O...Büyük Yalniz..Gitti...

Adnan Durmaz
490

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

O...Büyük Yalniz..Gitti...

BELKI GELMEM..GELEMEM…

Bu kadar sevenin arasinda,O BÜYÜK YALNIZ..GITTI

Çok yillar önceydi..At arabasiyla giderdik köyden ilçeye..Kerpiçten,tek odali bir evde baslamisti ortaokul yasamim..Orta okulda 12-13 yasinda bir köylü çocuguydum..Ne dogru düzgün giysim vardi; ne de param pulum..Ne yer ne içerdim animsamiyorum..Anam ilçenin pazari olan Sali günleri köyden pisirdigi bir tava kuru fasulyeyi getirir birakirdi bu kira evine..Ev dedigin,içinde,yerde serili bir kilim,üzerinde bir yer yatagi olan,teneke sobali ciscibir bir tek odaydi iste..Arkadaslarim da,bencileyin köyden gelmis çok yoksul ailelerin çocuklariydi..Sinemayi ilk orta okulda görmüstüm..Boynum incecik,pantolon dizim yamali kara kuru bir çocuktum..Durmadan okur,yazardim kendimce..
Resim ögretmenim bana bir siir kitabi verdi..DUVAR..O zamana kadar,siir,sadece bayramlarda okunan,bilindik seylerdi benim için..Ilk kez,o kitapla,siirin baska bir sey oldugunu anladim..O kadar fazla anladim ki,kitabi defalarca okumak bana yetmedi,sonunda tümünü bir deftere yazdim kitabin..Sonra da götürüp,bunlarin bana ait siirler oldugunu söyleyerek,Türkçe ögretmenime verdim..Hala sastigim bir sey var ki,ögretmenim o siirleri begenmemisti..Gerçi ben,onlari temize çekerken küçük degisiklikler yapmistim..Özel adlar vardi,yer adlari vardi,Istanbul’un semtleri falan,onlari degistirmis,yasadigim küçük ilçeden semt adlari vermistim kendimce..
Ondan sonra sürekli yazmaya basladim artik..Nazim’a ulastim nasilsa ve sürekli farkli kitaplara ulasma sansim oldu az da olsa..Bana yol gösterecek kimse yoktu..Karanlikta can havliyle yürümeye çalisan bir canliydim….Duvar,benim ilk yol göstericimdi..

duvar

bu siir ikinci dünya savasi içinde kahredilen bütün dünya duvarlari için yazilmistir'

ben bir duvarim hiç günes görmedim
sen hiç günes görmemis bir baska duvar
yüzümüz benek benek tahta kurusundan
ve sinemiz bastan basa ak üstünde karalar
Kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim
Siyrilip çiktim artik ölüm korkusundan
Dilim dilim sirtimdaki yaralar
ben demirbasim sigir siniriyle dayak yedim
biz de duvariz dinleyen duyan düsünen duvarlar
bizim kucagimiz terkedilmis bir yatak gibi kirli soguk
ve bizim kucagimizda kasirgali insanlar

yüzündeki deniz parlakligiyla durur hatiramizda
o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk
o zaman mayis'ti yagmurlar basimizda
bir cumartesi aksami girdi kapimizdan
gözlerinde kipkizil diken diken öfkesi
adeta birdenbire aydinlandi zindan
onu böyle görünce nasil da korkmustuk
sapindan firlamis bir balta gibi çehresi
ve omuzlarinda delikanli gölgesi

o zaman mayis'ti yagmurlar basimizda
o sirtüstü yataginda yatardi
simsicak gözleri simdi bile aklimdadir
bir sana bakardi bir bana bakardi
disarda tabiat mevsimin en çingirakli ayindadir
toprak ana bütün zincirlerinden çözülmüs
sabahlar aksamüstleri manolya gibi parlak
tarlalarin yüzü gülmüs
iste her aksam geçtigi denize çikan sokak
ah iste annesi annesi sevgilisi
iste biz dinleyen duyan düsünen duvarlar

iste o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk
disarda tabiat mevsimin en çingirakli ayindadir
bizim kucagimiz terkedilmis bir yatak gibi kirli soguk
o birkaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü
çigliklarini degil kirbaç sesini duyduk
biz duvariz neyleyelim gözlerimiz aglamayi bilmez
onu bir gece sabaha karsi büsbütün götürdüler
kendi gitti ismi kaldi yadigâr bagrimizda
o zaman mayis'ti yagmurlar basimizda

ya biz idam duvariyiz karsimizda çok insan öldürdüler
onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldik
temelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadik
öyle bakmayin bu yaralar serefli yara degil
getirirler vururlar biz öyle dururuz
yagmurlar gözyasi bulutlar mendil
elimizden ne geldi de yapmadik
ah öyle bakmayin utaniriz kahroluruz

onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldik
bir mayis sabahi toprak rezil gök rezil
yildizlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi
safak sancilariyla iki büklümdü ufuk
ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasinda
siyaset meydanina geldi dev yumruklu çocuk
bulutlar egilip alninin terini sildiler
ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler

o düstü biz yine ayakta kaldik
halbuki ne kadar ne kadar yorgunuz
öyle bakmayin bu yaralar serefli yara degil
ah öyle bakmayin utaniriz kahroluruz

Yasamimin bundan sonraki tüm zamanlari,bunun içine üniversite yasamim da dahil,siirle geçti..Ankara’nin en yoksul,sobasiz gecekondularinda,amansiz soguklarda siirin atesinde isindik yoldaslarimla,dostlarimla..
89-90 yilinda,Izmir Güzelyali'da ögretmendim..90’larda kredili sistem adiyla bir sistem uygulamaya koymuslardi okullarda..Yeni bir ders kitabi bulmustuk..Orada bir siir vardi,YORGUN SERÜVENCI..Ondan fazla edebiyat ögretmeni,siire net bir yorum getiremiyordu

Ben yesil bir su içtim onsekiz
Emirganda içtim temmuzda

diye baslayan dizeleri kendimce yorumlayip,yorumumu yazili hale getirdim.Arkadaslar da bu yorumu fotokopi yapip derslerinde anlattilar

Yesil,dogada yasamin,baharin,güzel olan seylerin rengiydi..canlilikti.Su,yasam kaynagiydi..Sair 18 yasinda bir kiza asikti,yasi biraz geçkin olmaliydi..Bu kiz ona baharlar getirmis,su gibi yasam sunmustu..vs..Zaten bu ilk iki dizeyi açiklayinca kalanini bu temel üzerinde bina edebilirdiniz..
………
kadehi kaldir on sekiz bir daha kaldir
yikilsin bu temmuz birak ayaklarima
kafesinden çikar yürek diye tasidigini
köprülerini at gemilerini batir
ellerini ellerimin üstüne koy onsekiz
sen de bir islik uydur devrik isligima
ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadik mi
agir bir hüküm giyer gibi ölecegiz

Yillar sonra,ilk kitabimi ATTILA ILHAN’A gönderdim..Beni Istanbul’a çagirip,benim bir sair oldugumu söylemesi benim için büyük bir onur ama ayni zamanda da büyük bir yükümlülük oldu..Ilk karsilasmamizda ona,orta okuldaki olayimi anlattim..çok güldü..Kendisine,Yorgun Serüvenci’ye dair açiklamami söyledigimde de bir o kadar güldü usta..ve dedi ki
Ben o siiri yazdigimda 16asinda hapisteydim.Hücre numaram 18’di.Itim yosunlarla dolu bir siseden..Daha sonra Mehmet Kaplan’in Siir Tahlillerinde çok saçma bir yorum okudum bu siire dair,içkiyle alakasi olmayan Attila Ilhan’in bu siirinde ayyaslik falan buluyordu..
O Attila Ilhan ki su an romanlari yayinlanan nice adamlara,sair olamayacaklarini da apaçik söylemis biriydi..
Ondan sonraki dönemlerde 5-6 yil yazdigim her seyi postaladim ona ve bir hafta sonra telefonla aradim.Usta beni bir Attila Ilhan kopyasi olarak degil bir Adnan Durmaz olarak öyle bir yönlendirdi ki..Hala sasarim o yaklasimina sasmaktayim..Simartmadan,benim kendimi bir halt sanmama yol açmadan,yanlislarimi ise kirmadan söyleyisi farkli ve ona özgüydü..Bu zamana kadar hep telefonlastik..Ancak siir gönderip yorum alma isini yillar önce biraktik..sadece siir gönderiyordum arada..
Yakin bir zamanda bulusacaktik,olmadi..simdilik bunlari yazabildim..

..Simdi kalemim kaniyor
LANETLENDIGI KENTLERIN KÜLÜ BILE KALMAYAN SAIRLER BINYILLARDIR YASIYOR
ATTILA ILHAN BIZLERDEN ÇOK DAHA FAZLA YASAYACAKTIR
NE ONUR KI AYNI ZAMANI PAYLASTIK ONUNLA

Adnan Durmaz
Kayıt Tarihi : 14.10.2005 23:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Adnan Durmaz