bütün sessizliğiyle
gözlerini dinliyorum
bütün dinginliğiyle
saçlarını okşuyorum
dudakların
dört parmak ötede
I
gecelerin bitmesine aldırdığım yok
sensiz olunca
gündüzleri göresim gelmiyor
bembeyaz ellerini tutmadıkça
Sevgi nedir sorguluyoruz
Ve sevdiğimizi söylüyoruz
Üç papazın köyünde
Anlatılmaz yazılabilir
Bir tarih yaşıyoruz
Halkasız ellerimizi
Bir gün seni elinden tutup İstanbul’a götüreceğim
İster toprak olsun ister taş
Kuru otlar da olabilir yeşil çimenler de
Boğaz sırtlarında boş bulduğumuz bir yere oturup
Gözlerimdeki yaşı dinleteceğim
Merak etme geceye kalmadan döneceğiz
Marmara’nın ortasında sallanıp dolaştım
Bir poyraz ki
Martılar çoktan kaçmıştı
Ben de İstanbul’dan
Göklere uzanıp tutunamadım
Başıboş köpekler gibi yalnızdım
Sislerin ardına gizleniyorsun
Gözlerime diken gibi batıyor
Ateşler içindeki yüzünü görüyorum
Ufacık ellerin bulutların üstüne çıkmış
Yüreğimden çaldığın gülleri sallıyorsun
Kentlileştiremediğin köylü güzelliğin
Ağırdan çalıyordun
Öyle ki sözler boğazında tıkanıyordu
Şimdi
Kıyametler koparıyorsun
Senden başka
Kimsenin onuru yok sanıyorsun
Şiraze’nin dudakları hep boyalı
yoksa bana mı öyle geliyor
belki doğuştan renklidir
boynuna bir önlük taksa
bir de öpme beni diye yazsa
inci tanesi dişleri var
nereden alıştırdın beni
dünyayı bu kadar güzel
sevmeye
haydi bu güne de
tangoyla girelim
ne dersin
sigaramı tüttürüyorum
tüm dostluğunu
içime doldurarak,
yıllardır terk etmem
isteniyor seni
yapamam,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!