tıklıyorum.ve olanlar oluyor.virüs taraması başlıyor.SCAN..aslında bu scan taramasının faydası yok. Yine işi bize bırakıyor.
Yeniden programı yüklemek gerekiyor.ben bu yaşımda bu işlere daha erken başlamalıydım.geç kaldım öğrenmede.herşeyi yapamıyorum.yapamadığıma göre zeki değilim.birkaç örnekle kanıtlılayayım. Geçen yıl mardin life grubundan bir bey,bana mesaj yazmış,bayramımı tebrik etmişti.toplu bir mesajdı aslında..ben de gruba mesaj attım.sonra bu bey,özelden bir iki kere msn den yazıştık.arayı açtım,benim de kendime göre sorunlarım vardı.birgün baktım,o şahıs benimle konuşmak istiyor,daha doğrusu öğle sandım,ne bileyim,benim içimde kötülük yok zeki değilim,safım dedim ya. Merhaba dedim. cevap aynen böyleydi,ben 0nun oğluyum.babamı bir daha arama…ben yıkılmıştım.baba benim çocuğum kadar ve iyi niyetli,hemşerim,bana saygı duyan biri. nasıl olur da oğlu bu şekilde bana davranır.,babasına gerçeği anlatsam ailede huzuru bozarım diye,sustum. En iyisi ilgimi kestim,merhaba demiyecektim,kimseye. Ama huyum kurusun elimde olmayan birşey.herkesle sohbeti seviyorum.Bu ark adaşı ve Barış adındaki oğlunu unutmuştum. Adı barış ama bana karşı savaş açmıştı.geçen hafta etkinlik olsun diye Amerika “dan facebook. 4 resim aktarmıştım.,bir iki gün sonra ingilizce olarak bu resimler senin mi? diye bir mesaj geldi.Ay ne güzel ingilizce biliyormuş bu velet,herhalde lise de veya üniversite de olabilir diyerekten.”yes” diye cevapladım.olanlar oldu.
Şapa oturdum.meğer virüsmüş..işte zeki görünen aptal insanın gülünç haline bakın..ben gerçekten çok safım.hemen herkese inanıyorum,gerçi şimdiye kadar pek zarar görmedim bu iyi niyetimden dolayı.
Ama üzüldüğüm çok zamanlar oldu. 1970 yılında,paranın değeri varken,ilkokuldan tanıdığım bir öğrenci,orta okuldayken,sevdiği aynı sınıftan bir arkadaşına kaçmıştı..ailesi 0nu dışlamış,darılmışlardı.o da eşi de çocuk denecek yaşta.beş parasız. Kayın baba ekmeği yemek zorundaydılar.Günün birinde baktım kapı zili çaldı.açtım gelen bu öğrenciydi. Içeri aldım.azıcık sohbetten sonra,öğretmenim dedi,D.bakır” da bir iş varmış.oraya görüşmeye gitmek istiyoruz.bana 20 lira verebilir misiniz.? üzerimde o kadar para yok, ama dur,eşimden istiyeyim. Çalıştığımız okul evle bitişikti.
Hemen apartmandan bir çocuk yolladım okula. Eşimden gereken parayı alıp geldi.kendisine verdim.öğretmenim dedi birde bana bir örtü veya çarşaf gibi bir şey verebilir misin? . Ne yapacağını sordum..verdiği cevap aynen böyleydi..evden gizli örtünerek kaçacağım. Kimse beni tanımasın... Aman dedim, Bak parayı da verdiğime pişman ettirdin beni,çarşaf yok. Olsa da vermem.
Senin dediğin bu sınav,görüşme işi de pek aklıma yatmadı.
Ama tükürdüğümü yalamam. Git.allah yardımcın olsun.Akşam üstü eşim eve geldi,ilk işi parayı neden istediğimi,bu kadar acil işin ne olduğunu merak ettiğini,söyledi..Anlatınca kıyamet koptu...Zekiyim
..
Saraçhane
Laleli’ de baklavayı Seyidoğlu’nda yerdik
o zamanki Kimya Fakültesi’ne karşı
diğer tarafta meşhur Site yurdu
bir tarafta da öğrenci uğrakları kahveler
..
Sürekli güncelliği olan bir konu olduğu için, haberle ilgili yorumlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 09 Mayıs 2008 tarihli TAKVİM Gazetesi’nin birinci sayfasından bir sür manşet bir haber verilmişti… Haberin başlığı şöyle: “ GENÇLİĞİM EYVAH “
Gazete haberinin verdiği bilgiye göre BM’ nin “TÜRKİYE’ de GENÇLİK RAPORU” da; “ 12 milyon gencin 5 milyonu ne iş sahibi, ne de öğrenci olmadığı, bir milyonunun iş aradığı, 300 bini işten umudunu kesmiş durumda olduğunu belirtmiş,” tespit etmiştir.
Raporun da, “ Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip Türkiye’nin durumunun, içler acısı olduğunu ” kaydetmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı çerçeve-sinde; “ Türkiye’de Gençlik “araştırması yapan B.M. sonucu “ FACİA “ olarak duyurmuştur.
Bu raporun verilerine göre; 15 – 24 yaş arası 12 milyon gençten 5 milyonu hem okula gitmiyor, hem de bir mesleği olmayan grup, umutsuzca ortada dolaşan genç kesim, Bir milyon gencin ise 300 bininde iş bulma umudu çoktan yok olmuş durumda… daha da acı tespit ise; 2 milyon yarışmacının sırada beklemekte olması.
Bu tespite göre; okumayan ve hiç çalışmayan 2.2 milyon genç kadın var olduğu, 22 bin çocuk ve gencin bir kısmının cezaevine girmiş birer hükümlü olduğu, gençlerin kolay yoldan para kazanmak istediği, bunu için TV yarışma programlarına başvurdukları, bu şekilde kolay para kazanmak isteyen 2 milyon genç, “ZENGİN OLMAK İÇİN” sıra beklediği bildiriliyor.
Türkiye’deki avare gençlikle ilgili Birleşmiş Milletler Raporunda madde madde şöyle diyor;
*** Türkiye’de okumayan, ya da çalışmayan 2,2 milyon genç kadın bulunuyor,
..
Yüzü aşkın şair, yazar katıldı,
Kitap okurlara neşe saçıldı,
Satın alanlara imza atıldı,
Gök kubbede kitap fuarı açık.
İki yüzden fazla mevcut yayımcı,
Göz, beyinden geçer insan bilinci,
..
94]2-Aydınlanış azminin ikinci adımı olan enstitüler, birincisi kadar elzem ve dikkate şayan bir atılımdı ve ilericilikti. Alan tabanlı, 'İş içinde eğitim'; 'Çoklu akıl eğitimi' yani; öğrenci-proje-eylemdi. Önce; somut- eylem- sonra soyut eylem; sonradan da: soyut- eylem-somut; bazlı üçlü etkileşimli giriştirilen, alan girişimli bir eğitimdi. 1935'lerde taslakla şıp, 1937'lerde pratiğe konan çok modern ve çağının ufkunun bile, hemen önünde olan, bir strateji idi.
Olacakların sonuçları kestirilmiş, sosyal, halksal fizibiliter yerleşimsel ön tedbirin uyumlaştırılmasının şimdiden projelendirmelerinin önlemleri alınıyordu. Görevi yangın söndürmek olan bir işlevin, yangın alanına gelişte; ‘tuh araç içine su doldurmayı unutmuşuz ‘diyen sorumsuzluk ve öngörüsüzlük dıgıllığı değilidi. Ama softalıklar ve işbirlikçilikler eliyle, durumdan ziyan kıyılacaktı! Gazi, giydiği gömleğin ateş oluşunu, söylemle değil; yaptıklarıyla, projeleriyle önemser oluşuyla, çevresindeki kimi çokça mantar gibi olan tutumlara gamlanması, Gazi’in bu işteki vehameti ve mahşeri vicdan yakıcılığını görüyor ona göre davranıyor olmasındandı.
Bu projeye, doksanlı yılların sonuna doğru gelindiğinde ve iki binli yıllarda, adeta; Dünya yeniden ve sanki yeni keşfedilircesine; sanki yeni buluşçusu olunuşmuş gibiymişçesine, tekrardan sar ılınacaktı. Bu kez inançla, övüne övüne sarılı nacaktık. Eğitimdeki bu tür güzellikleri, tüm siyasi gerici politikalar, el birliği ile önce; tu kaka edip, kapatırlar. Sonrada, sıkıştıklarında tüm yaptıklarını unutulmuş olurlar. Yitiğini bulmuş yoksun tavrına düşerlerdi.
Yıktıklarını tekrardan görüp, yeni projeymiş gibisinden sar ılınıp; neredeyse demode olmuş zamanı geçmiş zamanıyla tu kaka edilen öngörüleri, aynı anlayışlar bu kez de bu tu kaka edilen eski projeleri kurtarıcı bularak baş tacı ederler. Bu tür oyalamalarla, 70 yıllık eğitimde yaptıkları yıkıcı kendi bilmez olumsuz oluşların; anlayış devamı olmalarının çelişmelerini bangır bangır bağırarak sahiplenirler! Adeta eğitememenin suçlusunu bulmuşlar gibi aynı mantalitenin tu kaka etmiş olduklarına; diz çöküşle, 70 yıl sonra tekrardan sarılırlar. Tabi zamanı ve genelce fonksiyonları değişmiş bir projeyi, yani; 'işbaşında eğitim, projeli eğitim ve alan etkili çok sal dinamikle eğitim' biçiminde olan eski projeyi, örgün ve yaygın eğitimin, içine almak gereğini duyarlar.
..
Bugün sınav vardı açık eğitimde. Kızım Aslanbey’e gitti annesiyle, ben Umut Tepe’ye. Sabah 7.00 de kalktık. Onların 9. 30 da başlıyor sınavı benim de görevim 8.30 da. Yollarımız ayrıydı. Ben erken çıktım. Yunus’u ananesine bırakacaklardı. Yunus evde kalırım diyor annesi güvenmiyor.
Dolmuşa bindim yer yok. Tansiyonum düşüyor fark ettirmiyorum. Bana acımalarını istemiyorum. Salih Bey oturmuş uyuyor. Uyandırmak istemedim. Arkaya yanaştım. Veli orada oturuyor. Yer vermek diye bir kültürü yok bu gençlerin. Yaslandım sonra da dizlerimin üstüne çöktüm.
Velinin yanındaki yolcu indi birkaç durak sonra. Veli’yle konuşuyoruz. Yurtta çalışıyormuş alım satım işinde. Vakit geçsin diye bir sürü konu açtım. Kardeşi Vedat’tan yaptıkları işlerden, çocuklarından, babalarından, babalarının ikinci evlilik yapıp yapmadığından, dergaha gidip gitmediğinden.
Yol çabuk bitti. Salih Bey son duraktan önce inmiş. Yabancı diller nasıl gidildiğini sordum. Veli bahsetmişti. Besyo durağında gelen arabaya binecekmişiz. Özel arabayla bir bayan geldi. Aynı yeri soruyor. Yarım yamalak öğrendiğimiz yeri tarif etmeye çalıştık. Bizi de alır mısınız dedik biz de oraya gidiyoruz. Biz dediğim iki kişiyiz. O arkadaşı da durakta görmüştüm sordum. Konuştuk yeni tayin olduğum henüz başlamadığım okulda öğretmen. Adı Yusuf coğrafya branşı. Okulu tavsiye etmiyor.
Araba çok dağınık ama dedi pek istekli olmasa da kabul etti. Kendine çok güvenen biri olduğu belli birkaç kere yolu kaybetti. Sis öteyi görmeye engeldi. Yol belirsiz ve hepimiz buraya ilk defa geliyorduk.
İki kez gittiğimiz yoldan geri döndük. Polismiş saat sekizde orada olası gerekiyormuş böyle söyledi. Bu yüzden hızlı sürüyordu. O da işimizi zora sokuyordu. Yolumuza bir danışma çıktı, oradaki güvenlikçiye sorduk. Güç bela varabildik.
Şevki bey göründü. O burada bir öğretim üyesi. Beni burada gördüğüne pek sevinmiş gibi değildi. Oysa nerde kaldı misafirperverlik nerde dostluk nerde. İnançlı insanların inancının gereği bu mu acaba? Acaba ben de böyle mi yapıyorum konuklarıma da aynı muameleye tabi tutuluyorum.
..
Atatürk'ün ruhu rahat olmalı,
Miting alanına çocuk dolmalı,
İzleyicilerde hayran kalmalı,
Yirmi üç nisanı coşkuyla kutlan.
Öğretmen öğrenci kenetlenmeli,
Girenler, çıkanlar denetlenmeli,
..
Sağlığı düşünen güzel bir okul,
Erkekte, kızlarda mevcuttur akıl,
Köylümüz Mehmet bey olunca vekil,
Meslek lisesinde konferans verdim.
Bir kaç gün öncesi haber edince,
Güzel karşılandım ora gidince,
..